Platon'un Felsefesi:
Platon Sokrates'in öğrencisiydi, Sokratesin ölümü platon'a toplumda gecerli olan degerler arasinda ne büyük celiskiler olabilecegini gösterdi. İlk felsefi etkinligi sokrates'i savunma konusmasini yayinlamak oldu. Mutlak ve değismez olan ile ilgilendigini degisen arasinda ki iliski ile ilgileniyordu. Mutlak ve değismez olan gerceklik aramiş. Doga da görüp dokunabildigimiz herşeyin değisken oldugunu söylüyormuş. Sonsuza dek kalan yokolup gitmeyen ''ana maddeler'' yoktur. Duyular dünyasina ait olan herşey zamanin yokedecegi maddelerden oluşmustur. Ama ayni zamanda,herşey mutlak deismez bir bicimden olusur. Duyular dünyasinin arkasinda bir baska gerceklik olmasi gerektigine inanıyordu. Bu gerceklige idealar dünyasi adini veriyordu. Bu dünyada dogada gördügümüz olaylarin arkasindaki mutlak ve deismez örnek resimleri bulunur.Etrafimizda gördügümüz her$eyin dokunup hissedebilecegimiz herseyin sabun köpügü ile karsilastirabilecegini düsünüyordu. Değisenler hakkinda sabit bir fikre sahip olamayacagimizi sadece düsüncelerimiz vede kanilarimizin olabilecegini söylüyordu. Sadece aklımızla bildigimiz bilgiye sahip olabiliriz.
Vucudumuz idealler dünyasina bagimlidir.sabun köpügü kaderini paylastigimizi tüm duygularimizin vücuda bagli oldugunu ve dolayisiyla güvenilmez oldugunu ancak bizimde ölümsüz ruhumuz vardir ki bu ruh aklin yuvasidir.ruh maddesel olmadigi icin idealar dünyasina gidebilir.Ruhun bir vücuda yerleshmeden de önce varoldugunu söylüyordu. Devletin filozoflar tarafindan yönetilmesini istiyordu.
Platon hakkında bilgi :
M.Ö. 427-347 yılları arasında yaşamış olan ve düşünce tarihinin tanıdığı ilk ve en büyük sistemin kurucusu olan ünlü Yunan filozofu. Soylu bir aileye mensup olan Platon, M.Ö. 428 yılında Atina'da doğmuş ve iyi bir eğitim görmüştür. 20 yaşında Sokrates'le karşılaşınca felsefeye yönelmiş ve hocasının ölümüne kadar (M.Ö. 399) sekiz yıl boyunca öğrencisi olmuştur; hocası ölünce, diğer öğrencilerle birlikte Megara'ya gitmiş ama burada uzun süre kalmayarak önce Mısır'a, oradan da Pythagorasçıların etkili oldukları Sicilya ve Güney İtalya'ya geçmiştir. Bir ara korsanların eline düşmüş, fidye vererek kurtulduktan sonra, kırk yaşlarında Atina'ya dönmüştür. Atina'da Akademi'yi kurarak dersler vermeye başlayan Platon, M.Ö. 347 yılında 81 yaşındayken ölmüştür.
Platon Hakkında
Antik/Klasik Yunan filozofu olduğu gibi, matematikçi, felsefi diyaloglar yazarı ve Batı dünyasındaki ilk yüksek öğretim kurumu olan Atina Akademisinin kurucusuydu da. Bu akademi aynı zamandan günümüzdeki modern üniversite oluşumunun başlangıcı olarakta kabul edilir. Platon, akıl hocası Sokrat (Socrates) ve öğrencisi Aristo (Aristotle) ile birlikte, doğal felsefe, bilim ve Batı felsefesinin temellerini attı. Eflatun, aslında Socrates'in öğretilisi ve öğrencisiydi. Socrates'in düşüncelerinden olduğu kadar öğretmeninin adalete uymayan öldürülmesinden de etkilenmişti. Geniş omuzları ve atletik yapısı nedeniyle, Yunanca Platon (geniş göğüslü) lakabı ile anıldı ve tanındı.
Yirmi yaşından itibaren ölümüne kadar yanından ayrılmadığı Sokrates’in öğrencisi ve Aristoteles’in hocası olmuştur. Atina’da Akademi’nin kurucusudur. Eflatun’un felsefi görüşlerinin üzerinde hala tartışılmaktadır. Eflatun, batı felsefesinin başlangıç noktası ve ilk önemli filozofudur. Antik çağ yunan felsefesinde, Sokrates öncesi filozoflar (ilk filozoflar veya doğa filozofları) daha ziyade materyalist (özdekçi) görüşler üretmişlerdir. Antik felsefenin maddeci öğretisi, atomcu Demokritos ile en yüksek seviyeye erişmiş, buna mukabil düşünceci (idealist) felsefe, Eflatun ile en doruk noktasına ulaşmıştır. Eflatun bir sanatçı ve özellikle edebiyatçı olarak yetiştirilmiş olmasından büyük ölçüde istifade etmiş, kurguladığı düşünsel ürünleri, çok ustaca, ve şiirsel bir anlatımla süsleyerek, asırlar boyu insanları etkilemeyi başarmıştır.
Aristoteles
Platon Hakkında
Antik/Klasik Yunan filozofu olduğu gibi, matematikçi, felsefi diyaloglar yazarı ve Batı dünyasındaki ilk yüksek öğretim kurumu olan Atina Akademisinin kurucusuydu da. Bu akademi aynı zamandan günümüzdeki modern üniversite oluşumunun başlangıcı olarakta kabul edilir. Platon, akıl hocası Sokrat (Socrates) ve öğrencisi Aristo (Aristotle) ile birlikte, doğal felsefe, bilim ve Batı felsefesinin temellerini attı. Eflatun, aslında Socrates'in öğretilisi ve öğrencisiydi. Socrates'in düşüncelerinden olduğu kadar öğretmeninin adalete uymayan öldürülmesinden de etkilenmişti. Geniş omuzları ve atletik yapısı nedeniyle, Yunanca Platon (geniş göğüslü) lakabı ile anıldı ve tanındı.
Yirmi yaşından itibaren ölümüne kadar yanından ayrılmadığı Sokrates’in öğrencisi ve Aristoteles’in hocası olmuştur. Atina’da Akademi’nin kurucusudur. Eflatun’un felsefi görüşlerinin üzerinde hala tartışılmaktadır. Eflatun, batı felsefesinin başlangıç noktası ve ilk önemli filozofudur. Antik çağ yunan felsefesinde, Sokrates öncesi filozoflar (ilk filozoflar veya doğa filozofları) daha ziyade materyalist (özdekçi) görüşler üretmişlerdir. Antik felsefenin maddeci öğretisi, atomcu Demokritos ile en yüksek seviyeye erişmiş, buna mukabil düşünceci (idealist) felsefe, Eflatun ile en doruk noktasına ulaşmıştır. Eflatun bir sanatçı ve özellikle edebiyatçı olarak yetiştirilmiş olmasından büyük ölçüde istifade etmiş, kurguladığı düşünsel ürünleri, çok ustaca, ve şiirsel bir anlatımla süsleyerek, asırlar boyu insanları etkilemeyi başarmıştır.
aristoteles kendinden öncekilerden pek çok yönüyle ayrılır. ne de olsa o, akademiktir. ilk kez bir öğretici gibi yazan odur. denemeleri sistematik, tartışmalı ve başlıklara bölünmüştür. mesleği öğretmek olan kişidir o, esinlenmiş bir mesih değil. yunan felsefesinin alışılmış bakchus taşkınlıklarından iz taşımayan yapıtlar yazmıştır; eleştirel, özenli ve kuru..! ayrıntılara inmekte ve eleştiride çok iyidir fakat temel açıklıktan ve yaratıcı ateşinden yoksun olduğu için büyük bir yapı kuramamıştır.
yaşadığı çağın en büyük imparatorluğunu kuran öğrencisi büyük iskender´i aristo mu etkilemişti acaba, yoksa öğrencisinin isteklerine uygun bir felsefe mi üretmişti? çünkü aristoteles felsefesinin temelinde siyaset vardır, ahlak sistemini de siyasetin bir dalı olarak görür, gururu över, monarşiyi en iyi, soylular yönetimini ise ikinci sırada sayar. yalnızca yöneticiler ve soylular yüce ruhlu olabilir. fakat sıradan yurttaşlar için bu olanaksızdır. amaç iyi birey olmaktan çok iyi bir topluluksa, o, içinde boyun eğmenin yer aldığı bir topluluktur. peki, yalnızca soyluların iyi, çoğunluğun iyi olamıyacağı bir düzeni ahlak açısından yeterli bulabilirmiyiz? platon ve aristo bu soruya evet diyorlar, daha sonra nietzsche de uyuşuyor onlarla.
ticaret konusundaki görüşleri önemlidir, üstelik bu görüşler ortaçağ boyunca siyasi sonuçlara yolaçmış ya da kilise tarafından haklılık kanıtı olarak kullanılmıştır. "parakende satış varlık elde etmenin doğal bir parçası değildir. doğal yol evin ve toprağın ustaca yönetilmesidir. bu yolda elde edilen varlığın bir sınırı vardır, oysa ki ticaretle elde edilenin sınırı yoktur." aristoteles platon´un ortak mülkiyetine karşı çıksa da, onun aşırı zenginlik ve yoksulluğun tehlikeleri hakkındaki tesbitini benimser. "ticaretten elde edilen varlıktan haklı olarak nefret edilir. en kötüsü ise tefeciliktir." doğal olarak, filozofların görüşleri, ilişkin oldukları sınıfların maddi çıkarlarıyla uyuşur. grek filozofları ise toprak sahibi sınıfla yakından ilişkilidir. bu nedenle faizi hoş karşılamazlar.
ortaçağ filozoflarıysa kilise adamlarıdır ve Kilisenin servetinin kaynağı da yine topraktır. ayrıca tefeciliğe karşı oluş yahudiliğe karşı oluşla güçlenmiştir. belki de bu nedenle, aristocu görüşler hemen hemen hiçbir eleştiriye tabi tutulmadan kabul gördüler. reformasyona gelindiğinde ise tüccar ve tefeci sermayesi genişlemişti, en ateşli protestanların çoğu aynı zamanda tefeci işadamlarıydılar, sonuç olarak kalvinist hareket faizi yasaya uygun buldu, eski yasaklamaların zamana uymaması katolik klisesini de bu karara uymaya zorladı.
politika bilimi
aristotelesin politika adlı betiği, zamanın eğitim görmüş greklerinin düşüncelerini ve ortaçağların sonuna değin etki yapan pek çok ilkenin kaynaklarını sergilediği için ilginçtir. bütün tartışma kent devletlerine ilişkindir ve bu devletlerin tarihe karışacağı konusunda bir öngörü yoktur. devletin önemi -platon´daki gibi- en yüksek topluluk türü olarak vurgulanır. zaman sırasına göre önce aile gelir ama yapısı gereği devlet aileden üsttedir. her biri bir aile olan küçük topluluklardan kurulu olduğu için, siyaset tartışması aileyle başlamalıdır. çünkü gerek kadın-erkek, gerekse de efendi-köle ilişkileri aile kurumunda işler. görüldüğü gibi, aristoteles iktidarı devletin her kademesine yaymıştır böylelikle.
onun sisteminde de "iktidar her yerdedir". aristoya göre "monarşi, aristokrasi ve ilkeli yönetim iyi; tiranlık, oligarşi ve demokrasi kötüdür. bir iktidar değişikliğini önlemek için gereken üç koşul; eğitimde o günkü yönetimin propogandasını yapmak, en küçük ayrıntıda bile yasaya saygı, yasama ve yürütmede orantı esasına göre eşitlik ve herkesin kendi payından memnun kalmasıdır. "elbette bu üç sav da hiyerarşik bir toplum anlayışından temellenmiştir ve ne yazık ki bugün için de geçerliliğini koruyorlar. her ne kadar aristoteles´in yaşadığı dönemin terminolojinde olmasa bile, bu görüşlerlerin, devletin ideolojik aygıtlarına bir vurgu yaptığını da söyleyebiliriz.
kısaca devlet hakkındaki diğer görüşlerini de sıralıyarak aristoteles´i bitirelim; "yabancı devletleri ele geçirme işi devletin amacı olamaz ama yapısı gereği köle olanların egemenlik altına alınması için barbarlara karşı girişilecek savaş istisnadır. savaş bir araçtır, amaç değil. yalıtılmış durumda yaşayan, kimselerin ele geçiremiyeceği bir kent mutlu olabilir. büyük kentler hiç de iyi yönetilemez. çünkü büyük bir kalabalık düzene sokulamaz. devletin alanı, yüksek bir tepeden gözlenecek ölçüde küçük tutulmalıdır. geçimleri için çalışanlar yurttaşlığa alınmaz. el işleri ve ticaretle uğraşmıyacaktır yurttaşlar, böylesi erdeme karşı ve düşman bir yaşantıdır, boş zamana gereksindiklerinden ev işi de yapmazlar, köleleri vardır onların"...
yav aynısını yaz demiyorum amk burdan özet çıkaracan işte oku bunları