20 yaşındayım babam kemalizmin yıkılmayan kalelerinden biridir ve bu cümleyi ilk kez kuruyorum
şu voleybol mevzusunu ve futbol oynayışını ilk kez görüyorum
http://www.youtube.com/watch?feature=player_detailpage&v=FJBkYKoyZpA#t=370
------
bir gün ben, meslektaşım ve 10 kadar militan kampın merkezinde bulunan bir sahada voleybol oynuyorduk. 15 dakika sonra bir grup silahlı elemanın bize doğru yürüdüğünü fark ettim: bunlar gruptaki tek silahsız adamın korumalarıydı. bu silahsız adam abdullah öcalan'ın ta kendisiydi ve o sahaya yaklaştığında herkes suspus oldu.
bir koruma "apo tam bir halk adamı," dedi, "o da voleybol oynamak istiyor."
o an herkes olağanüstü bir heyecana kapıldı. oyuncalar "evet evet!" diye baş sallarken, çay içmekte olan veya kendi aralarında marksizmi tartışan militanlar "büyük lider"i izlemek için sahaya koştular. benim aklımdan geçen tek şey ise şuydu: "çok gülünç! abdullah öcalan ile voleybol oynamak üzereyim!"
sn. öcalan rakip takıma katıldı. servis sırası bizde olduğundan, bizim oyunculardan biri topu çok yavaşça filenin diğer tarafına attı. o tarafta da top yine çok kibar bir şekilde sn. öcalan'a doğru oynandı ve o topu hemen bizim tarafa smaçladı. bizim tarafamızda hiçkimse ona blok yapmayı veya topu iade etmeyi denemedi bile.
sn. öcalan'ın sayısından sonra oyunculardan ve seyircilerden büyük bir alkış geldi. o kadar coşkulu alkışlıyorlardı ki, sanki dünya tarihinde bir dönüm noktası yaşanıyor gibiydi.
servis sırası şimdi sn. öcalan'ın takımındaydı.
o andan itibaren her şey aynı şablona göre gerçekleşti. apo'nun takımı servis yapıyordu, biz topu iade ediyorduk, apo'nun takımından iki oyuncu topu onun için hazırlıyorlardı (topu adeta elleriyle teslim ediyorlardı, sanki kadifeden yapılmış gibi) ve sn. öcalan topu smaçlayarak sayı buluyordu. ve her sayıdan sonra elbette büyük bir alkış kopuyordu.
5 dakika sonra, skor 7-0 apo'nun lehineyken, ben hollandalı meslektaşıma baktım:
"bu saçmalık, onu bloklayalım."
"iyi fikir," diye cevap verdi.
yine servisi attılar, bizim takımdan her zamanki karşılık geldi, diğer takımdan iki oyuncu da bizi şaşırtmadı ve topu kibarca apo'ya attılar. sn. öcalan topu smaçlayarak skoru 8-0'a getirecek yeni bir sayıya hazırlanırken, ben ve meslektaşım zıpladık ve sn. öcalan'ı bloklamak için kollarımızı uzattık. top diğer tarafta yere düştü.
"işte bu!", diye bağırdık. çünkü en azından servis sırası şimdi bizdeydi ve maç artık biraz daha ilginç hale gelecekti.
ama bu sefer hiçkimseden alkış sesi gelmedi.
tam sayının sevincini yaşayacaktık ki, öfkeli korumalar sahaya girdiler ve bizi kollarımızdan ve omuzlarımızdan tutarak sahanın dışına çektiler. birkaç pkk militanı da "sakın bir daha böyle bir şey yapmayın!" diye bağırdılar. korumalar bizi sahanın uzağında tutarken, yüzlerce öfkeli göz bize bakıyordu.
"özür dileriz," diye kekeledik.
biri, "sadece burada durun ve artık oynamayın." dedi.
bir diğer militan ise "sadece çenenizi kapatın" diye uyardı.
saha kenarında sessizce dururken, apo'nun sayı üstüne sayı attığına tanık oluyorduk. ve her seferinde alkış kopuyordu. maç 15-0 gibi bir skorla bitti. apo'nun takımı galip gelmişti. tüm pkk militanları mutluydu, hatta mutluluktan da öte bir şey yaşıyorlardı. apo sırf büyük bir askeri lider, olağanüstü zeki bir marksist ve dünyanın en sert gerilla hareketlerinden birinin mükemmel lideri değildi - o aynı zamanda doğuştan bir spor adamı olduğunu da kanıtlamıştı.
ve voleybol maçından sonra sn. öcalan'ın bir de futbol oynamak istemesine inanamadım. 20 kadar militanla beraber sn. öcalan maça başladı. bütün toplar hemen apo'ya atılıyor ve o - hiç abartmıyorum - 10, bazen 15 oyuncuyu çalımlıyordu (kimin hangi takımda oynadığı pek belli olmuyordu). oyuncular ya sn. öcalan'a hücum etmiyorlardı ya da yapmacık hücumlarda bulunuyorlardı. uzaktan görebildiğim kadarıyla sn. öcalan golleri sıralıyordu. ve voleybol maçında olduğu gibi, her golden sonra bir alkış tufanı kopuyordu.
------