ben en çok kafka'yı seviyorum. ince ince yağan tipi biliyorsunuz yığar. işte o vakitlerde elime kafka'nın dava kitabını alırım. biliyorsunuz kapitalizme yenik düşen insanlar sakinleşir ve duyarsızlaşır. ben öyle değilim. biliyorsunuz ki dava romanında kafka tutuklanır ve neden tutuklandığı söylenmez. bu durum karşısında kafka şunları söylüyor; "beklenmedik şeylere bağışıklık kazanmış sayılırım, bugün olanları artık felaket olarak algılamıyorum" işte beni eleştirenlere de ancak bunu diyebilirim. beni çekemeyen anten taksın diyorum...
Ve insanoğlunun bu hastalığı o kadar üzücü ki! Sıradanlığını yaldızlı yalanlarla gizlemeye çalışması, iki boyutlu basit ruhunu üç boyutlu bir labirent gibi göstererek pazarlaması o kadar üzüyor ki beni...
@kesersapigibi: daha bir webcam driveri bulamadı hala kafka diyor ya
her uyandığımda söz veririm kendime, "bu sefer tanık ol uyanışına" diye.
insanın en büyük hatası kendini seyretmemesidir. o kadar çok ilgilenir ki dekorla! tanıyamaz bir türlü başaktörü.
sadece gözleriyle yolculuk edenlerin kendine tapması kaçınılmazdır. sadece far edebilsin yeter. gerisi gelir.
"Hiç uykum yok.Hiç uyuyamıyorum. Domuz gibi içiyorum.Ama gözlerimi kapalı bile tutamıyorum. Sabaha beş saat var. Annemi düşünüyorum. Nerededir şimdi? Aynada kendime bakıyorum bazen.Ve tek kelime etmesem bile vücudum yaşadıklarımı, hayattan ne anladığımı anlatmaya yetiyor.Sağ omzuma kendi çizdiğim kelebek, beğenmediğim için üzerine attığım çarpı işareti ve altında aynı kelebeğin bir japon tarafından çok daha iyi işlenmişi.Sol dirseğimin iki parmak yukarısındaki kurşun yarası. Bileklerimdeki otuz dört dikiş. Medeniyeti bir aralar, herkes gibi yaladığımı kanıtlayan apandisit ameliyatımın izi.Ve sırtımı kaplayan, Tanrı'nın yüzü.
Bilmiyorum...
Hızlı yaşadım.Ama genç ölmekten çok, hızlı yaşlandım! Ancak hayattayım.
Her şeyin ve herkesin mükemmel olduğu bir ev.
kusursuz odalar, kusursuz halılar, kusursuz kusurlar. hiçbir şeyi seçmedikleri için boş vicdanlı sahiplerinin mutlak mutlular oldukları bir ev.
kalın duvarlarının ve sessizliğinin baskısıyla birbirine yapışmış üç kişi. bir anne, bir baba, bir de sen.
Eksideki erkek gotu basligina baktm smdi cenemde elimi gezdrerek erkek gotlerine bakiyorum
eğer mutsuzluk, istediğini bulamamaktan, hayalini gerçekleştirememekten kaynaklanıyorsa sıradanlaşır. kolay mı bu kadar tanımak mutsuzluğu hayatın karanlığında? en anlaşıldığı noktada başlar bilinmezleri hikayenin. kolay mı hayat, daha zengin olamadığı için bir adamın ağlayacağı kadar?
sanma ki gölgemden korkar hale geldim! sadece uykum var...
Haftanın kalecisi melo haftanın golü servet :) şimdi söz mayalarda