29 kasım 2019 tarihinde sabaha karşı saat 2 gibi, beni seven kardeşlerimle birlikte sokağımda kimseyi rahatsız etmeden bira içiyorduk. yaklaşık yarım saat sonra, devriye gezdiğini tahmin ettiğim iki bekçi gelerek direk rutin şekilde gbt yapacağını ve kimliklerimizi istediğini söyledi. kimliğimi verdim ve gbt yaptıktan sonra, oturduğumuz yerin karşısında ki apartmanı göstererek ve külhanbeyli tavırlarla "bu binadan şikayet aldık, içip ses yapıyormuşsunuz diye yaşça en büyük olan bana durumu bildirdi. bunu bildiren bekçi arkadaşın elinde sigara, yanında bulunan daha irice (ergen irisi) arkadaşın elinde tespih vardı ( tesbihi kabadayıvari bir şekilde sallamasını o an için gözardı ettim) gösterdikleri binanın şahsıma ait olduğunu söyleyip, şikayetin oradan gelmiş olamayacağını kendilerine izah ettiğim de bana o zaman kiracılarınızdan şikayet vardır diye cevap verdi. bende kiracımın olmadığını, dairelerin hepsinde birinci dereceden akrabalarımın olduğunu, uygunsuz bir şey olsa kolluk kuvvetleri yerine bana uyarıda bulunacaklarını bekçi beylere söyledim. eğer sokağın herhangi bir sakininin şikayeti varsa, bina göstermeden (ihbarcı adı yada bölgesi söyleyemezler) genel huzura aykırı davrandığımızı söylemesinin yeterli olduğunu söyledim. bu sözüme gücenen tespihli arkadaş tarafıma çıkışınca, polis vazife ve selahiyet kanununa bekçide olsa tabii olduğunu, ortada herhangi bir ihbar varsa o ihbarla ilgili işlem yapması gerektiğini bu durumda gbt vs sormasının gereksiz olduğunu (şikayet ediliyorum, adam öldürsem gbt'me mi bakacaksın) ortada şüphe götürmeyen bir durum olmadığından gbt bakmak yerine işlem yapılacaksa, gerekenin yapılması gerektiğini söyledim. bunun üzerine sigara içen arkadaş, görevimizi bizemi öğretiyorsunuz diye çıkışınca, görev öğretmemin haddim olmadığını, ancak tabii oldukları (bkz: polis vazife ve selahiyet kanunu) 'na göre;
1- bir suç veya kabahatin işlenmesini önlemek
2- suç işlendikten sonra kaçan faillerin yakalanmasını sağlamak, işlenen suç veya kabahatlerin faillerinin kimliklerini tespit etmek
3- hakkında yakalama emri ya da zorla getirme kararı verilmiş olan kişileri tespit etmek
4- kişilerin hayatı, vücut bütünlüğü veya malvarlığı bakımından ya da topluma yönelik mevcut veya muhtemel bir tehlikeyi önlemek
amacıyla bana kimlik sorabileceklerini, suç değil ama kabahatin işlendiğini, bu yüzden kabahatin işlenmesinden sonra işlem yapması gerektiğini söyleyip, kendilerininde aslında uyulması gereken kanuna uymadıklarını, birisinin insanı tahrik edercesine ve kabadayıvari şekilde tespih salladığını, diğerinin görev sırasında sigara içmemesi gerektiğini, yarın öbür gün başka durumlarda bu hareketlerin taraflarına karşı kullanılabileceğini, memuriyete zarar veren hareketler olduğunu söyledim. arkadaşlar tavır üslup konusundahatalı olduklarını, bir vatandaştan duyunca iyice delirmiş olmalılar ki, ortamda ki şalkol şişelerini çekip polis ekip otosu çağırdılar. bu yüzden işlem yapılması için gelen ekip otosuna binip maltepe cumhuriyet polis merkezine, sanki terör suçlusuymuşum gibi (araç arkası sağda ve solda tartıştığım bekçiler, ortada ben) gittik.
esas olay burada başlıyor;
karakola gittiğimizde, olayın ne olduğunu soran memura olayı özet geçip, arkadaşların tabii oldukları kanuna göre yanlış hareket ettiklerini, sadece "alkol almaktan kabahatler kanununa göre işlem yapmaları gerektiğini" söyleyip, kendi işlerinin dışına çıkmaklar kalmayıp, egoları doğrultusunda hareket ettiklerini ve kanunu uygulayamadıklarını, bu yüzden alkol içme suçunu kabul etmemle birlikte, bir devlet memuruna yakışmayan şekilde tespih ve sigara ile yanıma geldiklerini, bu yüzden benimde onlardan şikayetçi olduğumu söyledim.
ben öncelikle kabahat işlediğimden dolayı, kabahatler kanununa göre işlem yapılacağını sanıyordum. sonrasında, kimliğime el koyulması, beni ekip otosunun alıp (bkz: kartal devlet hastanesi) 'ne götüreceğini duymamla birlikte, bunun kabahatler kanunu işlemi olmadığını, kabahatler kanunun da hastaneye götüremeyeceklerini, eğer beni gözaltına alıp işlemi idari'den adli'ye çevireceklerse avukatımı istediğimi söyledim. bunun üzerine karakol polisi, gözaltına alsak kelepçe takardık, sende avukatın olarak kimi ararsan ara dedi.
sonrasında, sözüm ona beni gözaltına alan iki bekçi ve arabayı kullanan polis memuruyla kartal devler hastanesine vardık. hastane bankosunda, ne iş yaptığı belli olmayan ada, darp var mı diye tarafıma sorunca, kendisine" bankoda sorumlu memur olduğunu, bu yüzden doktor istediğimi ve sadece darp olup olmadığımı doktora söyleyeceğimi" belirttim. bankoda ki personel afalladıktan sonda, doktor olduğunu söyledi. ben eğer doktorsanız sizle yalnız konuşmak istiyorum dediğimde, beni polikliniklere yönlendirdi.
poliklinikte ki doktora darp varmı diye rapor almak için odasına girdiğimde, benle olayı yaşayan iki bekçi yanımda odaya girdi. doktora "doktor hanım, ben sizle özel görüşmek istiyorum, bu arkadaşlar olmadan" desem de doktor hanım bunu kabul etmedi. doktorun bu vurdumduymazlığı üzerine " kızım sen kolluk kuvvetleri tarafından bir şiddete uğrayıp uğramadığımı soruyorsun, ancak beni gayrı yasal göz altına alan kolluk kuvvetleri yanında bunu soruyorsun. belki bunlar burada diye rahat söyleyemiyorum, bunları buradan çıkartın" dedim.
doktor hanım afallayarak, sağlık raporunun polis nezaretinde verileceğini söylediğinde, odadakilerin polis değil bekçi olduğunu, poliste olsa ifadem konusunda zora koşabilecek kişilerin benle aaynı yerde olmaması gerektiğini anlattım. sonrasında, bir fırsat bulup dışarıya çıkan bekçiler üzerine, baş başa kaldığım doktora hukuka aykırı davrandığını, bu yüzden de dibine kadar kendisinden şikayetçi olacağımı bildirdim.
daha sonrasında, sanki ben alkollü araç kullanmışım gibi, üflemeyle alkol testine tabi tuttular. ben nakınane kadar da bunların hukuksuz olduğunu, söylesem de benim saatlerimi boşa harcayıp, sırf birisi görev anında kabadayıvari tespih salladığı, memuriyete yakışmayacak şekilde sigara içtiği için, vatandaşa karşı haklı çıkartılması isteği üzerine bu duruma düştüğümü biliyorum.
en son, karakola döndüğümüzde, işlemin adli değil idari olduğunu ve adli olmadan adli rapor alındığını karakolda belirtip daha önce alınan idari raporların adli bir işlem ile ilgiliyse savcılığa çıkmak istediğimi, çıkartmayacaklarsa bu kadar prosedürün neden yapıldığını sorduğumu, devletin memurunun bana elinde tespih ve sigarayla durum yerine hakim gibi hesap sorduğunu, bu yüzden hukuksuzluk yaptığını ve şikayetçi olduğumu söyledim.
bunu söylediğim polis memuru, fazla konuşma bilader imzala, şikayetin varsa adliyeye git dedi.
şimdi soruyorum, bana hukuki işlem uygulamak zorunda olan kişinin (bekçi ve polislerin) hukuka aykırı iş yaptığını söyleyen vatandaşın durum bildirmesi bu kadar mı kıymetsiz. yoksa ata sözünde olduğu gibi, it iti ısırmaz durumunu mu yaşıyorum.
23 kez suç duyurusunda bulunan kadının öldürülmesi olayını yaşandığı türkiye'de vuku bulmuş ve tüm emniyetin seferber olmasıyla asayişin sağlanması ile noktalanmış olay.
yeni türkiye'de sıradan bir gün...