Kur’ân-ı kerîmin, latin harfleri ile yazılmasına da imkân olmuyor. Çünki bu harf- lerde, Kur’ân-ı kerîm harflerinin hepsinin karşılığı yokdur. Bunun için, ma’nâ bo- zuluyor.
Allahü teâlâ, Kur’ân-ı kerîmde, (Benim kitâbım arabîdir) diyor. (Muhammed aleyhisselâma, bu Kur’ânı arabî dil ile indirdim) buyuruyor. O hâlde, Allahü te- âlânın melek ile indirdiği kelimelerin, harflerin ve ma’nâların toplamı Kur’ândır. Böyle olmıyan kitâblara, Kur’ân-ı kerîm denemez.
Kur’ân-ı kerîmin başka dillere yapılan çevirmelerine Kur’ân denmez. Bunlara, Kur’ân-ı kerîmin meâli, ya’nî açıklaması denir. Bunlar, mütehassıs olan ve iyi niyyetli, hâlis müslimânlar tarafından hâzırlanmış ise, Kur’ân-ı kerîmin ma’nâsı- nı anlamak için okunabilir
Mısr, Irâk, Hicâz, Fas arabcaları birbirine benzemiyor. Kur’ân-ı kerîm, bunlar- dan hangisinin dili ile açıklanacak? Kur’ân-ı kerîmi anlamak için, şimdiki arabca- yı değil, Kureyş dilini bilmek lâzımdır. Kur’ân-ı kerîmi anlamak için, yıllarca dir- sek çürütmek, çalışmak lâzımdır. Biz, böyle çalışıp
De-mek ki, gençlerin önüne Kur’ân tercemelerini sürerek, öztürkçe Kur’ân okuyunuz, yabancı dil olan arabca Kur’ânı okumayınız demek, müslimân yavrularının, şehîd evlâdlarının dinsiz yetişmesini istiyen islâm düşmanlarının, zındıkların yeni bir tak- tiği, hîlesi olsa gerekdir.
Derme çatma ter-cemeleri okuyan gençler, Kur’ân-ı kerîmi, mitolojik hikâyeler, lüzûmsuz, fâidesiz düşünceler, bayağı sözler sanır. Kur’ândan, islâmdan soğuyup, kâfir olur.