öyle bir durumdayız ki; muhalefet liderlerinden biri olsam ve bana "buyrun, hükümeti size devrediyoruz." deseler almam. çünkü tam bir saatli bomba durumunda.
şimdi bir hane düşünün; dört çocuk ile anne ve baba. bunların da apartmanının altında bir marketleri var. ev ile market kendilerinin, kira vermiyorlar. ancak market çok ufak ve aileyi geçindirmeye yetmiyor. çünkü aile bir şey üretmiyor, eve yeteri kadar para girmiyor. çocuklar sağa sola özenip aileye isyan ediyorlar. anne ve baba da çareyi borçlanıp çocukları zengin yaşatmakta buluyor.
ailemiz birkaç komşudan topladıkları borçlar ile (faiziyle geri vermek suretiyle) bir mercedes, oyuncaklar ve ev alıyor. kendi evleri ve marketlerini kiraya veriyorlar ama hiçbir surette bu kiralar bu evin artık giderlerini karşılamaya yetmiyor; üstelik bir sürü ödenmesi gereken borç içindeler. bu borçları ödeyecek bir gelirleri yok, çünkü üretmiyorlar; ne baba ne anne markette çalışıyor, ne de başka bir iş yapıp para kazanıyorlar....
ailemiz bir süre boyunca bu ödemeler dengesini iyi kuruyor; çocuklar mutlu olsun diye aldıkları oyuncaklar, mercedes ve evin borcunu veren komşuları fatma hanım'a ödenmesi gereken borcun ilk taksidini üst kattaki şevket amca'dan yeni bir borç alarak ödüyor. sonra şevket amca'nın borcunun ilk taksidinin ödeme zamanı geldiğinde, abdülkadir dayı'ya gidip gene borçlanıyorlar ve şevket amca'nın borcunun taksitlerini ödüyorlar. bu terane böyle devam ederken çocuklar (sanırım burada çocukların artık "halk"ı temsil ettiğini anlamışsınızdır.) "hiç olmadığımız kadar zenginiz, 2000 öncesine göre daha zenginiz!" demeye başlıyorlar. ancak inanılmaz bir borç yükünün altında olduklarının farkında değiller.
üretmeden; borçları ödeme dengesi kurulamadığı, kaynaklar, hatırlar bulunmadığı takdirde bu düzen patlayacak, çocuklar hayal kırıklığına uğrayacak, eski günlerinden daha beter durumlara düşecekler. farkında değiller... çünkü henüz çocuklar ve daha akılları ermiyor.
aile; aldığı borçları apartmanın altındaki marketi büyütmeye (bkz: yatırım-üretim) harcasaydı, çocuklara şirin gözükmek (gerçek hayatta: oy toplamak) için bir daha asla gelir getirmeyecek araba, oyuncak gibi ürünlere (gerçek hayatta: köprü, yol) yatırmasaydı şu an daha büyük marketten daha çok para kazanıp git gide zenginleşeceklerdi.
tek gereken çocukların biraz daha dişlerini sıkmalarını sağlamak ve bu esnada anne ve babanın da sıkı çalışmasıydı.
çalışmadılar, üretmeyi düşünmediler. sadece ve sadece harcadılar. çocuklar mutlu olsun, aileye isyan edip evden kaçmasın diye (gerçek hayatta: oy vermemek) hiçbir getirisi olmayan, gönül eğlendiren şeylere büyük borçlar altına girerek sahip oldular.
günümüzde, yani şu an, çocuklar akılları ermediğinden kendilerini zengin zannediyorlar ama anne-baba rahmetli olduğunda çok ciddi bir borç yükü altında olacaklar. evet, kendilerine kolay gelsin deyip gerçek hayata dönüyoruz:
pamuk ipliğine bağlı bir ekonomimiz var, bu da akp'nin belli bir şekilde çıkar ilişkisinde olduğu yabancı yatırımcılardan (araplar vs.) gayrimenkul ve arsa satmak suretiyle ( hani o ecdadınızın kanıyla aldığı ve yabancıya satılan kutsal topraklarınız!) sürekli bu borçları kapatmak için sıcak para geliyor. ya da kendi ekonomimiz için vergi artırarak ya da halkı zorlayarak bu "ödemeler dengesi" kuruluyor.
mesela; gss primi veya zorunlu bes gibi terbiyesizlikler neden var hiç düşündünüz mü? bu gss primi ve zorunlu bes hukukun güçlü olduğu bir ülkede olsa adamı sallandırırlar. sen kimsin ki benim maaşımdan daha benim rızam olmadan para kesip kaynak yaratabiliyorsun? bunlar aslında insan haklarına saygılı bir hukuk ülkesinde bahsi bile açılamayacak şeyler, bırakın yasalaştırmayı... bizde ise ülke birilerinin çiftliği olduğu için yapılabiliyor, koyunlar da ses etmiyor zaten. öyledir, koyunlar ses etmez, güdülürler. ne yapsınlar onlar da, yapıları bu.
akp'nin insan hakları hukukuyla dalga geçercesine yaptığı bu "terbiyesizlik"ler aslında çırpınma belirtileri. senelerdir sürekli borçlandırdıkları on beş senedir bacaklarını zayıflattıları ülkeyi tökezletmemek için ya o kutsal vatanlarının topraklarını satıyorlar, ya da zaten satın alma gücü günden güne düşen halkın cebinden zorla para alıyorlar.
işte bu sebeple 2016 ekonomik krizi veya 2017 ekonomik krizi tamamen baştaki hükümetin cüretine, insan haklarına saygılılığına bağlıdır. insan haklarını hiçe sayar, çiftliği gibi kullanırsa kriz çıkmaz ama halkın günden güne satın alma gücü düşer, yavaş yavaş endonezya, hindistan gibi "büyük ekonomili" ama "fakir" ülkelere evrimleşiriz. (şu an o yoldayız hamd olsun, amin.) ancak gelecek hükümet insan haklarına saygı duyar, hukuka bağlı kalırsa bu ekonomi ellerinde patlar.
"sonra da akp gitti o yüzden ekonomi patladı." denilir. (bkz: yazın yediğin hurmalar kışın kıçını tırmalar) sonra tekrar akp başa gelir ve
dünyada gördüğünüz büyük ekonomili rezil ülkelerin yoluna gireriz. (onlar da böyle bu hale geldi zaten, tarihin tekerrürü bir nevi.)
düşük ihtimal ama; eğer halk yukarıda anlattıklarımı idrak edip vaziyetin farkına varırsa ve "ekonomi, akp yüzünden krize girdi çünkü saatli bomba yaratmışlar, biz sabredelim ve ülkeyi kalkındıralım." derse o zaman işler değişir. bir süre biz yokluk çekeriz ama eğitilerek üretiriz, üretiriz, üretiriz. biz çok çalışırız ama olsun, gelecek nesiller kurtulur.
"neden eziyet çekiyoruz?" diyenlere önemli not:
hiçbir şey vardan yok edilemez, yoktan var edilemez; on beş sene boyunca - hak ederek ve çalışarak değil- borçla sefa sürdüysek (onu da tam süremedik ya, tepedeki fırça bıyıklar sürdü işte) onun bedeli verilecek bir kere. bu kaçınılmaz. hayatta yaptığınız her eylemin bir sonucu vardır, bunu görmek zorundasınız.
ancak bedeli kim verecek, ne kadar sürede verilecek -hindistan gibi yüzyıllar boyunca rezil yaşayıp mı ödeyeceğiz, yoksa bir nesil eziyet çekecek ama gelecek nesiller mi kurtulacak federal almanya gibi- ona halk karar verecek.
seçim türk halkının. akp'nin değil.
@kokocu semdin: 31 çekerken videoya kaydetsene. orgsözlük belgeselinde kullanıcam.
@leblebi: bu kadar uzun yazdığına göre senin güzel götünü hunharca sikmişler
@leblebi: sen de bi kere metininkini agzina acil iade-i ziyaret baabinda.
iyi düşünün arkadaşlar eğer bu entry yarın gururların tepesinde olursa sözlüğümüze yeni gelenler bizi çok zeki sanarlar. hatta kim bilir belki karı bile gelebilir.
Bugün birine orgda yazıyorum dedim aa ne güzel dedi. Leblebi haklı belki birileri bazen şans eseri görür