seçimlerde oy kullanmak

Hamd alemlerin Rabb’ı olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam onun nebisine ali beytine ve tüm hidayete tabi olanların üzerine olsun. Bilindiği gibi oy kullanma meselesi asrımızın tartışmalı meselelerindendir. Bir grup Müslüman tevhide aykırıdır diye konuyu baştan reddetmiş, başka bir grup insanda özellikle "maslahat" ismi altında oy kullanılabileceği görüşünü benimsemişlerdir. Bazı kardeşlerim benden kuran ve sünnet ışığında bu konu hakkında bir yazı yazmamı talep ettiler. Bende yüce Allah’tan yardım talep ederek diyorum ki;

Genelde insanlar bu meseleye yaklaşırken; falan hoca cevaz verdi, falan hoca asla olmaz dedi, bir başkası kullanmayız kullanana da bir şey demeyiz gibi düşüncelerle yaklaşmışlardır. Oysa Allah (cc) kendini islama nispet edip, iman ettiklerini iddia eden insanlara tartışmalı meselelerde nasıl bir yol izlemeleri gerektiğini kuranda belirtmiştir.

"Allah’a resulüne ve sizden olan ululemre itaat ediniz.Eğer bir konuda anlaşmazlığa düşerseniz,Allah’a ve ahret gününe inanıyorsanız işi Allah’a ve resulüne götürün’’ buyurmuştur.

"Senin Rabbine andolsunki onlar aralarında çıkan çekişmelerde seni hakem tayin edip,verdiğin hükme hiçbir sıkıntı duymadan tam bir teslimiyetle teslim olmadıkça iman etmiş olmazlar’’ buyurmuştur.

İşte bu ve benzeri ayeti kerimeler, mümin olduğunu idda eden insanların, anlaşamadıkları meselelerde izlemeleri gereken yolu beyan etmektedir. Ayetler dikkatle incelendiğinde ilk ayette yüce Allah, Allah’a ve ahiret gününe iman ettiklerini pratik olarak göstermek isteyen insanların, çekişmeli mevzularda meseleyi Allah’a ve resulüne getirmelerini istemekte, ikinci ayette ise çıkan hükme rıza göstermeyecek olanların veya çıkan hükümden rahatsız olacakların, veya teslim olamayacakların asla ve asla iman edemeyeceklerini belirtmektedir.

Bizde bu ayetlerden yola çıkarak kuran,sünnet ve peygamber(s.a.v) fiili yaşantısından oy kullanan bir insanın nasıl bir suç işlediğini anlatmaya çalışacağız.

Aslında mesele kuran ve sünnette olanca açıklığıyla bellidir. Kesinlikle Yüce allahın haram kıldığı ve küfür olan bir meseledir. Tartışmalı derken insanların yanında tartışmalı oluşunu kasteddik.

Nisa .59

Nisa .65

1) OY KULLANMAK YÜCE ALLAH'A AİT OLAN BİR VASFIN ONDAN BAŞKASINA VERİLMESİDİR

Yüce Allah, Yusuf süresi 40. ayeti kerimede; "HÜKÜM SADECE VE SADECE ALLAHINDIR" diyerek hüküm ve hükmetme yetkisinin sadece ona ait bir özellik olduğunu işte böyle tekidle vurgular.

Şimdi şöyle bir düşünelim seçmen oy verdiği parti veya vekillere nasıl bir yetki veriyor?

Oy verilerek başa getirilen parti veya vekiller artık o ülkede kanun yapma,ülkeyi yönetme hakkına sahiptirler.hatta bu partilere yöneten egemen olan güç manasında "İKTİDAR PARTİ" denir.O zaman yüce Allah’a ait olan bu özellik artık oy vesilesiyle başka bir varlığa verilmiştir.

Adamın biri dese ki; ben her şeyi her anda her yerde görme vasfına sahibim,veya dese ben mutlak olarak gayb ilmini bilirim. Biz hiç çekinip tereddüt etmeden bu adama müşrik deriz.Çünkü bu adam yüce Allah’a ait olan bir sıfatı, kendi nefsine vermiştir. Veya Mekkeli müşrikleri düşünelim. Bu insanlar Allah cc yaratıcı olduğunu, rızk verdiğini,kabul ediyorlardı.1peki neden Allah cc bu insanlara müşrik demişti?Çünkü bu insanlar Allah’a ait olan fayda ve zarar verme,ona dua edip ondan isteme vs. vasıfları, Salih insanların heykeli dedikleri taş parçalarına vermişlerdi.

Aynı şekilde ne isim adı altında olursa olsun, bugün Allah’ın yönetme ve hükmetme yetkisini Allah’ın dışındaki varlıklara veren insanlarda şirke düşmüşlerdir.Ki yüce Allah bunu daha net bir şekilde şöyle beyan eder;’

"O ALLAH HÜKMÜNDE HİÇ KİMSEYİ KENDİNE ORTAK KOŞMAZ"
"YOKSA ALLAH’IN İZİN VERMEDİĞİ KONULARDA ONLARA KANUNLAR YAPAN ORTAKLARIMI VARDIR’’

İşte oy kullanarak Allah’ın izin vermediği konularda kanun yapanlara bu fırsatı veren seçmen, ayetin nassıyla Allah’ın dışında ortaklar edinmiştir.

‘’SİZEDE ALLAHIN DIŞINDA İBADET ETTİKLERİNİZE DE YAZIKLAR OLSUN. AKLETMEZMİSİNİZ"

Yunus süresi 31. ayeti kerimeye bakınız..

Bu konuda buhari tefsir kitabı nuh süresi 23.ayette ibni abbasın rivayetine bakınız..

Kehf 26.

Şura 21.

Aslında insanlar bu meselede tarihte eşi görülmemiş bir basiretsizlik içindedirler.biri deseki ben namazların sayısını değiştirme yetkisini oy kullanarak falan partiye veriyorum,akşam namazını dört rekat yapacaklarmış,sabahıda sekize çıkaracaklarmış.hemen bu insana kafir deriz.Ama oy vererek yüce Allah’ın tüm kanunlarını değiştirme yetkisini başkalarına veren insan ise nedense Müslüman olarak kalıyor.

Enbiya 67…

Evet oy kullanan seçmenlere de,oylarıyla yönetme ve kanun yapma yetkisini verdikleri ilahlarına da yazıklar olsun...

2) OY KULLANMAK YÜCE ALLAH'IN DIŞINDA RAB EDİNMEKTİR

Medaricu-s salikin kitabında ibni kayyım rububiyet tevhidini açıklarken;’’RUBUBİYET YARATMA VE HÜKMETMENİN SADECE ALLAHA MAHSUS OLUŞUDUR’’diye tanımlamıştır.yani bir insan yaratma ve hükmetme yetkisini kime ait kılıyorsa onun rabbı odur..yine kuranı kerimde naziat süresinde firavunun şu sözüne dikkat edelim.’’sizin yüce olan rabbiniz benim’’..müfessirlerden Fahreddin er-Razı bu sözü şöyle açıklar;’’kimsenin benim halkım üzerinde benden başka emir ve yasak koyma yetkisi yoktur. Peki şöyle bir soru soralım?

Acaba bugün yönetme yetkisini oy kullanarak, yüce Allah’tan başkalarına veren insanlar,bu yetkiyi verdikleri varlıkları rab edinmişler midir?

Cevabı yine kuran ve onu tefsir eden peygamberimizden alalım…

Tövbe süresi 31. ayette;
‘’ONLAR PAPAZLARINI VE RAHİPLERİNİ ALLLAHIN DIŞINDA RABLER EDİNDİLER’’

Peygamberimiz (s.a.v.) bu ayeti şöyle tefsir etmişlerdir.’’onlar Allah’ın helal kıldıklarını haram,haram kıldıklarını da helal kıldılar’’1
İşte yüce Allah’ın emretme ve yasaklama,helal ve haram kılma yetkisini din adamlarına veren insanlara, yüce Allah ‘’onları rabler edindiler’’diye yaklaşıyor..bugün bu yetkiyi ve allahın helal ve haramlarını değiştirme yetkisini meclise girecek olan partilere, oy vererek veren insan da ayetin nassıyla onları Allah’ın dışında rabler edinmiştir…

"SİZE DE ALLAHIN DIŞINDA İBADET ETTİKLERİNİZE DE YAZIKLAR OLSUN. AKLETMEZMİSİNİZ?"

1. Kasas .38
2. Yanımda kaynaklar bulunmadığından sayfa numaralarını veremöedım.yanlız ilgili ayetin tefsirlerine işaret edilen kaynaklardan bakılırsa,alimlerin firavunun bu sözünü böyle yorumladıkları görülecektir...

3) OY KULLANMAK ALLAH'IN DIŞINDA İLAH EDİNMEKTİR

İLAH kelimesi için kamuslarda bir çok mana zikredilmiştir.Biz bu kelimenin manasını anlamak istiyorsak kurana baş vuralım. ‘’firavun-ey ileri gelenler-sizin için benden başka bir ilah tanımıyorum dedi’’

Acaba firavun ilahlıktan neyi kastediyordu. Firavun ben sizin ilahınızım derken: Ben sizin yaratıcınızım,rızk vereninizim demiyor,bilakis ben sizin yöneticiniz,kanun yapanınızım demek istiyordu. Firavunun kastının bu olduğunu razi tefsirinde,alusi ruhul meani de ve mevdudi gibi alimler belirtmişlerdir.

Aynı sekilde İLAH kavramını anlamak için Mekke toplumuna gitmemiz yeterlidir.Çünkü Allah ve resulü bu toplumdan ısrarla lailaheillallah demelerini istemiştir..acaba neden bu insanlardan özellikle ‘’Allah’tan başka ilah yoktur’’ sözü istenmiştir de,’’Allah’tan başka rab yoktur’’ veya ‘’Allah’tan başka rızık veren yoktur’’gibi yine Allah’a ait olan sıfatları içeren sözler istenmemiştir?

Bunu anlamak için Mekke toplumunun içinde bulunduğu şirk çeşidini anlarsak, ilah kavramının manası kendiliğinden açığa çıkacaktır..Mekke toplumunda başlıca iki şirk çeşidi vardı.Varolan diğer şirkler ya bu iki çeşidin kısımlarından veya bu iki kısmın sonuçları mahiyetindeydi.

a-dua,adak,secde, vb ibadetlerin aracı olduklarına inanılan bir takım varlıklara yapılması.
b-hayat nizamını,Allah ve onun şeriatı değil,o günün parlamentosu olan darunnedvede bir takım kabile reislerinin belirlemesiydi.

İşte böylesi bir ortamda yüce Allah o kavimden tek ilah olarak onu benimsemelerini istemişti. Yani tüm ibadetlerini ona yapacak,ve yönetme yetkisini var olan parlamentoda ki kabile reislerine değil ,yüce Allah’a vereceklerdi.

Acaba o günün insanları bu yetkiyi kabile reislerine tanıyınca, kendilerinden kelime-i tevhit istendiyse,bugün bu yetkiyi modern kabile reisi olan parti ve milletvekillerine,oy aracılığıyla veren insanlara,yeniden din gelse hangi kelime istenirdi?

"SİZE DE ALLAHIN DIŞINDA İBADET ETTİKLERİNİZE DE YAZIKLAR OLSUN. AKLETMEZMİSİNİZ?"

Bakara 256.

(Kurtubi tefsirinde ilgili ayetin açıklanması okunabilir.)

Nahl 36.

4) OY KULLANMAK, DİNE GİRİŞİN İLK ŞARTI OLAN "TAĞUTU RED ETMEK" İLKESİNE AYKIRIDIR

Yüce Allah ayeti kerimesinde "Kim tağutu inkar eder.Allah’a da iman ederse muhakkak ki kopmayacak olan sapasağlam kulpa yapışmıştır’’ buyurmuştur.

Tağutu inkar edenlerin yapışacağı sapasağlam kulp tefsirlerde;’’kelime-i tevhit’’,’’iman’’,’’islam’’vb şekillerde tefsir edilmiştir. Ama hepsinin ortak noktası dindir.

Yani ayeti kerime bir insanın dine veya kelime-i tevhide girebilmesi için iki şart koşmuştur. ’’TAGUTU İNKAR’’ve ‘’ALLAH’A İMAN’’. Ayeti kerimede –men- şart edatı kullanılmıştır 2.Usul alimlerimiz şartı tanımlarken; Şart, kendisi olmadığı zaman şart koşulan hükmünde olmadığıdır.Bir örnekle açıklayalım;Abdest namazın şartlarındandır.Abdestsiz namaz kılan insanın namazı geçersizdir.

Aynı şekil tağutu inkar dine girmenin ilk şartıdır.tağutu inkarsız bir din veya kelime-i tevhit geçersizdir.nasıl ki abdestsiz namaz kılan adam, ne kadar fazla kılarsa kılsın,ne kadar tadili erkana riayet ederek kılarsa kılsın, namazı geçersizse,tağutu inkar etmeyen bir adamında dini vecibeleri ne kadar yerine getirse de bu iddiası geçersizdir.

Aynı şekilde tağutu inkarın İslamdaki öneminden olsa gerektir ki,Allah kendine imandan önce tağutu inkarı zikretmiş,ve gödermiş olduğu tüm peygamberlerin ortak davetinin insanları tağutu inkara çağırmak olduğunu bildirmiştir.

"Muhakkak ki biz her kavimde insanları Allah’a ibadete ve tağuttan uzak durmaya çağıran bir peygamber gönderdik.’’

Acaba bütün peygamberlerin ortak daveti olan ve dine girişin, kelime-i tevhidin ilk şartı olan,inkar edilmesi gereken, uzak durulması gereken bu tağut nedir? Yine cevabı kuranı kerimin ilgili ayetlerinden bulalım.tefsir ehlince malumdur ki kuran önce kuranla tefsir edilir.çünkü yüce Allah’ın sözünden ne murat ettiğini en iyi ifade edecek olan,yine kendine ait olan kurandır..İçerisinde tağut kelimesinin geçtiği ayetlere bakılacak olursa tağutun manası ve özellikleri anlaşılacaktır.

‘’Allah, iman edenlerin dostudur.onları karanlıklardan aydınlıklara çıkarır.kafirlerin dostu ise tağuttur.onları aydınlıklardan karanlıklara çıkarır’’
Bu ayetten anlaşılan insanları vahyin aydınlığından küfür, şirk ve zulmün karanlığına götüren her şey tağuttur.

‘’Sen,sana ve senden önce indirilenlere iman ettiklerini zannedenleri gördün mü?onlar tağuta muhakeme olmak isterler,oysa onlar onu inkar etmekle emrolunmuşlardı’’

Bu ayette de Allah ve şeriatının dışında insanların baş vurduğu her türlü mercinin, kanunun, şahsın tağut olduğu anlaşılıyor.

‘’İman edenler Allah yolunda,kafirler ise tağut yolunda savaşırlar’’

Bu ayetten de Allah’ın ordularının dışında,onun yolunun dışında bir amaç için çarpışanların tağut oldukları ve ordularının da tağuti ordular olduğu anlaşılıyor.
Şimdi asıl meselemize geçelim.Acaba bügün seçmenlerin kendilerine oy verdiği parti ve vekiller tağutun sıfatlarını kendilerin de bulunduruyorlar mı??bunu yaparken de piyasada bilinen en iyi partileri düşünelim.

-İnsanları vahyin aydınlığı olan ‘’hüküm sadece ve sadece Allah’ındır’’ düsturundan,demokrasinin karanlığı olan ‘’egemenlik kayıtsız şartsız milletindir’’düsturuna çağırmıyorlar mı?

-Bunların iktidardayken yürürlükte tuttukları ve her geçen gün yenisini ekledikleri kanunlar,yüce Allah’ın şeriatının dışında olan tağuti kanunlar değil midir?

-Yüce Allah’ın dinine açıktan düşmanlık yapan polis,asker vb kuruluşlar bunların elinde olan bakanlıklara bağlı kuruluşlar değil midir? Uluslararası terör
antlaşmaları adı altında dünya Müslümanları ile her türlü mücadeleyi verenler,ve bu antlaşmalar gereği İsrail,Amerika vb ülkelerle sıkı çalışma içerisinde olanlar bizzat bu şahıslar değil midir?

Bu içlerinde kendini İslam’a nispet eden ve en muhafazakar görünen-ama asılda en tehlikeli olan-partilerdir.oy verip başa getirilen insanlar görüldüğü üzere ya bizzat tağutlaşmakta veya başa geldikleri tağuti sistemin çarkında döndüklerinden dolaylı mecburen tağutlaştırılmaktadırlar.işte oy veren insan, dine girmenin ilk şartı olan tağutu inkar etmek bir yana,onlara oy vererek onları desteklemektedir.

‘’SANA VE SENDEN ÖNCE İNDİRİLENLERE İMAN ETTİKLERİNİ ZAN EDENLERİ GÖRMEDİNMİ?ONLAR TAĞUTA MUHAKEME OLMAK İSTİYORLAR,OYSA ONLAR ONU İNKAR ETMEKLE EMROLUNMUŞLARDI’’

Allah bu ayetlerde münafıklardan bahsediyor-bazı tefsirlere göre-…onlara, inkar edin denilen tağuta başvurduklarından münafık damgası vurulmuştu..Acaba kendisine inkar et diye emredildiği halde,günümüz tağutlarına oy veren zavallılara kuran ayetleri inse ne derdi?

Veya konu başındaki örneğimizi tekrar hatırlayalım.Allah abdest namazın şartıdır diyor.adamın biride ben abdestsiz de namaz kılsam olur diyor…Allah tağutu inkar etmeden Müslüman olamazsın diyor.Adam ben tağutu inkar da etmem,oyumla destek de veririm Müslüman da olurum diyor..

"SİZE DE ALLAHIN DIŞINDA İBADET ETTİKLERİNİZE DE YAZIKLAR OLSUN. AKLETMEZMİSİNİZ?"

Bakara 256.

(Kurtubi tefsirinde ilgili ayetin açıklanması okunabilir.)

Nahl 36.

Bakara 257.

Nisa 60

Nisa 76.

Enbiya 67. Evet oy kullanan seçmenlere de, oylarıyla yönetme ve kanun yapma yetkisini verdikleri ilahlarına da yazıklar olsun...

5) OY KULLANMAK RASULULLAH'IN (SAV) METODUNA MUHALEFET ETMEKTİR

‘’Eğer bir konuda anlaşmazlığa düşerseniz,Allah’a ve ahiret gününe inanıyorsanız işi Allah’a ve resulüne götürün’’1 ’Senin Rabbine andolsunki onlar aralarında çıkan çekişmelerde seni hakem tayin edip,verdiğin hükme hiçbir sıkıntı duymadan tam bir teslimiyetle teslim olmadıkça iman etmiş olmazlar’’
‘’Kim Resüle itaat ederse muhakkak ki Allah’a itaat etmiştir.’’‘’Allah’a ve resülüne itaat ediniz.umulur ki merhamet edilirsiniz’’

Yüce Allah kendine imanın ve ahiret gününe imanın gereği olarak tüm insanlıktan, resülüne itaati istemiştir.ve Resüle itaat edecek olanların yüce Allah’a itaat ettiklerini bildirmiştir..Yalnız Resüle itaat bazı sapkınların anladığı gibi helaya girerken,yatağa girerken,bıyık keserken vs gibi yerlerle yetinmek değil,bilakis resulün(s.a.v) din alanında yapmış olduğu tüm fiiliyatına tabi olmaktır.Ve bunun en başında dinin nasıl yayılacağı,nasıl bir metot izleneceği,nereden ve nasıl başlanılacağı gibi mevzular gelir.konumuzla ilgili olan kısma geçecek olursak;

Siyer kitaplarına bakıldığı zaman,Mekke döneminde peygamberimizin iki veya üç defa o günün parlamentosu olan darü’n nedveye çağırıldığı ve reddettiği herkesin malumudur ve verdiği cevabın ilk sözü üzerinde düşünülmeye değerdir.’’ben bununla gönderilmedim’’.Evet peygamberimiz bununla gönderilmemişti. O Ebu Davut ve Ahmet’in rivayet ettikleri bir hadisinde ‘’Ben kıyametten önce sadece Allah’a ibadet edilsin ve şirk koşulmasın diye kılıçla gönderildim ve benim rızkım mızrağımın gölgesinde kılındı demiştir’’.Yani o şirk meclislerine girmek,onları oy ve şakşakçılık yaparak desteklemekle değil,kılıç ile bu şirk merkezlerinin ortadan kaldırılması için mücadele vermek için gönderilmişti.

Bugün varolan parlamentolarla o günün darunnedvesi arasında ne fark vardır.Orda da Allah’ın kanunlarının dışında kanunlar ile hayat nizamı belirleniyor,bugünün şirk merkezi olan TBMM de.

Peygamberimiz (s.a.v.) bu kadar açık bir şekilde bu parlamentoları reddetmesine rağmen,bugün verdiği oylarla kendi yerine vekil olarak başkalarını aynı mahiyetteki meclislere gönderen insan, acaba lisanı hali ile ne demek istiyor??veya peygamberimize ne kadar büyük bir muhalefet içerisinde olduğunu biliyor mu?Allah peygambere itaati emrettiği gibi,ona itaat etmeyenleri de küfür ve şirkle itham etmiştir.

‘’Deki Allah’a ve Resulüne itaat edin.Eğer yüz çevirirlerse Allah kafirler gurubunu sevmez’’
‘’O resulün emrine muhalefet edenler kendilerine bir fitnenin ve elim verici azabın isabet etmesinden sakınsınlar.’’
‘’Onlar Allah’a resülüne iman ettik ve itaat ettik derler.Sonra onlardan bir grup itaatten yüz çevirir.onlar iman etmiş değillerdir.’’

Nisa 59.

Nisa 80

Ali İmran 132.

Ali İmran 32.

Nur 63. (Bu ayetteki fitneyi İmam Ahmet, Şirk olarak tefsir etmiştir.yani resule muhalefet eden adamın kalbine eğrilik isabet edecek ve zamanla bu onu şirke götürecektir.)

Nur 47.

6) OY KULLANMAK İSLAMDAKİ CİHAD ANLAYIŞINA AYKIRIDIR

Yüce Allah müminlerin güç sahibi oldukları dönemde cihadı farz kılmıştır.Evet şirkin var olduğu toplumlarda,şirk var oldukça cihat da vardır. ‘’Cihat sizin üzerinize farz kılındı FAKAT O SİZE SEVİMSİZDİR’’

‘’Fitne(şirk) kalkıp,din sadece Allah’ın oluncaya dek onlarla savaşın’’
Eğer müminler bu kuvvet ve imkanlara sahip değilseler,yüce Allah onları başıboş bırakmamış,ne yapmaları gerektiğini yine öğretmiştir.
‘’Gücünüz nispetinde onlara(kafir ve müşriklere) karşı kuvvet ve savaş atları hazırlayın.’’

Bunun da mümkün olmadığı yerde,yani imkansızlıkların had safhaya ulaştığı yerlerde-ki bunun en güzel örneği Mekke dönemidir-davet istenmiştir.Tevhit ve şirkin anlatılması, dinin Allah’tan indiği gibi insanlara ulaştırılması söz konusu olur.Peygamberimiz’ın (sav) mekkede yaptıkları gibi.Ama dikkat edilirse hiç bir aşamada şirki desteklemek,onlarla beraber çalışmak,onların çarkının dönmesi için oy vb usullerle onların yanında yer almak yoktur.İslam sürekli şirkin karşısındadır.ya silahla,ya davetle,hiçbirini yapamazsa dahi kalb ile kin besleyerek şirkin karşısındadır.

Evet asıl konumuza dönecek olursak;acaba oy vererek şirk merkezlerine adam yollayan,buna razı olan ve Müslüman olduğunu iddia eden-İslam ondan oda İslam dan beridir_seçmen acaba Allah’ın şirk ve ehliyle mücadele merhalelerinden hangisindedir??yoksa hiçbirini yerine getirmediği gibi,şirkin devamı ve işlevi için oy kullanarak şirk ehlinin safında mı yer almaktadır.??

"SİZE DE ALLAHIN DIŞINDA İBADET ETTİKLERİNİZE DE YAZIKLAR OLSUN. AKLETMEZMİSİNİZ?"

Bakara 216.

Bakara 193-Enfal 39.

Enfal 60. (Bu ayette kastedilen hazırlık bazı sapkın ve saptırıcıların dediği gibi;sadece kalem ile kitap ile yapılan hazırlık değildir.imam Müslim sahihinde bu ukbe bin amirde peygamberimizin bu ayeti okuduğunu ve ayetteki kuvveti ‘’ATICILIK’’olarak tefsir ettiğini rivayet eder.evet hazırlık imani,ahlaki,ilmi olmalıdır. Yalnız bu ayetteki kuvvet hazırlığından kasıt peygamberimizin buyurduğu gibi savaş aletleridir.)

Sizden biri bir kötülük görürse onu eliyle değiştirsin,gücü yetmezse diliyle,buna da gücü yetmezse kalbiyle.hadis……yani hiçbir şeyin yapılamadığı yerlerde şirke kin duyulacaktır.ve emin olunuz bugünün münafıkları şirk merkezi meclise girmek için gösterdikleri çabayı,şirkin ortadan kalkması için gösterselerdi çok daha farklı olabilirdik.

Enbiya 67

7) OY KULLANAN SEÇMEN OY VERDİĞİ MÜESESENİN TÜM SUÇLARINA ORTAKTIR

Bilindiği gibi parti milletvekillerinden oluşur.Yönetimde söz sahibi olacak parti veya vekiller seçmenlerin oyları ile belirlenir.Bu şekilde demokrasilerde insanlar partiler arcılığıyla yönetimde söz sahibi olurlar.Bir başka deyimle verilen oy insanın vekalet vermesi gibidir.Zaten oy verilen şahsa milletvekili denir.yani oy veren seçmenlerin yönetimdeki vekili. Vekil ne demektir?

Vekil insanın belirli veya genel bir konuda herhangi bir şahıs veya kuruma,kendi adına tasarruf hakkı vermesidir.İslam hukuku ve diğer beşeri hukuklarda vekalet veren insan,vekalet verdiği konuda,vekilinin yaptığı her tasarrufta pay sahibidir ve gelen sonuçlara katlanmak zorundadır.Bunun en güzel örneği peygamberimizin hayatıdır.Bir kavimle savaş yapmak istediği zaman,önce onları İslam’a davet ederdi.Yalnız bu daveti tüm kabile fertlerine değil,sadece yönetimde olan adama sunardı.Eğer kabul ederse savaşmaktan vazgeçilir,etmezse de o kavimle savaşılırdı.Buradan çıkan sonuç şudur:her kavim kendine razı olduğu yöneticinin tasarruflarından sorumludur.

Bu girişten sonra; varolan sistem de oy vererek kendine yönetimde vekil tayin eden seçmenin,verdiği vekalet aracılığıyla ortak olmuş olduğu suçlara bir göz atalım. Aynı zamanda bu bölüm önceki bölümlerin toplayıcısı ve özeti mahiyetinde olacaktır:

a-Kanun yapma ve Allah’ın indirdikleriyle hükmetmeme

Yönetime seçmenin oyuyla gelen vekiller,Allah’ın kanunlarının dışındaki kanunları yürürlükte tutmakta,ve ihtiyaç olduğu zamanda kendi heva heveslerine uygun yeni kanunlar yapmaktadırlar.Seçmen bu işlem sonucu ortaya çıkan rablik ve ilahlık suçuna ortaktır.1Sebebi de konu başında dediğimiz gibi,bu suçu işleyen vekilin,seçmenin vekaletiyle işlemesidir.

‘’Allah’ın indirdikleriyle hükmetmeyenler kafirlerin ta kendileridirler’’
‘’Onlar papaz ve rahiplerini Allah’ın dışında rabler edindiler’’
‘’Yoksa Allah’ın izin vermeği konularda onlara kanunlar yapan ORTAKLARI MI VARDIR?’’
İşte seçmen Allah’ın izin vermediği konularda,kanun yapan bu insanlara,kanun yapma fırsatını kendi oyu ile yani vekaleti ile verdiğinden,bu suça ortaktır.

b-Kafirleri dost tutma suçuna ortaktır.

‘’müminler kafirleri müminlerin dışında dost edinmesinler.kimde bunu yaparsa Allah’la bir şeyi(bağlantısı) kalmamıştır.’’
‘’o münafıkları elim verici bir azapla müjdele.onlar ki kafirleri müminlerin dışında dost tutarlar.’’
‘’Ey iman edenler Yahudi ve hristıyanları dost edinmeyin.Onlar birbirlerinin dostudurlar.Sizden kim onları dost tutarsa oda onlardandır.’’

Şu ayetlerden açıkça anlaşılıyor ki kafirleri dost edinmek, küfürdür.Bugün seçmenin oy vererek başa getirdiği parti veya vekiller,başta Amerika ve İsrail olmak üzere Yahudi ve hristıyanları dost edinmişlerdir.Hatta Uluslararası terör mücadelesi adı altında,aslında İslam ve mücahitlere karşı başlatılmış olan haçlı seferlerine, t.c. yönetimi de bilfiil iştirak etmiştir.Seçmen bu partilere oy kanalıyla verdiği vekaletten dolayı,vekalet hukukuna binaen,partinin kafirleri dost tutma suçuna müşterektir.

c-Allah’ın dini ile dalga geçme ve alaya alma suçuna müşterektir.

‘’Size kitapta şu hüküm indirildi.Allah’ın ayetlerinin alay konusu edildiği veya inkar edildiğini işittiğiniz meclislerde,onlar başka söze dalıncaya kadar onlarla oturmayın.YOKSA SİZDE ONLAR GİBİ OLURSUNUZ’’8

‘’Yoksa Allah’la,ayetleriyle,resulüyle dalgamı geçiyordunuz.özür dilemeyin imanlarınızdan sonra küfre girdiniz’’
Seçmenin oyu ile vekalet vererek yönetime gönderdiği,vekillerin bulunduğu millet meclisinde Allah’ın ayetlerini ve dini küçümseme ve inkar bir marifettir.Aynı şekilde yönetimin kontrolünde olan televizyon ve radyolarda dinle alay ve din unsurlarını küçümsemeye yönelik film,dizi,programlar ekranların vazgeçilmezidir.Mecliste yürürlükte tutulan kanunlar,ve her geçen gün yenisin eklendiği yasaların tümü Allah’ın kanunlarını inkar içeriklidir.
İşte seçmen oyu ile bu küfrün işlenmesine vekalet verdiğinden dolayı,vekalet hukuku gereği bu suça müşterektir.1

d-Sistem de yürürlükte olan tüm haramlara ortaktır.

Hangi parti ve şahsa oy verilirse verilsin,başa geçecek sistem de fuhuş,zina,içki,faiz,genelevi işletmeciliği,rabbim Allah’tır diyenlere işkence,başörtü yasağı vb şeriatımızda herkesçe malum olan haram ve küfürler mevcuttur. İşte oy vererek partisini yürürlükte olan bu haramların çarkını döndürmeye gönderen seçmen,istese veya istemese bu suçlara vekalet hukuku gereği müşterektir.

Bu kısımla ilgili yazının başındaki oy kullanmak ilah edinmek ve rab edinmektir kısmına bakınız.

Maide 44.

Tevbe 31. (Önceki sayfalarda bu ayeti peygamberimizin şu şekilde tefsir ettiğini beyan etmiştik.’’Allah’ın helallerini haram,haramlarını da helal kılmak’’…)

Şura 21.

Ali imran 28.

Nisa 138-139

Maide 51.

Nisa 140.. (İmam Kurtubi bu ayetin tefsirinde küfre rıza küfürdür demiştir.yani onların meclisinde kendi isteğiyle oturup inkar etmeyen şahıs,bu fiiliyle o mecliste işlenen küfre rıza göstermiş ve onlar gibi kafir olmuştur.)

Tevbe 65-66… (Bu ayet ve kıssa ile ilgili ibni kesir tefsirine bakınız.)

Aklımıza şöyle bir soru takılabilir: oy veren her ne kadar oyu ile vekalet vermiş olsa bile, bu suçların işlenmesine razı değildir.

Bizde diyoruz ki;mesela bir adama eviniz ile ilgili resmi bir vekalet verdiniz.adamda bu evi o vekalete dayanarak sattı.sizde hakimin karşısına geçip,efendim ben vekalet verdim doğrudur,ama ben evimin satılmasına razı değilim evimi geri verin bana deseniz !!! Ne kadar saçmaysa aynı şekilde oy ile vekalet verdikten sonra doğan sonuçları istemiyordum demek de bir o kadar saçmadır...

? cavci 01.11.2015 11:47 0

melaba :)

? cavci 01.11.2015 11:47 0

allah yok din yalan

? dogukan 01.11.2015 11:53 0