hocam izin verirseniz bir anımı anlatmak isterim..
günlerden bir gün esenlerdeki halden yalvar yakar ucuza kaptığım meyve ve sebzelerimi ve üstüne yediğim eşi benzeri olmayan küfürleri yanıma alarak evin yolunu tuttum.haldekiler bana acıyan gözlerle bakıyorlardı ama benim ne kadar zengin biri olduğumu kimse bilmiyordu.bilselerdi üstüne sikerlerdi muhtemelen.neyse fazla uzatmadan esas konuya doğru yol alalım..
elimdeki 50 kilo meyve ve sebzeyle kan-ter ikilisi içinde kalmıştım.ağzıma da bir muz koymuştum ama ne yazık ki soymadan poşetleri elime geçirdim.poşetleri tekrar indirip kaldırmak hamallık level ımı daha da kastıracağından ağzımdaki tek parça muzla devam etmeye karar verdim.evim anadolu yakasında olduğu için metrobüse binecektim.ilk önce esenlerden kurtulmam gerekti.hemen bir hesap yaptım ve eve varış süremin 7saat 38 dk yı geçeceğini anladım.zaten o ara saat 5 civarıydı.eve vardığımda saat en erken gece 12 olacaktı.bunu anlamamla birlikte ağzımdaki daha markası basılmamış taptaze muzu halk kalabalığının arasına bıraktım.korkuyu bütün bedenimde hissettim.neyse ki esenlerin nisbeten zengin bir muhitinde düşürmüştüm muzu.poşetleri bıraktığım gibi muzumu kaptım ve afiyetle yedim.korku yerini tarfi imkansız hazza bırakmıştı.
hemen bir internet cafe bulup geceyi 5 liradan fazla olmayacak şekilde kapatacağım bir otel arayışına koyuldum.bir iki numara alıp aradım.adamlar küfür ederek kapattılar.neymiş,5 liranın hesabını yapıyormuşum.tabi yapacaktım..para kolay kazanılmıyordu.sabah içtiğim bir litrelik çeşme suyu daha böbreklerime bile uğramadan ter olup akarken bana girecek su faturasını düşledikçe kahroluyordum.bunlar da bana 5 liranın hesabını yapıyorsun diyorlardı."bu böyle olmayacak" diyip camide yatmayı akıl ettim.en son 14 yaşında cünüp iken babamın zorla götürdüğü kalalıibo camii aklıma geldi.şu şehirde tek aşina olduğum cami kalalıibo camiiydi.bilenler bilir bu camiyi.
caminin eğrilmiş minaresi ve tam soyulmamış soğana benzeyen kubbesi muhitindeki mistisizmi adeta emiyordu.dikenli tellerle örülmüş caminin kapısı nedense yoktu.ben de 5 lirayı düşünüp götüme batan dikenlerin acısını telkin yoluyla azaltarak caminin kuzeyden baksan 3 güneyden baksan 4 metrekarelik bahçesine adımımı attım.
adımımı attım diyordum.hemen bir davul zurna sesi çın çın etti kulağımda.150 yaşına kadar hayırdır inşallah diyerek yaşayan,ölmek üzereyken şehadet getireceğine,yanlışlıkla,"hayırdır inşallah" diyerek öteki tarafa göç eden babaannemden kalma bir alışkanlık olarak "hayırdır inşallah" dedim.ses camiden mi geliyor acaba diyerek caminin kapısını açmaya çalıştım.kapıyı açtığım gibi örümcek ağları da etrafa saçıldı ve ses birdenbire kesildi.
mevcut fare türleri ve daha bilim insanlarının keşfedemediği yeni yeni palazlanan fare türleriyle karşı karşıya kaldım.meyveleri dışarıda bırakarak içeri girdim.sadece hayvanların ve benim 6 saniyeden uzun süre algılayabildiği,ön saflarda sıklaşmış ayak kokusunun bulunduğu halıflex tamemen bitmişti.orada uyumaya karar verdim.
1-2 saat kestirdikten sonra göz kapaklarımı kemirmeye çalışan fare yüzünden uyanmak zorunda kaldım.fareyi tuttuğum gibi suratına dünden kalma metan gazımı yolladım.fare çok sersemlemişti.ona öldürücü dozu vermediğim için şükretmeliydi.yatağımın bulunduğu yerin en uzağına kakamı bıraktım ki envai çeşit börtü böcek orada toplansındı.bu arada adım cengiz değil.
yatağıma kurulmak için yere atladım ve atladığım gibi yer yıkıldı.ayakları ters değil yan duran,kafaları 180 değil 190 derece dönebilen,her bir elinde 9 parmağı bulunan yaratıklarla karşı karşıyaydım.biraz da şaşıydılar.bana mı bakıyorlar yoksa birbirlerine mi anlamak zordu.onlar ses çıkarmayınca ben de ses çıkarmama kararı aldım.benimle konuşmak istemeyen insanlarla ben hiç konuşmam dedim.aralarından biri gelip beni kucağına aldı."gelin de hazır" diyerek pis bir kahkaha kopardı.molar dişleri önde kesici dişleri arkadaydı.madem bunlarda her şey terstir,o zaman gelin damadı sikiyordur diye kendime teselli verdim.kayınbabamın kucağında düğün ahalisinin ortasına doğru yola koyuldum.
bu da böyle bir anımdır.gerisini anlatmayı düşünmüyorum.aklıma da getirmiyorum.yaşadığım çetin dakikalardan sonra 2 sene mazhar osmanın çiftliğinde,1 sene de hastanesinde olmak üzere tam 3 yıl tedavi gördüm.yaşadıklarımı bilim insanlarına anlatmam yanlıştı.