çoğu kişinin zannettiği gibi imanın hakikati bir takım ilkelere, prensiplere bağlılık değildir. bir takım sözleri tekrar etmek, kalben onaylamak falan da değildir.
benim imanım asaleten allah resulüne, vekaleten de onun mutlak varisi olabilecek seviyedeki yüksek velayet ehline secde etmektir. secdeden kasıt, askerin komutanı karşısındaki "hazır ol" duruşudur.
bu zatların vereceği emre mutlak itaat ederim. o emirleri akılla yorumlamam; tevil etmem. farazâ, "lat ve uzzaya tap" emri verseler sorgulamadan yerine getiririm. "namaz kılma" deseler bir daha alnım secde yüzü görmez. işte benim imanım budur. ihlasım ise bunları yerine getirmekteki çevikliğimdir.
kuran, hadis şu bu diyeni kâle bile almam. bana göre onlar mümin değil ancak dedikodu ehlidir. belki de heva ve hevesini ilah edinmiş olan kimselerdir. elbette bu tayfa da benim halime hoş gözle bakmazlar; hatta ağır ithamlarda bulunurlar. diledikleri gibi düşünsünler. nasıl olsa ak koyun kara koyun er veya geç belli olacaktır.