bu lafın pek çok kez gündeme gelmiş ve geliyor ve hatta gelecek olmasının başlıca sebebi; sözlüğün bünyedeki uyuşturucu etkisidir. asıl konunun bu tarafını tutmak lazımdır.
bilmem anlatabildim mi?
hatta bakın sözlüğün uyuşturu niteliğinin yol açtığı korkutucu boyutları da göz önüne sermek gerekir. şöyle adım adım size bu çarpıcı ve acı gerçeği boyutlarını anlatayım:
ilk adımda junkiemiz, gerçek uyuşturucu bağımlımızı, sözlük alışkanlığı yüzünden düzenli bir internet bağlantısı ihtiyacı arayışına giriyor. buna sahip olabilmek için iş başvuruları yapıyor. en dandiğinden de olsa, sırf internet faturasını ödeyebilecek kadar da olsa, bir işe giriyor.
ikinci adımda, bağımlımız, elbette iş saatinde de kafa bir halde gezdiği için işten kovuluyor.
üçüncü adımda, bağımlımız, sözlük alışkanlığını sürdürebilmek için, bir işte tutunması gerektiğini (en azından bir maalı eline geçene kadar) farkediyor.
dördüncü adımda, bağımlımız, bir işte tutunabilmek için uyuşturucu sefasından fedakarlık ederek gündüz vakti kafa olmayı bırakıyor.
beşinci adımda, bağımlımız sonunda maaşını alıyor ve faturayı yatırıyor.
altıncı adımda, bağımlımızın sözlüğe ayırdığı vakit az gelmeye başlıyor. bildiğiniz gibi, doz artışına ihtiyaç duyuyor. sahip olduğu günlük sözlük bağlantısı yetmemeye başlıyor.
yedinci adımda, bağımlımızın beyni, bir bağımlı gibi çalışmaya başlıyor. yani, uzun vadede yol açabileceği sonuçlarını düşünmeden kısa süreli zevk tatmini bazında düşünmeye başlıyor ve sözlük bağlantısına daha uzun süre nasıl sahip olabileceği arayışına giriyor.
sekizinci adımda, bağımlımız artık tam bir sözlük bağımlısı haline gelmiş ve uyuşturucuya ayırdığı tüm parayı sözlük bağlantısına daha uzun süre sahip olabilmeye adamış oluyor.
dokuzuncu adımda, sözlük bağımlıza bağlantı süresi yine yetmemeye başlıyor. bir üt seviyeye ve bir üst bağımlılık düzeyine erişmiş durumda. yeni plan arayışına giriyor ve bu noktada büyük bir ahlaki kırılma yaşıyor.
onuncu adımda sözlük bağımlımız; bağımlılığının vücuduna verdiği etki ile, canice işleyen beynini sonucunda, üniversiteye giriyor ve bir bölüme kaydoluyor.
on birinci adımda, sözlük bağımlımız, bir terör örgütü içine sızıyor.
on ikinci adımda sözlük bağımlımız, terör örgütünün kilit isimleri arasında gizli bir şekilde yer almaya başlıyor.
on üçüncü adımda, sözlük bağımlımız, terör örgütünün bombalı saldırılarından birinin yöneticisi rolünü üstleniyor. tesadüf o ki; bu cani saldırıda; bağımlımızın asker babası şehitoluyor.
on dördüncü adımda; sözlük bağımlımız, terör örgütünden sessiz sedasız ayrılıyor ve şehit babası için yas tutmaya başlıyor.
on beşinci adımda; öğrenciliği südüğü için, şehit babasından maaş bağlanması için ilgili mercilere başvuruyor.
on altıncı adımda; bağımlımız, cani beyninin yaptığı canilikle sözlük bağımlılığını doya doya tatmin ediyor.
on yedinci adımda bağımlımız maaşı kesilmesin diye (hayır askerlik için değil, onu çoktan yapmış) bir üiversite bitirip ötekine giriyor, öbürünü bitirip öbürüne giriyor ve bir cani daha tarihin tozlu sayfalarındauzakta soluk alıp vermeye devam ediyor.
internet ortamının en fantastik oluşumlarından birinden ayrılmak isteyen birinin sözü...
bu sözü şu an itibariyle ben söylüyorum.
ben kim miyim? bana ne mi olmuş? alelade sıradan bir insanım ve öyle çok büyük bir şey olduğu da yok bana.
çok dar zamanlarımda kendimce ilgilendiğim hususlarda bazı ufak tefek yazıları kaleme aldım. hepsi bundan ibaret...
sadece bu platformda bazı şeylerin yolunda gitmediğini, en çok dikkat edilmesi gereken adalet mekanizmasının iyi işlemediğini gözlemliyorum.
bunun en sonuncu ve büyük olayını ise webrazzi'den gelen hayali bir mail sonrası sözlüğün avukatı ve hukuk işleri sorumlusu (bkz: sentor)'un, (bkz: naturella) rumuzlu yazarın yazısını silmesi ve sonrasında gelişen olaylar zinciridir.
elbette olanları uzun uzadıya tekrar anlatmayacağım ama benim penceremden nasıl göründüğünü söylemem gerekiyor.
bütün olay, bu entry silme hareketinden sonra başta (bkz: kenan seranoglu)'nun ve diğer yazarların eleştirisiyle, bir moderatörün görevini bırakmasıyla ve (bkz: zeratul)'un hukuki açıdan sakıncali entrylerin silinmesi konusunda yazdığı uzun bir açıklama yazısı içinde saklıdır. bu durum yaşandığında o yazıyı kaleme alan (bkz: zeratul)'un ruh halini anlamaya çalıştım. yazısının en kısa özeti şöye bence; "aslında durumun farkındayım, patron da benim. fakat benden büyük şeyler var. iki arada bir derede kaldım ve üzgünüm leoparın kuyruğunu kaptırdım (bkz: sentor)'a..."
evet, (bkz: zeratul) böyle diyor işte yazısında. bazı yasal yaptırımlardan bahsediyor ve hiç olmamış bir şikayeti öne sürerek ve daha önceden olmuş bazı şikayetleri dillendirerek, entry silinme hadisesinin haklılığını belirtiyor ve zımmen bu durumun daha fazla büyütülmemesini rica ediyor herkesten.
kitleler için sadece bir yazının silinmesi gerçekten çok önemsiz görünebilir. kimlerin ne yazıları silinmedi ki değil mi? hal böyle olunca önemsiz gibi görünebilir. hatta benim şu an bunları dile getiriyor olmam da kimsenin sikinde olmayabilir. fakat ahbap çavuş ilişkilerine dayanarak, hemşericilik oynayarak, cinsiyet ayrımcılığı yaparak, ticari ilişkileri ve bazı enseye şaplak göte parmak muhabbetlerini anımsayarak hareket etmek burayı yönetiyorum diyen hiç kimseye yakışmaz.
izlediğim bir kaç olayı hatırlatayım. (bkz: hobilerim zikis yapmak) isimli yazar yaklaşık 1 ay önce bir kadın yazara bir söz söylemiş yazısında ve
(bkz: sentor) şikayet üzerine derhal o yazıyı silmiş. bilkentli bu silme işinden sonra defalarca (bkz: sentor)'dan bilgi istediğini ve herhangi bir yanıt verilmediğini haykırdı durdu (bkz: sentor)'un nick altı bölümünde. (bkz: sentor) cevap verme gereği bile hissetmeyerek bilkentlinin direncini daha da körükledi. sonuçta bilkentliyi de uçurdular bir şekilde...
aslında (bkz: sentor) haklı. herkese yanıt verecek olsa sıçacak vakit bile bulamazdı değil mi? fakat burada, bu oluşumda bazı sorumlulukları üzerine almışsan, herkese yanıt vereceksin paşam. gerekirse sıçmaya gitmeyecek ve herkese yanıt vereceksin. haaa veremiyorum diyorsan öyle bir mekanizmayı harekete geçirecek yine de yanıt vereceksin ağam. yok, yapamıyorsan diyorsan eğer edebinle çekilip gideceksin...
fakat niye çekilesin ki! burada binlerce insan bir şeyler yazıyor, sen de keyfine göre ayıklama yapıyorsun pirincin içindeki taşı ayıklar gibi. bir yandan da oluşum zirve yapmış para oluk gibi akıyor ve sen bunun sefasını sürüyorsun...
(bkz: zeratul)'un yerinde olmayı gerçekten istemem. iki ucu boklu değnek denen kavram ile uğraşıyor belki ama idareyi çoktan kaybetmiş. belli ki her zaman olduğu gibi bir avukat çenesiyle ve bazı hukuki yorumlarıyla sindirmiş (bkz: zeratul)'u...
her neyse işte. olan olmuş ve bu söylediklerimin hiçbir önemi yok bir çok kişi için. ne de olsa show must go on değil mi (bkz: zeratul)ve (bkz: sentor)? birileri bir şeyler yazmalı ve siz de yolunuzu bulmalısınız. peki, ya o birileri bir şeyler yazmazsa? ya yazmayı bırakırlara?
(bkz: zeratul)'un yanıtını biliyorum; "sikimde bile olmaz, sizden çok var ve alttan alttan geliyorlar." evet, başka şeyler söyleysen bile düşüncelerinin ardında hep bu gerçek olduğunu düşündüğün yığına bel bağlayacaksın...
son sözüm ise bu şer yuvasında yazan yazarlara ve buraya gelmek isteyen okurlara.
unutmayın, ne yazarsanız yazın, kalitesi ve içeriği ne olursa olsun sizler birer altın yumurtlayan tavuksunuz. siz yazdıkça burası var olacak, yazmadığınızda yok olacak. yazdığınız sürece (bkz: zeratul) ve ortağı (bkz: sentor) para saymaya devam edecekler...
evet, ben yani (bkz: hay sokiim) reyis; inci sözlük'ü bırakıyorum. yazılarımı silmeyeceğim ve yazarlığımı sonlandırmayacağım. maksimum süreyle kafa izni denen şeyi alacağım. o izin bitince bir kafa izni daha...
artık (bkz: zeratul) ve (bkz: sentor), yer darlığı diye bir gerekçe gösterip silene kadar böyle yapacağım.
bu düşüncelerle yanlışlıklara karşı bir ateş yakmak istedim. belki bu sözlerim hedefini bulur ve (bkz: zeratul) şapkasını önüne koyup yeniden düşünür.
bu şer yuvasının ayakseveri olarak son yazımdır...
selam olsun...
oldukça uyumlu bir edit olmuş hay sokiim'cim severek okudum. abi isim neydi bu arada hala sormadım. :)