ya kafayı yicem bu orospu çocukları yüzünden.. yine japonyada maymunlu bi video çekmişler, elma diyolar gidip elma butonuna basıyo, karpuz diyo ona basıyo, hazır mısın bi tane daha çöz fıstık vericez falan yapıyolar dönüp kulaklığı takıyo .s.s resmen insan gibiler ve insan gibi olmamızın tek sebebi iletişim. eğer maymunlar da bizimki kadar gelişmiş bi iletişim sistemi kursalardı, yıllardır süregelen genetik bilgi depoları olsaydı, onlar da bizim gibi binalar falan kurabiliceklerdi yani.. bi tanesi yapabiliyo sonuçta, diğerine anlatıcak, sonra hep birlikte yapıcaklar bikaç tanesi falan ve olucak xd insan evrimi gibi komplike bi gelişimin tek açıklaması var, o da iletişim. eğer robotlara bilgi alışverişi yapabilmeleri için internet tarzı bi sistem yüklersen onlar da kendilerini geliştirir ve evler falan inşa ederler yağmur yağdığında xd
12 Temmuz 1989 tarihli Sabah gazetesinin arka sayfasında, Prof. Cevat Babuna'dan bir haber: "Bir Kur'an Mucizesi Daha" başlıklı.
Neymiş bu "yeni Kur'an mucizesi"? Prof. Dr. Cevat Babuna şöyle demiş:
- "Biz 15 yıl öncesine kadar anne rahmindeki bebeğin kalp atışlarının 3 aydan sonra başladığına inanıyorduk. Ultrasonografinin uygulanmasından sonra bebeğin kalp atışının, gebeliğin altınca haftasında başladığını öğrendik."
Bunu böyle söyleyebilecek bir başka “bilim adamı” yeryüzünde bulunabilir mi dersiniz? Bilimi, bilimin yansızlığını, "iman politikası"na kaptırmamış bir bilim adamı ciddi ciddi böyle söyleyebilir mi? Prof.'a göre, ana rahmindeki bebeğin kalp atışlarının gebeliğin altıncı haftasında başladığı, bilim dünyasında, ancak 15 yıldan bu yana bilmiyormuş!
Peki Kur'an'da "bebeğin ana rahminde kalp atışlarına bir değinme mi var, bir açıklama mı var? Hayır! Kesinlikle hayır. Zaten böyle bir şey olamaz. Ama bakın Prof. Babuna ne diyor:
"Kur'an'daki hadiste de: 'Sizden her birinin hilkati (yaratılışı) 40 günde tamamlanır.' deniliyor. Bu da 6 hafta eder." Yanlışlarla dolu olan bu sözü düzeltmeye neresinden başlanmalı? Bir kez "Kur'an'daki hadis" diye birşey olmaz. "Kur'an"da "hadis" yoktur da ondan. Ayraç içinde gösterilen Buhari ve Müslim, Kur'an'ın dışında hadis kitapları olan hadisçilerdir. "Buhari ve Müslim'in yer verdiği hadis kitaplarında bu böyle anlatılır" demek isteniyor olmalı.
"Hadis"i ele alalım:
"Kur'an mucizesi" diye sunulan hadis aynen şöyledir Buhari'de: "Sizin her birinizin yaratılışı, ana karnında, 40 günde tamamlanır. Sonra bir 40 gün daha geçip kan pıhtısı olur. Sonra bir 40 gün daha geçince bir çiğnem et olur. Sonra Tanrı bir melek gönderir; dört kelimeyi yazmasını buyurur 'Ona AMEL'ini, RIZK'ını, ECEL'ini ve cehennemlik mi, cennetlik mi olacağını yaz!' der. Sonra ana karnındakine RUH (can) ÜFÜRÜLÜR...". (Bkz. Buhari, e's-Sahih, Kitabu't-Tevhid 128; Tecrid, hadis no: 1324.)
Görülüyor ki hadise yani Muhammed'e göre, bebeğin ana rahminde "kan pıhtısı" durumuna gelmesi için bile 2 "40 gün", yani "80 gün" geçmesi gerekiyor. "120 gün" sonra da "bir çiğnem et (mudga)" durumuna geliyormuş! Bundan sonra "gönderilen melek" aracılığıyla "dört şey"i, "AMEL"i yani yaşarken hangi işler yapacağı, kulluk görevini nasıl yapacağı; sonra "RIZK"ı, yani dünyada eline geçecek yiyecekleri, içecekleri, mal varlığı; sonra "ECEL"i, dünyada ne kadar yaşayacağı ve sonra cennetlik mi, cehennemlik mi olduğu yazdırmış. Ve işte bütün bunlardan sonra "ruh" yani can "üfürülür"müş bebeğe, Yani aradan 120 gün geçtikten sonra bebeğin canlı duruma gelebileceği anlatılıyor.
İşte Prof. Cevat Babuna'nın dayandığı "hadis"te bunlar var. Bunlar mı o sözünü ettiği buluşu ortaya koyuyor? Bunlarda mı "bilimsellik" var?
Bir de dayanılan ve hadise de kaynak olan Kur'an ayetlerine bakalım:
Bu ayetlerin, Diyanet'in resmi çevirisindeki anlamı şöyledir: "Andolsun ki insanı, süzme çamurdan yarattık. Sonra onu, nutfe (meni) halinde sağlam bir yere; yerleştirdik. Sonra nutfeyi donmuş kana çevirdik. Donmuş kanı bir çiğnemlik et yaptık. Kemiklere de et giydirdik. Sonra onu başka bir yaratık yaptık. Yaratanların en güzeli olan Allah, ne uludur!" (Mü'minûn: 12-14)
Gelin siz, profesörün söylediği "Kur'an mucizesi"ni burada bulun. "Bilim dürüstlüğü"nden sapmadan...
"Bilim"le "mucize" bir arada olamaz. "Mucize" inancının var olduğu yerde bilim yoktur.
Gazetenin haberi verdiği sayfanın bir köşesinde "Mucize Bir Değil ki" başlıklı da bir yazı var. "Cenin"in nasıl oluştuğuna ilişkin yine "Kur'an mucize"sinden söz ediliyor. "Döllenme"nin bilimsel biçimi ve açıklaması Kur'an'da varmış. Kur'an'ın neresinde?
Gösterilen bir ayet de, İnsan suresinin 2. ayeti. Ne deniyormuş bu ayette? "Gerçekten biz insanı karışık nutfeden yaratmışız" deniyormuş? Peki deniyorsa ne oluyor? Bundan hangi bilimsel buluş var? İnsanın "karışık bir meniden" olduğu, oluştuğu, ilk çağların ilkellerinde bile bilinen bir anlatım biçimi.
Kur'an'da şu da anlatılır:
Târık Suresinin 5. ve 7. ayetlerinin, Diyanet çevirisindeki ayetlerinin, Diyanet çevirisindeki anlamları:
"Öyleyse insan neden yaratıldığına bir baksın. O, erkek ve kadının beliyle göğüsleri arasından atılagelen bir sudan yaratılmıştır."
"İnsanın oluşmasına neden olan su", yani "meni"; "BEL" ile "GÖĞÜSLERİN ARASI'ndan geliyormuş. İşte bilimsellik ve işte "mucize".
Turan Dursun, Din Bu 1, Sayfa 127-129