istanbulun fethi müslüman türklerin savaşa olan açlığını dindirememişti. bu açlıkla hristiyan avrupayı tehtit eden osmanlı, on yıl kadar sonra savaşı günümüz romanyasının sınırlarına kadar taşıdı. bu savaş, o zamanlar henüz sadece bir şovalye olan draculanın, yenilmesi imkansız görünen bu kana susamış imparatorluğu bozguna uğratmasıyla şanının korkunç bir hızla yayılmasına sebep oldu. bozguna uğrayan türkler, transylvania kalesine bir mektup göndererek draculanın yenildiğini ve kaleyi teslim etmelerini talep ederek sinsice bu yenilginin izlerini kapatmaya kalktı. işbu mektubu okuyan ve osmanlının yenilmez olduğunu düşünen lady elizabetha, sevgilisi draculanın ölüm haberiyle adeta harab oldu. arkasında tanrıya sevgilisiyle kendisini cennette buluşturması için yalvaran bir mektup bırakarak kendini kalenin en yüksek kulesinden, kaleyi besleyen nehrin azgın sularına attı.
savaştan dönen dracula, sevgilisi elizabethanın kilisede onu bekleyen cesediyle karşılaşıp mektubu okuduğunda papazlar ona kavuşmalarının imkansız olduğunu, elizabethanın tanrının kurallarını çiğnediğini ve asla afedilemeyeceğini söylediler. o güne kadar tanrısının ve hristiyanlığın bekası için savaşan dracula, hizmetlerinin bu şekilde mükafatlandırılmasına isyan ederek tanrıyı ve hristiyanlığı lanetledi. bu lanet kilisedeki heykellerin, inanması güç, kanamasına sebep olurken, bu kanları içen dracula da tanrı tarafından ölümsüzlükle lanetlendi. ve kan hayattı. kalede yaşayanları birer birer öldüren dracula, kendisini yeni kont ilan etti.