bakır tencereden aleminyum tabaklara annem yemek bölerken haberleri açtım izleyelim diye ona göre siyah ve beyazdan ibaret 2 boyutlu bir evrende yaşıyoruz, sanki hayat iyiyle kötünün sonsuz savaşı gibi ortası yok, birinden ya nefret ediyor ya seviyor, bazen bilmediği bir siyasi grup fln duyunca bana soruyor iyi mi kötü mü diye.
evdeki hemen hem tüm eşyaları ölmüş akrabalarla özdeşleştiriyo ve baktıkça onları anıyor, hayatı sanki her yerde acı varmış gibi yaşıyor ama bir yandan da acı çekmek hoşuna gidiyor, sürekli ibadet ettiği için acının ona allah katında ruhani bir boyut kattığını düşünüyor.
hayatımızdaki ufak değişiklikler onu derinden etkiliyor, maddi durumla ilgili ufak bi olumsuz gelişme olsa sanki ekmek parası bulamıycak duruma gelecekmişiz gibi harcamaları kısıyor aynı şekilde küçük bi iyi gelişme olsa dersimle ilgili ya da 1-2 günlüğüne part time bi işe gidecek olsam sanki tüm yoksulluğumuz son bulacakmış gibi mutlu oluyor.
şimdi klasik müzik açtım tvden o 1930'ların siyah beyaz filmlerinin ambiyansını yaşamak için ama olmadı annem daha çok 1980'lerde ali ercanın izzet altınmeşenin arka fonda uzun hava söylediği filmler gibi
.
bakır tencereden aleminyum tabaklara annem yemek bölerken haberleri açtım izleyelim diye ona göre siyah ve beyazdan ibaret 2 boyutlu bir evrende yaşıyoruz, sanki hayat iyiyle kötünün sonsuz savaşı gibi ortası yok, birinden ya nefret ediyor ya seviyor, bazen bilmediği bir siyasi grup fln duyunca bana soruyor iyi mi kötü mü diye.
evdeki hemen hem tüm eşyaları ölmüş akrabalarla özdeşleştiriyo ve baktıkça onları anıyor, hayatı sanki her yerde acı varmış gibi yaşıyor ama bir yandan da acı çekmek hoşuna gidiyor, sürekli ibadet ettiği için acının ona allah katında ruhani bir boyut kattığını düşünüyor.
hayatımızdaki ufak değişiklikler onu derinden etkiliyor, maddi durumla ilgili ufak bi olumsuz gelişme olsa sanki ekmek parası bulamıycak duruma gelecekmişiz gibi harcamaları kısıyor aynı şekilde küçük bi iyi gelişme olsa dersimle ilgili ya da 1-2 günlüğüne part time bi işe gidecek olsam sanki tüm yoksulluğumuz son bulacakmış gibi mutlu oluyor.
şimdi klasik müzik açtım tvden o 1930'ların siyah beyaz filmlerinin ambiyansını yaşamak için ama olmadı annem daha çok 1980'lerde ali ercanın izzet altınmeşenin arka fonda uzun hava söylediği filmler gibi
anneni şöyle hayal ettim. konuşmak istediğinde sesler değil de müzik çıkarıyor. bir iki saniye sonra altyazısını görüyorsunuz. en ciddi olduğu zamanlarda bile badababdabda diye hızlıca gidip geldiği için gülmekten kendinizi alamıyorsunuz. ciddiye alınmayan annen de slapstick komedi oyuncusu olmaya karar veriyor.