bundan yaklaşık 5 gün evveldi. işten çıktım. eve gidiyorum. istiklal'den gitmeyi sevmem. ara sokaklara daldım. adres sordu fransız bir hanım. tarif ettim. mersi dedi gitti. o sıra tekele uğradım, iki şişe şarap aldım. büfeden tost gömdüm. yola devam ettim. iki üç sokak geçmemişti ki aynı fransız hanım ile karşılaştık. gülüştük. bulamamış gitmek istediği yeri. kolundan tuttum götürdüm. çok sevindi. avrupada bu tip şeyler yok, siz türkler ne kadar iyisiniz dedi. onu git cüce başkanına anlat dedim. kıskıs güldük. davet etti geldiği yere. orası neresi dedim. sergi varmış. home galeri gibi bir şey dedi. dakor dedim. girdik binaya. bildiğin ev ortamı. şaka yaptım ehiehiehi diye güldü. bir an için böbreklerim için endişelensem de poşetteki şarap şişelerine güveniyordum.
neticede hoş bir akşam geçirdim. çizdiği bazı resimleri gösterdi. bir bok anlamadan çok ilgili davrandım. evet. maalesef o gece doyumsuz bir cima eyledik. sabahında jambonlu mambonlu bir kahvaltı hazırlamıştı. kahvaltımı yapıp çıktım. hiçbir iletişim bağımız yok. sadece oturduğu evi biliyorum ve o anın özel kalması için bir daha gitmeyeceğim.