uzun zamandır takip ediyorum. ama sözlük çok daha eğlenceliydi. amcık üçüküncü nesiller çoğaldıkça sözlük taka benzedi-daha dogrusu tak oldu.- daha önce her başlıkta yüzümde küfreder gibi bir tebessüm bırakıyordunuz muallakler şimdi o tebessümler arkaümüze giriyor. neden mi muallak admin ve modlar siteyi para için sözlüğün azına sıçtı. ne de olsa ne kadar reklam, ne kadar insan o kadar para şimdi gibtirin gidin, bende gidiyorum.
Kardeş her haltı sansürlemişsin ama sıçtı demişsin. Oldu mu şimdi? Ahlakımı bozdun oç.
biliyorum.
yanımda olsan ne kadar da kızardın bana.. plan - uygulama arasında bir yerlerde olan, "aklımın köşesinde" durmaktan çıkıp, artık "gözümün önünde" olan şu eylem için..
asla hak vermediğimi düşünme.
kendimi koyuyorum senin yerine, ve aklımı kaybedecek gibi hissediyorum o an.. panik, kızgınlık, birşeyler yapmak isteyip yapamamanın getirdiği hapsedilmişlik duygusu.. hepsi bir arada, biliyorum. sana, beni seven ya da sevdiğini iddia eden kimseye bunları yaşatmaya hakkım olmadığını da biliyorum.
2 yönden de ironik aslında.. bu duygulardan kısa sayılabilecek bir süredir vazgeçmiş olmama rağmen bunu farzediyorum, ve nasıl hissettirdiğini hatırlıyorum. ne kadar kuvvetli ve delicesine kontrol dışı olabileceği dank ediyor kafama. öte yandan bunu yaparak, hatta daha yapmadan sadece kendi hayatıma son vermeye karar vererek, hayattan "vazgeçmemi" sağlayan "hayatta çevresine yalnızca uğursuzluk ve üzgünlük getiren kişi" sıfatını bir kere daha hakediyorum.
en başta dedim ya, biliyorum. bilmesem, emin olmasam, kafamda en ufak bir soru işareti olsa bu yazıyı okuyor olmazdın.. güzel yanı da bu aslında.. gerçekten biliyorum. dingin ve huzurlu hissediyorum. biliyorum.....
"kendimden nefret etmemin nedenlerinden biri de bu" derdim önceden olsaydı.. ama artık kendime karşı hissettiğim şey "nefret" kadar ateşli, daha doğrusu onun kadar yoğun "duygu" barındıran birşey değil.
sanırım sadece "hayal kırıklığı.
kendini duvardan duvara atıp gözyaşları dökecek kadar enerji bile barındırmıyor. pes etmek. tanım bu. oturmak. sessiz kalmak. tamam demek. yaptığın herşeyin birilerine, birşeylere zarar verdiğini farketmek, ve eğmek başını yere.. bir ironi de burda. görebiliyorsun değil mi? hep gördün. aslında sen de benim kadar sarkastiksin. gördün, anladın.
"şimdi de bunu yap, son bir kez" demek çok büyük bir bencillik mi olur sence? sana ve tüm tanıdıklarıma son bir kazık atmak için izin almam?
hissettiklerimi palete sürsem "kırmızı" olmadığını görürdün artık. gri. ya da soluk kahverengi..
belki hatırlarsın, "ölü" kelimesini saçma sapan cümlelerimle tanımlamıştım eskiden.
"arkasından yapılan yaygaraya nispet yaparcasına nihai katatonisine bürünmüş olan ruhsuz beden. korkunç değildir. hüzünlüdür ölü. özenilesidir.. serbest kaldığı için. arkasından üzülmemizin tek nedeni ölmesi değil, artık bizimle olmamasıdır... "ceset" tanımını yakıştıramamızdandır daha. isminin ölü olmasıdır....
kolunu kaldırıp göğsünün üstüne koysak sonsuza kadar orda kalır iradeden bağımsızca.. artık insan değildir ki.. insan olan nereye gitmiştir bilinmez. ama ölü insandan kalandır. insanın dünyaya bıraktığı imzadır.
yoksa ölümün adı ölüm olmazdı.
göç derdik" demiştim.
ama biliyor musun bitanem, zamanı geliyor, ve kendine yakıştıramıyorsun.
sanma ki aklımda en ufak bir şüphe kaldı kendi hakkımda... sadece kaldıramıyorsun arkanda bırakıp gideceklerini. yukarıda da yazdım ya, herkese son bir kazık atacaksın. kalan gurur kırıntılarına yediremiyorsun..
çünkü insanların kalbinde bir parça seni asla affetmeyecek yaptığın şey için.. sonsuza kadar öfkeli kalacaklar sana. içten içe yanacaklar.
yanaklarından gözyaşların damlarken "demek bu kadar kolaydı" diyeceksin. sonsuz sitemler edeceksin. rüyalarında bağıracaksın bana. biliyorum.
bu nedenle şunu bilmeni istiyorum ki, verdiğim karar "kolay" kelimesinin yanından bile geçmiyor.. "bu bana teselli olur mu sanıyorsun!" diyerek beni yumruklamak istiyorsun.. teselli olması amacı gütmedim bunu söylerken. sadece anlamanı istedim, bunun asla olmayacağını bilsem de..
sattığım, arkadan vurduğum, sevdiğim, ter içinde seviştiğim, orospu çocukluğunun alasını yaptığım, ama bir şekilde hayatında yer tuttuğum tüm insanlardan özür dilemek, oturup 2 kadeh birşeyler içmek, öyle gitmek isterdim, ama bu sadece işleri daha da karmaşıklaştırmaktan başka bir işe yaramazdı..
bu nedenle özür dilemiyorum. hiç olmazsa son bir yüzsüzlük yapmadan başım dik ayrılayım..
kimsenin anlamayacağını da biliyorum. çünkü perdenin "o" tarafında duranlar için anlamsız olduğunun ilk farkında olan insan benim. bu satırları okuyan kişi ben olsaydım ben de asla anlamazdım.
sadece anlatmaya çalıştım. bunu borçluyum.
ben kötü bir insan değilim. ne olur, sadece hep buna inan.
hoşçakal.