öncelikle belirtmek isterim ki aşağıda yazacağım ve bir aileyi mahveden olaylar zinciri, bazılarınıza gerçekçi gelmeyebilir. üçüncü bir şahıs bana anlatsa, bana da gerçekçi gelmeyebilirdi. ancak olayların içerisinde biri olarak, bunları yaşamak çok ağır ve bu süreç inanılmaz bir psikolojik tahribat yarattı bizde.
bu entryi yazma amacım ise lafı dolandırmadan açık açık yazıyorum; hukukun bizi yalnız bırakması. bu ülkenin kamuda görev yapan bir avukatı olarak utanarak söylüyorum ki; burada yazdıklarım, sesimi yetkili makamlara ulaştırabilmek için son çarem gibi görünüyor maalesef. dolayısıyla, bu konuda vicdan sahibi yazarların hassasiyetini rica etmek zorundayım. ulaştırın lütfen birilerine, insanlar kendi adaletini sağlamak zorunda kalıp gencecik insanlar harap olmadan...
hee bu arada, şu (bkz: #67668417) göreceğiniz entry’deki gibi benzer durumlarla karşılaşan bir çok kadına hukuki yardımda bulunmama rağmen, öz annemin başına gelince gerçek(!) anlamda anladım kadınlarımızın nasıl çaresiz duruma düştüğünü... çünkü ağır aksak işleyen ve çözüm üretemeyen “kadına şiddeti önlemeye yönelik sistem”, maalesef hukuku en iyi bilmesi gereken bizler için bile çözüm üretemez duruma gelmiş halde. hele anadolu’da hukuki haklarından bir haber, ekonomik imkansızlıklar içerisindeki kadınlarımızı böyle bir durum içerisinde hayal etmek bile istemiyorum açıkçası. anlattıklarımdan benim korktuğum fikrine kapılanlarınız olacak biliyorum ama emin olun kendim için zerre kadar korktuğum yok. benim tek derdim ailemi koruyabilmek ve bakmakla yükümlü olduklarıma bakmaya devam edebilmek. anlayışla karşılayacağınızı umut ediyorum ki; bunları yapmaya devam edebilmek için de özgür olmalıyım...
neyse lafı uzatmadan, olaylar çok uzun olduğu için özetin özetini, elimden geldiğince objektif şekilde yazacağım. anlatacağım her şeyin ayrı ayrı delilleri şahitleri var ama takdir edersiniz ki, mağdur kimliğini gizlemeye çalıştığımdan her şeyi koyamayacağım, mahkemeye verilmiş olan ve buraya koyduğum dilekçelerde de annemin kimliğini veya tanıkları belli edebilecek bilgileri saklamaya çalıştım. fakat xxx koyduğum yerler dışında, dilekçeler tamamiyle adliyeye teslim edilen dilekçelerdir. dilekçelerin içeriğinde yer alan akıl almaz mesajların hepsinin screenshot'ları mevcuttur fakat isim karalamak çok vakit aldığından bazılarını numune olarak koyacağım.
bu arada aranızda bu adama ulaşmayı deneyenler olabilir, şimdiden söyleyeyim adam profesyonel yalancı ve dediği hiçbir şey itibar edilebilecek cinsten değil. nerden mi biliyorum? hakimin önünde koruma kararı bana tebliğ edilmedi diye yalan söylemesinden, başka kadın isimleri zırvalayarak babamı karakolda kandırmasından, annemin amcası olduğunu söyleyerek hastane kayıtlarına ulaşmasından, polislere annemin imam nikahlı karısı olduğunu söylemesinden, babamın akrabasına (şimdilik z.s. diyelim) arsalarını alacağım diye yaklaşarak annemin değiştirdiği hattını bulmasından vs... yani bu pilav daha çok su kaldırır....
benim için her şey yaklaşık 1 sene evvel annemin bir adamın kendisini rahatsız ettiğini söylemesiyle başladı. öğrendiğime göre mehmet fatih içlek adlı bu şahıs, annemin devlet memuru olarak görev yaptığı ankaradaki hastaneye geliyor. annem de alkolik olan ve sürekli ankara/abidinpaşa/köşkparkı civarında alkol alan bu şahsın tedavi olmasına yardımcı oluyor. sonra 60’lı yaşlardaki bu adamın ısrarı üzerine aralarında kısa bir süre gönül arkadaşlığı yaşıyor. (babamla annem ayrı bu arada) ne kadar utansam da sıkılsam da buraya kadar her şey tamam.
tahmin edebileceğiniz üzere her şey annemin bu adamdan kurtulmak istemesiyle başlıyor; alkollü şekilde yol kesmeler, iş yerine gidip rezalet çıkarmalar, ölüm tehditleri, şantajlar, hakaretler gırla. annemle arkadaşken gizlice çektiği cinsel içerikli görüntülerin şantajıyla, tecavüz dahil kadına bu süreçte yapmadığı eziyet kalmamış. (sonradan öğreniyorum tabi bunları) adamı merak ediyosanız alın bu... 1 2 3
olayların taa en başında rastgele bir gün evde annemi ağlar halde bulup üzerine gittiğimde “yalnızca” kendisini takip eden bir adam olduğunu, telefonla taciz ettiğini ve sürekli takip ettiğini söyledi. ben de olayın ciddiyetini bilmediğimden önce adamı aradım insan zannederek. konuşmanın rengi kendini belli etmeden adam özür üstüne özür dilemeye, yaptığından utandığını söylemeye başladı. tabi nerden bileyim adamın yalan ve hikaye uydurma konusunda usta bir şizofren olduğunu.
aradan bir kaç ay geçti, annem yine salya sümük... anladım mevzuyu, aradım herifi nerdesin şerefsiz diye. ankara abidinpaşa, köşk parkındayım diye hiç çekinmeden söyledi. atladım gittim buldum adamı, tahmin edebileceğiniz gibi leş gibi alkollü. yine başladı tiyatroya; “annen çok iyi bir kadın ona kızma benim suçum” vs. adamı görseniz ayakta durmaya dermanı yok, acıdım haline ve 3 5 yumruklayıp adamı bıraktım parkın ortasında. bu dediğim 2017’nin başı gibi oluyor ve mevzu bir süre annemle benim aramda unutuluyor. aslında unutulmuyor ama ben sormaya çekiniyorum devam ediyor mu diye, o da anlatmaya...
aradan 3 ya da 4 ay geçtiğinde ise dananın kuyruğu kopuyor. normalde annemle beraber yaşamıyoruz ama şans o ya 28.06.2017 akşamı annemin münzeviler cad., iç çebeci’de bulunan evinde kaldım. gayet güzel sohbetimizi edip, gülüşüp yattık uyuduk. gece saat 1.30 civarında ise bir sesle sıçradım yataktan. zira yattığım odanın çaprazındaki evin giriş kapısını biri metal bir cisimle zorluyor. yataktan sıçradığım gibi “noluyor lan” naraları eşliğinde koştum kapıyı açtım ama adam sesi duyduğundan olsa gerek çoktan iki kat aşağıya inmişti bile... çıplak ayak ve tişörtsüz şekilde aşağıya koştum adamı da binanın 30 metre ilerisinde yakaladım. yüzünü çevirince de tahmin ettiğiniz üzere mehmet fatih içlek denen şeref yoksunu, zil zurna şekilde, “ben seni tanımıyorum sen kimsin” diye bağırıyor. buna o hiddetle vurmaya başladım ama annem de çoktan gürültüye kopup gelmiş kendini sokak ortasında yerden yere atıyor “oğlum elinde ölecek, elini kana bulama” diye... sonrası malum, anne bayıldı sokak ortasında, bende herifi bıraktım, koşa koşa kaçtı şerefsiz... meğer annemi iş çıkışlarında takip ederek evi de bulmuş...
eminim buraya kadarki kısmı bile birçoğunuza yok artık dedirtmiştir ama daha durun yeni başlıyor... daha saçma sapan insanlardan adalet dilenme sırası gelmedi daha...
paramız var sözde, e hukuktan da anlıyoruz az çok... hemen gereğini (!) yaptım... annemin evini ertesi hafta alakasız bir yere taşıdım (halen de orada saklıyorum), annemi de adli makamlara başvurmaya ikna ettim. bana yemin ettirdi, "kızım ve baban duyar yarın bir gün, duymasın şantajla yaptığı tecavüzleri bari, elleri kanda kalır onları sakın yazma" diye. tamam dedik nalet olsun, el mahkum, savcılığa verilen ilk suç duyurusu dilekçesi ahanda bu, içerisinde attığı akla hayale sığmayacak mesaj ve ölüm tehditlerini bulabilirsiniz, hepsinin screensohtları da mevcut. hatta bazılarını hemen koyayım ki şerefsiz inkar edip tiyatro oynayamasın. 1 2 3 4 silahına el konulması hk mesajı silahımı versinler diye kudurma mesajı bu da
suç duyurusu üzerine ankara cumhuriyet başsavcılığı’nın soruşturma no:2017/141711 numaralı dosyasında, mehmet fatih içlek hakkında soruşturma başlatılıyor. (sonraki suç duyurularımız da maalesef bu suç duyurusu numarasında birleşiyor)
ha bide aile mahkemesine başvurup koruma kararı aldırdım sözde. adamın bildiği iş yerini de değiştirttim, koruma kararı hani diyorsanız alın o da burda ankara 7 aile mahkemesinin 5.9.2017 tarihli koruma kararı
ayrıca şiddet önleme ve izleme merkezine başvuru yaptığımızı ve cimere başvurduğumuzu söylememe gerek yok heralde. örneğin 04.09.2017 tarihinde 1550522 başvuru numarasıyla annemin cimer’e yaptığı başvuru aşağıda;
“sayın yetkili, anılan mesajı yazmamın sebebi ciddi hayati tehlike altında olmamdır. yaklaşık 3 senedir mehmet fatih içlek adlı şahıs tarafından her türlü suça maruz kaldım. 2014 yılının sonlarından itibaren anılan şahıs tarafından bir çok kez cinsel ve fiziksel saldırılara uğradım. artık söz konusu şahıs ölüm tehditlerini yoğunlaştırarak evimi gece yarısı bastığı için son çare olarak size yazıyorum. anılan şahıs silahlı, sabıkalı, alkolik ve oldukça tehlikelidir. yukarıda yazdığım her şeyin mesaj olarak kayıtları mevcuttur. şu mübarek bayram gününde bayramlaşmak için saklandığım evden çıkamıyorum ve resmi tatilin biteceği salı günü memur olarak görev yaptığım xxx hastanesi’ndeki görevime gidemeyeceğim. çünkü salı sabahı beni hastane bahçesinde öldürme niyetiyle bekliyor olacak. lütfen yardım edin, bana koruma polisi tahsis edin, adaletinize ve yardımınıza sığınıyorum...”
peki bunlar bi işe yaradı mı?
hayır.
onlarca açık ölüm tehdidi, şantaj mesajına, ev basmaya varan fiillerine ve tacizlerine rağmen adam tutuklanmayınca iyice gaza geldi şerefsiz...
ee koruma kararı? koruma kararı falan hak getire. "kefenim hazır gelin beni öldürün" diye mesaj atan alkolik adam koruma kararı mı dinler anasını satayım, ben annemin hattını değiştiriyorum adam buluyor, ben değiştiriyorum adam buluyor. sözde gizlilik kararı var kadının bilgileri üzerinde. dediğine göre mitte tanıdıkları var, hayal ürünü olabilir ama kadının kimseye telefonunu vermediğini de biliyorum. böyle böyle 5 hat değiştirdik ve sözde koruma kararının ihlali demek her mesaj ve arama...
koruma kararı demişken, adamın ilk ihlali sonrasında, koruma kararını veren ankara 7. aile mahkemesine şikayette bulunduk. aslolan duruşmasız karar verilmesi olmasına rağmen (6284 sayılı ailenin korunması ve kadına karşı şiddetin önlenmesine dair kanuna ilişkin uygulama yönetmeliği’nin 34 üncü maddesinin dördüncü fıkrası), yaklaşık 4 ay sonra (!) olayın duruşması yapıldı varın siz düşünün. bu 4 ay içinde de adam belki 40 defa daha koruma kararını ihlal etti. (4 ü savcılığa yansıdı)
o kadar bekledik, 4 ay sonra yapılan duruşmada ne karar verildi diye düşünenler olabilir. zira 6284 sayılı kanun’un 13 üncü maddesinde ve adama tebliğ edilen koruma kararında özetle şunu diyor hukuk; “kardeşim bak ilk ihlalinde 3-10 gün yersin, sonrakilerde 15-30 gün yersin he, bak akıllı ol!” hemen açıklayalım o zaman ne karar verildiğini;
12.12.2017 tarihinde yapılan duruşmada, bu şerefsiz bu kadar ihlali için yalnızca 3 gün tazyik hapsiyle ödüllendirildi (!) pardon cezalandırıldı... onu da yatmadı zaten... detaylar için alın size bizim yazdığımız itiraz dilekçesi... (karar içeriği de dilekçede var olduğundan ayrıca koymuyorum) 3 günlük tazyik hapsine itiraz dilekçesi
öyle ya bu 3-10 gün 15-30 gün aralığında karar verebilmek için normalde (!) ihlalerin ağırlığı da önemli. yani ben demiyorum kadınları korumak maksatlı çıkarılmış 6284 sayılı kanun böyle diyor. ihlallerin ağırlığını gösterebilmek için, bu 4 aylık dönemdeki ihlallerden birini de şuraya hemencecik yazıvereyim de nasıl bir numuneyle savaştığımızı anlayın;
annemin eski eşi yani babamın, olaylardan hiç haberi yok. devlet memuru, kendi halinde bir adam bu. gurur yapıp başını belaya sokmasını istemedik. ama koruma kararını alırken babamın adresine de ne olur ne olmaz diye koruma kararına dahil ettirdik. bu şerefsiz her nasılsa o adrese de ulaşıyor tanıdıkları vasıtasıyla. nitekim benim de babamın evinde kaldığım 31.10.2017 tarihinde saat 21.00 civarında babamın kapısına dayanıyor. aklı sıra anneme göz dağı vermek için “ben derya (alakasız bir isim) diye bir kadını arıyorum” diye bağırarak binada rezalet çıkarıyor... ben de sesimi çıkaramıyorum babam anlamasın diye, sonra babam bunu alıyor evin 100 metre yukarısındaki karakola götürüyor, beni de yeminler verdirerek evde bırakıyor. oh diyorum, babam eve döner, karakoldakiler de koruma kararına rağmen evi bastığı için bunu tutarlar, bende giderim peşine... yok abicim yok, 100 metre yukarıdaki karakolda, (annemin adrese gelerek imza attığı karakolda) koruma kararından haberi olan yok. basit bir gbt sorgusu yapıp adamı bırakıyorlar. ben karakolda nasıl bırakırsınız dediğimde de neredeyse üzerime çullanacaklardı polisler, biz nerden bilelim diye! varın siz hesap edin... inanamıyorsunuz dimi, alın size karakoldaki ifade tutanakları... benim ifadem annemin ifadesi
neyse ihlalleri geçelim artık, daha önemli mevzulara gelelim, daha hiç yazmadığım ve atladığım 100’lerce şey var, inanın! ve halen de kabus devam ediyor...
adam fotoğraf ve videolarla şantaj üzerine şantaj yapa yapa anneme hayatı zindan ediyor, kadını intaharın eşiğine getiriyor. en nihayetinde adam benim saf salak annemi, bu entry’den 3 gün önce "gel bütün videoların olduğu bilgisayar ve telefonları sana vereceğim, binanın içine bırakacam, gel al yeterki” diye ikna ediyor. benim saf salak annem de, ölüm tehlikesine rağmen, çantasına bıçağı ve spreyi koyup, gidiyor adamın cebeci’deki binasına sözde telefon ve bilgisayarını almaya. çıldırmamak elde değil ama kadın bezmiş durumda hayattan. adam söz verdiği gibi poşet içerisine koyup kapının önüne koyuyor ama kendisi de saklanıyor. annem poşeti alırken de annemi yakalamak için hamle yapıyor ama bizimki adamın kapıya bıraktığı telefon ve bilgisayar poşetini kaptığı gibi koşuyor kapıda bekleyen taksiye kaçıyor. saçma gelebilir ama olay aynen böyle. içerisinde kendi resimleri olan telefon ve bilgisayarı bir güzel kırıp parçalıyor bizim saf salak. düşünmüyor ki bu manyak bunu 50 yere yedekledi...
nitekim dediğim gibi, dün de (2.1.2018) üniversitede okuyan ve sınav haftası olan kız kardeşime, annesinin uygunsuz videolarını atıyor; kızın psikolojisini de bozuyor şerefsiz. ahanda video gönderdiği mesajların screenshotları...1 2 3
eminim bazılarınız adam çoktan ölümü haketmiş diyenler olacak. ona cevapta dün kardeşime gönderdiği iğrenç videolar sonrasında attığı mesajda, bu şerefsizin bizzat kendisinden gelsin.
"şantaş yapmıyorum şantaj yapmam benim gözüm kara oldu gelin beni öldürün kefenim hazır ama sana göndereceğim görüntüler var ölmeden görmeni isterim. (...) ben orospu çocuğu değilim. bunu iyi bil. baban abin duymasın gerekirse ben duyururum.”4
gördüğünüz gibi durum işte.... daha bu yazdıklarım yaptıklarının 100’de 20’si bile değil bu şerefsizin. beni ve kız kardeşimi arayıp şantaj yapmalarına, koruma kararlarından sonra gözlük kasket takıp annemin eski iş yerine gitmesine, polislere akla hayale sığmayacak yalanlar uydurmasına falan hiç değinmedim bile....
hee bir kaç çift sözüm var savcıya bu arada müsaadenizle. hangi savcıya mı ? bunca ölüm tehdidine rağmen adam hakkında tutuklama talep etmeyen, üstelik kendisiyle konuşmaya çalışan annemin resmi avukatını ve beni “bir tek sizin işiniz yok” diye defalarca odasından çıkaran kadın savcıya. zira 10 tane beyan dilekçesi verdik, bir çok farklı suç duyurusunda bulunduk, dedik perişanız, her suç var burda adamı tutuklayın yoksa öldürecek annemi. tutuklamıyorsan bile bilgisayarlarına telefonlarına el koyup arama yap (cmk 134 çerçevesinde), resimleri videoları bul muhafaza et. ama oralı bile olmadı maalesef. okunacağı ümidiyle betona dilekçeler yolluyormuşsunuz gibi oldu bizim için bu olayda adalet aramak... o yüzden bu sözlerimi umarım okursun hanımefendi;
soruyorum tutuklama talep etmeniz için daha ne olması lazım? illa bu kadının ölmesi mi gerekiyor? ya da nüfuzlu birinin yakını olmamız? adam suç duyurusu dilekçemizde yer alan tüm tanıklara telefonla ulaşıp, tek tek tehdit ediyor. (hts kayıtlarından teyit edilmesi çok kolay, hepsi de bizi arayıp söyledi zaten) ahanda bir tanık olarak beni arama kaydı 1 mesela. ablası bile arayıp, kendisini annemin iş arkadaşı olarak tanıttıktan sonra annemin numarasını almaya çalışıyor o da bu.2 ama bi dakika ya... cmk 100’de “tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunma” tutuklama sebebi değil miydi, yoksa kişiye özel mi uygulanıyor bu kanunlar? peki bilgisayar kütüklerinde arama-el koyma yetkisi kullanılarak, bu sapığın elindeki bilgisayar ve telefonlarını muhafaza altına alamaz mıydın? dilekçeyle bir çok defa istememize rağmen bunun yapılmaması, bir kadının canına mal olsaydı, vicdanın nasıl rahat olacaktı peki?
neyse dostlar, kafanızı şişirdim biliyorum. zaten ben de adamın şu an bildiği tek adres olan babamın evinde nöbet tutuyorum. zira iki gece önce buradaymış şerefsiz, kız kardeşimi bırakan arkadaşı görmüş. birazdan aşağıya inip turlayacağım zaten... bunları yazmamın sebebi en başta da söylediğim gibi; hukuken başka çözüm yolunun kalmaması. buradaki yazar arkadaşlarımın istediğinde ses getirebildiğini çok iyi biliyorum. lütfen yine yapın da, bari birilerinin birazcık yanakları pembeleşsin. bir ailenin nasıl devletin gözetimi altında mahvedildiğini görünce veya avukatın adliye saraylarında değil de internet sitelerinde adalet aramak zorunda kaldığını duyunca belki utanırlar.
annemi de merak etmeyin, saklıyorum onu, yakında civar bir ilde de psikiyatri kliniğine yatırıcam. çok yıprandı bu süreçte, naparsın annedir... bu sapığın başka mağdurları da var biliyorum, kendisi itiraf etti zira. umarım onlar da sessiz kalmazlar artık. neyse helalleşelim vaktinizi ve neşenizi çaldım...
sağlıcakla...