attaboye uyurken şaka yaptım

ah anesthetized, vah anesthetized. ekşisözlük'te parlattığı o islam alimi havasının, eleştirilerin yönünü islam'dan kendisine çevrildiğinde nasıl da yıkıldığını gördük. islam hakkında belki günlerce sürecek tartışmaları yapabileceğiniz bir adamın, "islam konusunda bilgili" ve "ılımlı müslüman" imajına ufacık bir eleştiri yaparsanız, hakaretlerin gırla gideceğini gördük. gerçekten çok yazık. islam miti hakkında belki bir çok farklı bakış açısı kazandırabilecekken manipülasyon ile fikirleri nasıl değiştirdiğini gördük. "cümlelerin" öncesini ve sonrasını unutarak cümleye odaklanan bir adam gördük.

belirli bir iddia içinde olan adam, cümleleri değil, fikirleri eleştirir. paragrafın tümünü geride bırakarak içinden seçtiğin bir cümleyle manipülasyon yapmak ancak radikal islamcılara yakışacak bir davranıştır. umarım aynı hataya düşmez kendisi bir daha.

ve son kez yazmaya karar verdim anesthized hakkında, çünkü kendisi ilgimi yeterince çekemiyor artık.

--- spoiler ---
"anesthetized sizden müslüman olmanızı bekliyor. müslüman olmayan biri için tüm o açıklamaların hiçbir anlam ifade etmeyeceğini kabul etmek istemiyor. bu kabule dayanarak mantıklı olan açıklamalarının, tüm o mantık silsilesinin bu kabul ortadan kalktığında havada kaldığını kabul etmek istemiyor. çünkü o bu kabule dayanıyor. siz iyi çocuklarsınız, bir de müslüman olsaydınız."

simdi, bunun uzerine, cikip burada, " saka mi bu? bu kadar empatiden yoksun ve sureclerden haberiz misiniz? `sizin dine saydirma hakkin sonuna kadar baki olacak, birileri cikip 'ya arkadasim bak oyle diyorsun ama bir de boyle bir sey var' deyince 'vay efenim bunlar bizi musluman yapmak istiyor' diyeceksiniz.` akliniz, mantiginiz, vicdaniniz, insafiniz buna nasil izin veriyor?" diye sorulsa haksizlik mi edilmis olur?
--- spoiler ---

burada dikkat çekmeyi istediğim cümle; "sizin dine saydirma hakkiniz"... bu cümle paragraftan bağımsız olarak seçmemde ki amaç, islamcı kafasını çok güzel anlatır sizlere. bu türkiye'deki tüm müslümanların ortak bir sanrısı(dinime küfrediyorlar).

bak şimdi kardeşim! islam dini bireyi belirli koşulları yerine getirdiği takdirde ödüllendirmeyi vaad eder. yani bir müslüman der ki size "bu dünyada (belirli bir iki örnek veriyorum) zina yapmayın, kadınlarınız başını örtsün, oruç tutun." bunları yaparsanız "cennete", yapmazsanız "cehenneme" gidersiniz.

şimdi böyle bir iddiası olan bir düşünce sistemine karşı "mantık" süzgecinden geçirerek eleştiri yapabilmek en doğal hakkınızdır. sonunda sizi "inanılmaz" azaplarla korkutan ve kendinin mutlak doğru olduğunu iddia eden bir kurallar bütününe karşı siz eleştiri yapabilirsiniz, sorgulayabilirsiniz hatta yargılayıp infaz bile edebilirsiniz.

bu noktada yapılan eleştirilere artık "dinimize küfrediyorsunuzdan sığlığından" çıkıp, mantıklı cevaplar(nasıl olacaksa o) üretmeye başlayın. çünkü ben ve benim gibilerin sorduğu soru "kitabta böyle mi yazıyor?" değil, "bu sonuç hangi kanıtlara dayanıyor" sorusudur.

peki bu paragrafta anesthized ne anlatmaya çalışmış? koca bir manipülasyon... yazarın ne demek istediği çok açık ve net ortadayken, anesthized bunu kasıtlı bir biçimde(paragraflarca yazan bir adamın algılarının kör olduğunu düşünmüyorum) "bizi müslüman yapmaya çalışıyorlar" olarak algılayarak cevap vermeye kalkışmış. biraz islamcı keywordlerini kullanarak (akıl,vicdan,insaf) demogoji yapmış. oldu mu size entellektüel soslu islamcı aydınımız...

olmamış çok komik durmuş...

--- spoiler ---
ikici olarak, denilmis ki

"evrensel yerine "tüm insanlığı ilgilendiren" kelime öbeğini kullansa sorun çözülücekti ama o gitti konuyu dağıtmak için tüm evrene başka uzay formlarından(yaşamlarından) bahsetti. "

yazdiklarimdan yapilan alintidan da gorulebilecegi gibi, evrensellik kavramini gundeme getiren ben degilim. ben de bunu sorguluyorum zaten. simdi, bu noktada, "evrensellik yerine sen niye sunu kullanmiyorsun?" diyorsan, lutfen kusura bakma ama ne baglamdan haderdarsindir, ne de neden bahsettiginden.

sonra yine,

"ama insanın daha uzaylılarla bağlantı kuramadığını bu yüzden evrenin merkezine kendini aldığını, bu "benmerkezciliğin" ben ve benim gibiler tarafından zaten eleştirildiğini görmedi, duymadı, bilmedi. başka yaşam formlarının başka dini inanışları olabilir dedi, ama başka yaşam formlarının dini inanışlarının olmadığını öğrendiğimiz anda neler olacağını hiç düşünmedi. klasik dincilik oynadı, insanoğlunun "daha" bilemediklerini kullandı, dinini sağlamlaştırdı."

denilmis. tabii bu yargiya, tum bu yargilarla hicbir alakasi olmayan kuran'ın insan yapısı olduğunun delilleri basliginda yazilanlardan ulasmak nasil mumkun olabiliyor anlamak mumkun degil. halbuki daha gecen gun yazilan

--- spoiler ---

manipülasyonu yapan, bir de üstünden bize fırça kayan aynı adam. yahu kardeşim sen daha az önce kuran "tüm insanlar için" inmiştir demedin mi? önce sizleri evrenselin kelime anlamı için şuraya alalım. bugün kullandığımız, evrensel haklar dediğimiz şeyler başka galaksideki yaşam formlarını bağlamaz. benim eleştirdiğim evrensellik ise insanın kendini evrenin merkezine koymasıyla ilintilidir. benmerkezciliktir. "tüm evren benim keşfetmem için, benim tüketmem için kurulmuştur" fikrini eleştiriyorum ben.

bunu öğrendikten sonra hala islam'ın evrenselliği ben sunmadım ve islam'ın evrensel olmadığını iddia etmek kendinle çelişmektir. ha bu bilgiyi bilmiyormuşsun madem, demek yazının başında da söylendiği gibi eksik bilgilerle yola çıkmamak gerek.

--- spoiler ---
"yani din, ozelde islam, insani diger canlilarin cok otesinde bir karar verme yetenegine sahip varlik olarak, "sorumlu" kilar. bilinc, sorumlulugu dogurur. merkezde olmanin ozunde her seyin insan icin yaradilmis olmasi degil, bu sorumluluk yatar. birak cevredeki canlilari, dagi, tasi, eger kisi kendi bedenine, kendisine iyi bakmaz ise bunun da hesabini verecektir tanri katinda. cunku, en ufak basarisinda "kucuk daglari ben yarattim mode on" olan insanin yerine, incelikli bir sekilde bilincli ve sorumlu bir insan ongorur din. "sen hicbir seyin sahibi degilsin" noktasinda cekilmeyince ego, gizli kibrinin onu evirip degistirmesi ile once, tanri tarafindan kitapta kendisine deklare edilmis "bu dunyaya ait sorumluluklarindan" kendisini "evrenin merkezi olma sacmaligindan kurtarmak" kandirmacasi ile muaf kilar, kendisini dinden ozgurlestirdigini zannederken egosunu ve bencilliginin kolesi olur, sonra da tum bunlari unutup, bir kenara koyup dunyanin canina okur. okuyor da."
--- spoiler ---

bu paragrafın altından girip üstünden çıkasım var. anlamakta çok zorlandım hala anlayabildiğimi düşünmüyorum. çok kötü yazılmış, düşük ve uzun cümleler, yanlış kelimeler ve (zannedersem ingilizce klavyeden yazıyor) klavyeden kaynaklı harf problemleri anlamayı çok güçleştirdi.anlamadığım şey hakkında ileri geri yorum yapmak istemesemde. o son uzun ve yorucu cümlenin özetini geçiyorum arkadaşlar "ateistler dünyanın canına okuyor."

(bkz: #28423490)

entry'nin son cümlesinde de belirtildiği gibi konu dönüp dolaşıp tanrıya inanmayanların dünya'nın canına okuyabileceğine hatta okuduğuna geldi. yine ateistlerin ahlakını tartışmaya başladık. halbuse ileride de göreceğimiz gibi kendisi konunun "dönüp dolaşıp ahlaka gelmesinden" rahatsızdı.

vah vah...

--- spoiler ---

getirilen elestirilere binaen, yazilanlarin uzunlugu acisindan ikinci bir kisimda devam etmek gerekirse, kagit konusunda, google alimi degilim ama madem orasi kaynak gosterilmis, oradan alintilayalim:

(burda spoiler vardı görsellik açısından kaldırdım)

i.s. 105 çinliler kağıdı kullanmaya başladılar. i.s 200'de çin'de kağıt mendil bile kullanılıyormuş. marko polo 1298'de çin'de kağıt para kullanıldığından söz eder.

parşömen, papirüse göre çok daha kullanışlı olmasına karşın kitap yapımında papirüsün yerini ancak i.s. 4. yüzyılda tümüyle alabildi. papirüs varlığını i.s. 10 ve 11. yüzyıllara kadar sürdürdü.

kağıt arap dünyasına ancak 600 yıl sonra ulaşabildi. avrupa'da kağıt üretimi i.s 1100'de başladı.

(burda spoiler vardı görsellik açısından kaldırdım)

kagit cin'de milattan sonra 105 yillarinda kullanima giriyor, 4. y.y.da yayginlasiyor ve 700'lu yillarin basinda arap yarimadasinda kullanima giriyor. hz. muhammed 632'de oluyor, hz. ebubekir zamaninda kur'an kitaplastiriliyor ve hz. osman zamaninda da cogaltilip dagitilmaya basliyor (olumu 656). simdi, eger, siz, bunun uzerine

"kağıdın yaygınlaşması ile islamın inişi arasında bağ kurdu. ama yalan söylemekten çekinmedi. kağıdın yaygınlaşmasını google aratamayacak kadar aciz değildi ama o da biliyordu mantıklı değildi. en iyisi argümanlarını kuvvetlendirmek için yalan söylemeye başvurmaktı."

diyebiliyorsaniz, kim size ne anlatsin, ne soylesin...
--- spoiler ---

manipülasyon ve demogoji almış başını gitmiş yine arkadaş. önce kağıdın yaygınlaşmasından bahsedip, sonra kağıdın arap yarımadasına ilk geldiği tarihten dem vurmak manipülasyondur. zaten kamyon, kamyon geldi kağıt, herkese dağıttılar, insanlar kıçlarını siliyorlardı kağıtla. (öyle cevaba, böyle eleştiri)

ha kağıdın arap yarımadasına ilk ne zaman geldiği hakkında kesin bir bilgi olmamakla beraber 751 talas savaşını biraz açarsan fikir sahibi olabilirsin kağıt hakkında. kağıdın yaygınlaşması gerçekten yaygınlaşması ve toplumun her kesimine ulaşması ise çooooooooooook sonraları oldu.

bu noktada kağıdın yaygınlaşmasıyla beraber islam'ın gelmesi ne kadar güzel bir tesadüf(!)'tür demek saçmalık.

--- spoiler ---

bunun disinda, kur'an'in arapca gelmesi tanri'nin degil, insan'in icinde bulundugu kisitlarla ilgilidir. namaz haricinde de bir sey icin, islamin diger sartlarini yerine getirmek icin arapca birtakim ifadeleri bilmeye gerek yok. yine islam'i baska toplumlara anlatmak icin de. sonucta islam, hem bireysel hayati hem de toplumsal hayati bir yere kadar duzenleyici birtakim kurallar ongoruyor, bu kurallarin da dili yok. kaldi ki islam kilicla yayildi saftasinin cevabini neden kuran'ın insan yapısı olduğunun delilleri basliginda verilmek zorunda olunsun? yani bunu tartismiyoruz ki ama sen acik arar bir kafayla okursan yazilanlari, alakaya cay demleyebilirsin.
--- spoiler ---

önemli not: 3 paragrafın birleştirilmiş bir eleştirisini yazıcaktım ancak her paragrafta ayrı tutarsızlıklar olduğu için parçalardan yola çıkmaya çalıştım. kendi yazımdaki tutarsızlıklar tamamen kendi mesuliyetimdedir.

her ne kadar islam'ın arap emperyalizmine yol açmasına (bkz: türklerin araplaşması) getirilen eleştiriyi göğüsleyemesede (alt paragrafta değinilmiş biraz) islam'ın neden arapça olduğuna dair "mantıklı" bir yaklaşım sergilemiş.

burda eleştireğim cümle şu; "kaldi ki islam kilicla yayildi saftasinin cevabini neden kuran'ın insan yapısı olduğunun delilleri basliginda verilmek zorunda olunsun? yani bunu tartismiyoruz ki ama sen acik arar bir kafayla okursan yazilanlari, alakaya cay demleyebilirsin."

kritize etmek için yazılmış bir entryde "neden bunu soruyorsun?" demek biraz garip. orada bir ad hominem yok, nedensellik ilkesinden çıkmış bir sonuç var. tartışma adabı kriterlerine uygun bir şekilde "islam'ın kılıçla yayıldığı safsatasına" cevap vermek yerine savuşturmak tercih edilmiş. açık arar bir kafayla yazıyorsun denmişte, değişmeyeceği belirli bir kurallar silsilesini nasıl değerlendirmem gerektiğini söylememiş.

bu cümle mahallenin imamını hatırlattı bana. anesthized "fazla soru imanı bozar yavrum" demiyor, "açık arar gibi okuma" diyor. pek fark yok arada. aynı kafa, aynı mermer.

--- spoiler ---
peki neden namazda arapca ifadeler olmak zorunda? birincisi, eger belir bir butunlugu olan koskoca bir inanc sisteminden sirf buna bakarak cikiyorsa bir insan zaten soylenebilecek bir sey yok. eger bu nokta asilmissa belki ortak bir dil degil ama ortak bazi ifadeler uzerinden "bir ummet" olarak tanimlanan muslumanlarin "hallesmesine" yol acacak, onlarin birbirlerine karsi ayni selami ve tanriya karsi ayni ifadeleri kullanmasina yol acacak bir ifadeler butunun kullanilmasi neden sacma olsun? simdi iranlilar, araplar, turkler cemaatle beraberce namaz kilabiliyorlar bu yuzden. bunu gorebilmek bu kadar mi zor? islamiyetin yayilmasi sonucunda, arabi ifadelerin yayginlasmasi ile bir arap kulturel emperyalizmi degil olsa olsa hz. muhammed'in hayatini uzerinden surdugu prensiplere onun sunneti uzerinden dayanan cesit cesit toplumsal yapilar cikmistir ortaya, keske merv'de, isfahan'da, bagdat'ta, endulus'te ortaya cikan bu cesitlilik, bugun dunyanin her yerinde tekrar olusabilse.

--- spoiler ---

"peki neden namazda arapca ifadeler olmak zorunda? birincisi, eger belir bir butunlugu olan koskoca bir inanc sisteminden sirf buna bakarak cikiyorsa bir insan zaten soylenebilecek bir sey yok. eger bu nokta asilmissa..."

o nokta aşılmadı güzel kardeşim. getirilen 5-6 farklı eleştiriyi, sanki sadece namazın arapça olmasını eleştiriliyormuş gibi göstermek vakit gazetesi köşe yazarlığıyla aynı kaliteye sahip bir eleştiridir. o elitist babacan tavırsa pek komik kaçmış orada. burada fikirleri tartıştırıyoruz, mahalle kahvesinde konuşmuyoruz.

"eger bu nokta asilmissa belki ortak bir dil degil ama ortak bazi ifadeler uzerinden "bir ummet" olarak tanimlanan muslumanlarin "hallesmesine" yol acacak, onlarin birbirlerine karsi ayni selami ve tanriya karsi ayni ifadeleri kullanmasina yol acacak bir ifadeler butunun kullanilmasi neden sacma olsun?"

(bkz: #28423490)

entry'de sorulan soru; "türkler(başka milletler) neden arapça namaz kılmak zorundayken, arap'lar kendi dillerinde ibadet edebiliyor?" veya "araplar kendi anladığı kelimeler bütünüyle tanrılarına ibadet ederken, başka milletler neden anlamadığı sözler bütünüyle ibadet etmek zorunda?"

verilen cevap ; "arapça namaz kılmak neden kötü olsun?" ve tezi güçlendirecek argümanlar.

derinlik bu kadar kısa olunca, cevaplarda o sığlıktan kurtulamıyor malesef. sorunun cevabını vermek yerine, arapça namaz kılmayı güzellemekse farklı bir dünya.

"insanların kaynaşması neden problem olsun?" denmiş. bence de problem yok zaten. ancak sen koskaca islam'ın insanları birbirine kaynaştırma kıstaslarından birisine, belkide en büyüğüne "arapça ibadet etmeyi" koyarsan, sana orda dur derler. madem soruya soruyla cevap veriyoruz; "arapça değilde türkçe ibadet etseydim araplarla veya dindaşlarımla halleleşemez miydim, selamlaşamaz mıydım?

hadi bunuda geçtim, "tanrının" kendine aynı dilde ibadet edilmesi ne kadar umrunda olabilir? yarabbi yardım et.

"islamiyetin yayilmasi sonucunda, arabi ifadelerin yayginlasmasi ile bir arap kulturel emperyalizmi degil olsa olsa hz. muhammed'in hayatini uzerinden surdugu prensiplere onun sunneti uzerinden dayanan cesit cesit toplumsal yapilar cikmistir ortaya, keske merv'de, isfahan'da, bagdat'ta, endulus'te ortaya cikan bu cesitlilik, bugun dunyanin her yerinde tekrar olusabilse."

o çeşitlilik bugün amerikan kültür emperyalizmi ile oluşuyor zaten güzel kardeşim. ingilizce kelimeler kullanan, manhattan beyaz yakalılarına, los angeles gençlerine, las vegas sanallığına öykünen binlerce gençler kendi kültürleriyle yoğurdukları ortak bir kültür yaratıyor. bu emperyalizm 1400 yıl önce islam'ın kılıcıyla olurken, bugün amerikan medyasıyla oluyor. her kültür kendi gelenek ve göreneklerini başka toplumlara baskılıyor. kültür emperyalizmi yok demek için "merv'de, isfahan'da, bağdat'ta, endulus'te ortaya çıkan bu çeşitliliği" örnek vermek, amerikan kültür emperyalizmi yok onun yerine "londra'da, istanbul'da, prag'da ortaya çıkan bir çeşitlilik" var demekle eşdeğer. akil adamlar olmayan farkları mutlaka göreceklerdir.

--- spoiler ---

bu konuda son olarak su var ki islam tabii ki belirli bir donemde devletlerin arasindaki savaslarin sonucunda belirli bolgelere girmistir. bunu algilayabilmek icin antropolojik bir bakis acisindan azicik da olsa nasiplenmis olmak gerekir. bu ne zamansalliktir ne de bir bahanedir. fransiz ihtilaline kadar dunyada isler boyle yuruyordu, sonra aristokrasi ve burokrasi uzerinden yurumeye, simdi ise uluslararasi sirketler uzerinde gitmeye basladi. bunu anlayan ve goren toplumlar "ileri" giderken, baskta islam dunyasi olmak uzere, digerleri geride kaldilar. anli sanli tarihlerinde yasamaya devam ettiler, ediyorlar da. bu noktada, islam kilicla yayildi demek ortada sanki toplumlar arasinda ve devletler arasinda "sorun ortadan kaldirici" baska bir enstruman varmis da bu kullanimamis demeye es degerdir ki bunun da gercekte bir karsiligi yoktur.

--- spoiler ---

en sevdiğim yere geldik. islamistçe konuşmaya başladık. "islam hoşgörü dinidir", "islam'da zorlama yoktur" mottolarıyla yola çıkan bir algı biçimini sen gidipte savaşarak yaymaya çalışırsan o din gönülden uzak bir hal alır. siyasal islam adı verilen bir aksiyona dönüşür. en tehlikeliside budur. aksiyon halindeki cehalet, bir gün gelir senide yutar. batı'nın islamdan bu kadar korkması sebebinin altında cihat kültürü yatar. bu cihat kültürünü sen gelip "işler böyle yürüyordu" diye satarsan, sana taoizm ve budizm gibi örnekleri verirler. oralarda işler öyle yürümüyordu demek ki?

yanlış anlaşılma olmasın (yahudiliği dışarda tutmamın sebebi kapalı kutu olması) bugün 2 büyük din (hristiyanlık ve islam) tarihte insanoğluna büyük zararlar vermişlerdir, hala da vermeye devam etmekteler. yani islam'ı yerin dibine sokuyor, diğer dinlere dokunmuyor algısını kenara bırakalım. islam kültürü içinde büyümüş bir ateistten hristiyanlık kültürünü aynı donanımla eleştirmesini istemek biraz bencilce kaçar.

yahudilikse siyonizm ile beraber bir kan canavarına dönüştü. onun eleştirisi ayrı başlık konusu, burası değil.

--- spoiler ---

"yeri geldi kendi kendini çürüttü. yaradanın düzeni süreklilik içeriyor dedi, ama yaradandan haberi olmayan toplulukların var olabileceğini söyledi. "mesuliyet yok" dedi ama ben imanımı ispatlamak için (cennete gitmek için) kurallar bütünüyle yaşamak zorundayken o adamların neden böyle bir kaygı gütmediğini açıklamadı. onlar cennetlik miydi, cehennemlik miydi? cennetlikse benim suçum neydi, cehennemlikse o adamların suçu neydi?"

nerede, nasil kedimi curutmusum biraz daha acik yazilirsa sevinecegim. bunun disinda bu mesajin yayilmasi ile ilgili olarak soyledigim sey su:

"hakikaten bazi seyleri anlamamak icin birtakim insanlarin kirk dereden nasil su getirdigini gostermistir. yaratici oldugunu deklare eden diyor ki ben her kavme, her topluma en az bir uyarici gonderdim. simdi, bu toplumlarin yakinlarinda, kenarlarinda, mesajin ulasmadigi topluluklar olabilir. cikip, gidip, ulasip, mesaji bunlara ulastirmak senin gorevin. ister amazonlardaki kavim ol, ister japonyadaki. alakasiz ama perennial philosophy alaninda yapilan calismalar da tum inanc sistemlerinin tek bir kaynagi olduguna, cok ciddi benzesmeleri bulunduguna dair oldukca fazla delil getirmis durumda. simdi ortada boyle koskoca bir kitap, hayati ortada bir peygamber varken, kalkip kisi

"kuran'in tanrisi eger zamanin herhangi bir aninda, kuran'in oncesinde veya sonrasinda, mesajinin ulasmadigi insan topluluklari oldugunu kabul ediyorsa, daha fazla delile gercekten gerek yok. "

diyebilyorsa, soylenebilecek hicbir sey yok.

(bkz: #28077603)"
--- spoiler ---

önce sizi şuraya alıyoruz; (bkz: envira yerlileri)
sonra bir yanlış anlaşılmayı düzeltiyoruz. envira yerlileri 1910 yılından beri varlığı bilinen bir kabile. yani 3-4 sene önce bulunmuş bir kabile değil. ancak konumuz farklı. kafanızda canlanması için vereceğim örneğe delil teşkil ediyorlar.

kabile 1910 yılında bulunuyor, bu döneme kadar herhangi bir islam,hristiyanlık, yahudilik, mormonluk, evanjelistlik gibi kendini "en geçerli" din kabul eden dinlerden haberdar değiller.

(bkz: #28423490)

şu entry'de getirilen süreklilik ilişkisine ve çelişkilere "biz her kabileye temsilci gönderdik" diyerek işin için çıkmak hoşmuş gerçekten. ancak o kabilede yaşayan muzzambak(süper yaratıcıyım) isimli kabile liderinin öldükten sonra ne olacağı sorusu hala meçhul.

bu yerlimiz bir bug yüzünden mesaj kendine ulaşmadığı için cennetlik mi olacak, yoksa inanmadığı için cehennemlik mi? e kardeşim sen adamı cennete gönderirsen burada tekrar soruyorum "muzzambak yasak nedir bilmezken, kendi toplumunun kuralları dışında belki (islamcı deyimiyle) zina,zevk ve sefa içinde yaşarken benim bu yasaklarla yaşamamım motivasyonu sadece mesajın bana ulaşmış olması mı?"

eh o cennete kısa yoldan "sadece yaşayarak" gidecek iken benim bu zorlu testi geçmeye çalışmam neden?

aynı soruları sormaktan sıkıldım artık, çünkü cevabın sende olmadığı yeterince aşikar. manipülasyon, sarkastik tavırlar ve yüksek tondan yazmak ile haklı olunmuyor. en fazla vakit köşe yazarı olunuyor.

--- spoiler ---
yazilanlara getirilen elestirilerek yonelik son olarak su konulara isaret etmek gerekir ki dini konularda bireyden bahsedildigi ama inacin toplumsal boyutunu es gecildiginden yakinilmis. bu kismen kabul edilmesi gereken bir elestiri. daha cok bireye egilindigi dogrudur fakat bu yine baglamin tartismayi baslatanlar tarafindan belirlenmis olmasi sonucunda ortaya cikan bir durum. fakat toplumsal olgulardan hic bahsedilmedigi de dogru degil. asagida, en altta bunun yakin zamandan ornekleri bulunabilir. fakat asil mesele bu degil, hz. muhammed'in, kul hakki kapsaminda -ki su (bkz: kuran'da kul hakkı/#20455007) cok onemli bak- bir insanin kul hakki ile mezara girmesini engellemek adina yaptigi bir inceligi, ince bir davranisi, yani, bu insanin borclarinin kapatilmasi eylemini kalkip "parayla imanı birleştirdi" noktasina indirgeyebilecek kadar iletişimsiz* bir akla ve matiga ne, ne kadar anlatilabilir bilmiyorum. gercekten. yani bu olaya bile bu kadar carpik bir acidan bakabilen bir aklin kalkip tum bunlarin uzerine

"borcunu ödemeyen(belki ödeyemeyen, belki haklı sebeplerle ödemek istemeyen) bireyin cenaze namazını kılmamakla tehdit eden peygamber imajı oluşturdu. o yetmedi gerektiğinde fedakarlık yapan siyasetçi gibi davranan borcu kendisi ödeyen bir peygamber imajı oluşturdu. o günün şartlarında adamın borcunu ödeyip günahsız cennete gönderdi, ama bugün ben borçlarımla vefat etsem kimin beni borçsuz cennete göndereceğinden bahsetmedi. benim günahım neydi? hz. muhammed ile aynı dönemde yaşamamak mıydı?"

demesi, bunun uzerine,

"bunları okuduktan sonra diğer yazdıkları benim için anlamını yitirmeye başlıyor. çünkü anesthetized karanlığı sorgulamak/yargılamak yerine aklamaya çalışıyor. soruları cevaplamıyor, verilmiş cevapları yıkıyor, parlatıyor.tekrar önümüze koyuyor. bireyleri eleştiriyor ama toplumlara dokunmuyor."

ifadeleri ile devam etmesi ne anlama gelir? neyin gostergesidir... neyi gosterir yani?

--- spoiler ---

demek istediğim madem anlaşılmamış, (kasıtlı veya kasıtsız) tekrar anlatayım.

"aklima hz. muhammed ile ilgili olarak su bilgi geliyor, sahabeden birisi vefat ettiginde, cenaze namazini kildirmadan once sorarmis borcu var miydi diye. eger varsa, yakinlarinin borcunu kapatmasini, cenaze namazinin da ondan sonra kilinacagini soylermis. eger yakini yoksa ya da borcu kapatilamiyorsa, cikar borcu kendi kapatir, cenaze namazini oyle kildirirmis ki kisi kabre bu borcla girmesin. simdi, bunun gibi yuzlerce ornegi verilebilecek, burada hemen hicbirimizin yapmayi hayal bile edemeyecegimiz incelikli ve fedakarane davranislari ortaya koymus, bir kere degil iki kere degil, 23 yil boyunca bikmadan usanmadan, bazen hakikaten kaldirilmasi mumkun olmayan zorluklar icerisiden, bazen hemen herkesin umitsizlige dusebilecegi olaylar icerisinden cikarak gelen bu insanin uzerinden geldigini iddia ettigi inanc sistemine bakiyorum, bir de burada ortaya konulan birtakim delillere(!) bakiyorum... bilmiyorum anlatabiliyor muyum?"

önemli not: spoiler içinde yazanlar, #28423490 yazılanlara yönelik getirilmiş bir eleştiridir. #28423490 entry'nin çıkış noktası ise yukarıda tırnak içinde yazan cümlelerdir.

öncelikle islam dünya'nın bir test sahası olduğunu, burada imanımız ve sevaplarımız ile cennete girmeye hak kazanabileceğimizi iddia eder. bu noktada peygamberin bir cenaze namazı kılma anektodu var. dikkat çeken nokta ise rahmetlinin "kabre bu borçla gitmemesi"...

bu dünya bir test sahası ise birey burada imanıyla ve yaptıklarıyla tanrı katında yargılanıyorsa, peygamberin bireyin günahlarını affedermişcesin bir şekilde onun borcunu kapatması bir çelişki yaratır. peygamber bireyin tanrı katında yargılanmasına karışabiliyorsa eğer, tanrının tekliği ilkesi ile çelişir.

şimdi diyeceksin ki "peygamberin kendi şahsi kanatiyle rahmetlinin borçlarını kapatması rahmetlinin ahiret hayatını bağlamaz." o zaman neden böyle bir şey yapıldı? kendine siyasi olarak "fedakar" lider imajı çizebilmek adına mı yoksa tanrı katında kişinin günahlarını affedici olmak için mi yapıldı?

anlatmak istediğim buydu. ama evirip çevirip tekrar cevap yerine "ben sana ne diyeyim?" diye sorarsanız, alacağınız cevap "zaten bir şey diyemezsin" olacaktır.

--- spoiler ---

tabii sonunda gelip ahlak noktasina dayanmasi yorumlarin, isin, ahlak ile olculur hale getirilmesi, ahlagin mutlak ve son degerlendirme noktasi olarak karsimiza cikmasi, nedense pek de sasirtici olmuyor bunca seyden sonra... yani cikip arkadaslarimizin

--- spoiler ---

offffffff sıkıldım.... aynı adamın yazdıklarına bakalım; "sen hicbir seyin sahibi degilsin" noktasinda cekilmeyince ego, gizli kibrinin onu evirip degistirmesi ile once, tanri tarafindan kitapta kendisine deklare edilmis "bu dunyaya ait sorumluluklarindan" kendisini "evrenin merkezi olma sacmaligindan kurtarmak" kandirmacasi ile muaf kilar, kendisini dinden ozgurlestirdigini zannederken egosunu ve bencilliginin kolesi olur, sonra da tum bunlari unutup, bir kenara koyup dunyanin canina okur. okuyor da."

neymiş kendini dinden özgürleştirenler (ateistler, deistler bilumum -istler) dünyanın canına okuyormuş. biz konuşursak ahlak konusunun son durak olması ona şaşırtıcı gelmez ama o konuşurken son noktada dünyanın canını okuyanların "kendisini dinden özgürleştirdiğini sananların" olduğunu söyler. vay arkadaş...

--- spoiler ---
demesinden sonra, en bastan beri bizim sunlari soylememizin bir anlami var mi bilmiyorum: mesele ahlak degil ki. ahlak degil. ahlak oldugunu kim soyledi... daha bunu goremiyorsak, bunun farkinda degilsek, onumuzde kat edilecek cok yol, asilacak cok mesafe var demektir. zira,
--- spoiler ---

çelişkiler, çelişkiler. konu ahlak değil, ahlak olduğunu kim söyledi? cevaplıyayım "sen söyledin." konu demin ahlaktı, şimdi ahlak değil. yarın ahlak olabilir, yarından sonra gene ahlak değil.

kadın hakları konusundaysa şöyle bir bknz vermiş;

(bkz: islam kadını/@anesthetized)

anesthetized kendine bir dünya yaratmış, abd'deki kadınlardan avrupa'dakilere oradan doğu avrupa'ya kadar bir ön kabul var. psikolojik problemlerle uğraşan kadın imajı. hatta doğu avrupalı kadınların fahişeliklerinden falan dem vurduğu olmuştur. batı kadının sorunları islam kadını kadar irdelenmiyor denmiş. batı kadının sosyal hayatta kazandıkları hakları önce bir islam kadınına ver. sonra seninle hepsinin psikolojik ve sosyolojik sorunlarını konuşuruz.

sen islam kadınını eleştirmeden hala batı kadınınında problemleri var demek kelime oyunu yapmaktır. batı erkeklerininde islam erkeklerinden bir çok farklı problemleri var. bunlar batı kültürünün değil kapitalizmin getirdiği sorunlar. o sorunları zaten eleştiriliyor her mecreda yorma sen kendini.

islam kadınının toplumdaki yeriyle batı kadının toplumdaki yerini kıyaslayıp, batı kadınında bir çok psikolojik ve sosyo-ekonomik sorunu var demek, kendi yüzdüğün bataklığa milleti çekmeye çalışmaktır.

--- spoiler ---
sonucta, kisisel olarak tanismadigim bir insanin, sirf uc gundur yazdiklarimi okuyarak edindigi izlenime dayanarak kisisel sayilabilecek birtakim yorumlarda bulunmasi hakkimda, en azidan buraya gelip tum bunlari insanlarla paylasma ihtiyaci hissetmesi, degisik, karmasik duygunlar uyandiriyor insanda. az cok psikolojiden anlayan herhangi bir insan, "bu ihtiyacin" temelinde ne oldugunu, yazarin kendi tanimi ile -ki bunu hosnut olarak ya da alay etmek icin yazmiyorum- yilanin deliginden cikmasa da ayni yilan olmadigini, artik ayni yilan olmayacagini bilmek yuzde ufak bir tebessume yol acarken, akil sasirip hayret edebiliyor bazi seylere. yani, mesele su ki sadece, insanlarin kendilerini ister ahlak adina olsun, ister ideoloji adina, isterse de tanimladiklari birtakim mantiksal sureclerin sonucunda olsun, kendilerini oturttuklari konum ile, burada yazdiklari ve usluplari arasindaki tezatin ya da acilmis makasin farkinda olmamalari cok ilginc bir tablo koyuyor onumuze.

bilmedigim, tanimadigim bir insanin sirf yazdigi birkac parca yazidan yola cikarak niyetini okumaya (ki ne sart altinda olursa olsun okunmamalidir niyet) ya da onun icin klavyede elimin y-a-l-a-n-c-i harflerine sira ile teker teker gitmesine aklim izin vermez ve gonlum isyan eder. allah hepimize biraz daha empati ve insaf versin. hepimize.

--- spoiler ---

hakaret, daha fazla hakaret, daha fazla küfür.

"az cok psikolojiden anlayan herhangi bir insan, "bu ihtiyacin" temelinde ne oldugunu, yazarin kendi tanimi ile -ki bunu hosnut olarak ya da alay etmek icin yazmiyorum- yilanin deliginden cikmasa da ayni yilan olmadigini, artik ayni yilan olmayacagini bilmek yuzde ufak bir tebessume yol acarken, akil sasirip hayret edebiliyor bazi seylere."

yapılan küçük analojiyi bile algılayamacak düzeyde bir adamın "bakın dalga geçmiyorum ama kendini nasıl tanımlamış ehehehe" sarkastikliğinde boş kelimelerle cevap yerine hakaret üretmesi ancak ve ancak islamcı kafasında mümkün olan bir olay.

az çok psikolojiden anlıyan bireyler anlayacaklardır zaten. yıllardır islamcıların yarattığı baskı içinde yaşadığımızı, coğrafyaya kan veya gözyaşından başka bir şey getirmeyen dinlerin gölgesi altında çocuklarımızı büyütmek zorunda kaldığımızı, eğitim dediğimizde "islam'ı öğrenmek" zorundasın dendiği, ücretsiz sağlık dediğimiz islamcı reflekslerle dinsizler ve vatan haini olarak yaftalandığımız bir ülkede yaşıyoruz biz.

bu da bizde refleks yaratıyor. kötülüğün kaynağını bulduğumuzu düşündüğümüz için onu aklayan ve aklamaya çalışan her şeye "kendi mantık sınırlarımız" ve "bilgimiz" çercevesinde tartışma adabı kurallarına uygun olarak eleştiri getiriyoruz. ama kafalar sadece saldırmaya programlandığı için hemen hakaretler gırla gidiyor. ekşisözlük gibi bir ortamda küfür edilemediği için sarkasma baş vuruluyor.

bu son yazım ansthetized hakkında, bu yazıyı yazmamdaki amaçsa onu akil adam olarak gören kitlenin başka fikirler olduğunu bilmesidir. anesthetized din hakkında bir çok şey bilebilir ancak yazdıkları mantıktan uzak, kaynaksız ve referanssız sadece kendi aklıyla doğru olduğunu düşündüğü safsatalardır. teker teker yalanlarsanız onları elinde hiç bir şey kalmaz. saldırmaya başlar.

yazık.

? gerilla vol 2 20.06.2012 23:29 0