çok şükür bu sene gitmeyi başardığım hede.
(şükür ve swinger club'ı aynı cümlede kullanmış olmam öbür tarafta kaç günah point yazar lan?)
şimdi siz merak edersiniz, hemen söyliyim türkiye'de değil. çekine çekine gittim. tek başıma gittim. (bazen yürek yiyorum galiba farkında olmadan. ayrıca milletin turistliği müze sergi etrafında döner, bi de benimkine bak: sikiş sokuş... çoğayıp)
önce telefon açtım. dedim ben tek başıma (all the single ladies) gelsem, beni orda acıya bal eylerler mi? çiçeğimin balından emerler mi? göte gelmeyelim dedim françeska??
anam, kadın kıs kıs gülerek, "yok kız koş gel zaten kimse yok, bi çift bi de adam var" dedi. hah dedim burası benim keraneye düştüğüm ve 3 kuruşa peşkeş çekildiğim sahne oluyor filmde.
giderdin, gitmezdin derken, gittim lan. dedim ölü ölü otel odasında yatma, onun yerine kimseyi tanımadığın memlekette, kimsenin seni bulamayacağı bir swinger club'a git. neden? çünkü aristo.
neyse, ben tırsa tırsa gittim, kapı açılmıyor filan, dedim ben gelene kadar kapattılar herhalde. meğerse öyle langır lungur girilmesin diye kilitliyorlarmış.
kadın gülümsedi, hoşgeldin dedi. içki ikram etti. hah dedim, reji versin artık nuri alço müziğini. çünkü belli artık, bu noktada götü kaptırıyorum.
ablama dedim buranın olayı nedir?
işte dedi içerde soyunma odamız var, üstünü çıkartıp seksi iç çamaşırlarınla kal.
şimdi bebeğim, ne akla hizmet böyle bi şey yaptım cidden bilmiyorum ama benim altımda lingerie mangerie değil, bildiğin gri beyaz çizgili desenli pamuklu don var. nedenini asla bilmiyorum. neticede dandik bara bile gitsen bi siyahları çekersin, di mi? regl donumu giyip gitmek için emsalsiz bir ortam olduğunu kadınla konuşuncaya kadar düşünememiş olmam da ayrı bir mesele...
neyse... ben kem kum ettim, ablacım dedim benim don salı pazarı, my don is tuesday bazaar sister dedim.
kadın ilk seferim olduğunu duyunca neyse ki acayip tatlı ve anlayışlı davrandı, bayağğ gerdeğe hazırlayan akraba hanım teyze gibi şefkatle yaklaştı. dedi elbisen zaten transparan, seksili bi şey, kalsın o. ayakkabılar da hadi okey olsun, topuklu filan. ama normalde terlik giyiyoruz dedi.
olm şimdi biri swinger clubda terlik diyince ne beklersin?
böyle düzgün, cici bici bi şey di mi? allah belamı versin maşrapalı tuvaletlerde olan dana boy tuvalet terliği koymuşlar soyunma odalarına. ay beni bi gülme aldı mı orda...
allah belamı versin ki kalkanı indirir, çağlayanı kurutur mübarek; öyle bi çirkinlik. saunaya, duşa rahat girilsin diye yapmışlar tabii de retinam yandı lan.
neyse bardayım, yanıma alman, orta yaşlı, yakışıklılar beybisi bir adam geldi. mekan sahibini vs de tanıyormuş, herhalde buna dediler birazdan ceylan ağa düşücek, sen elinde tut bekle babuş.
tam bunları düşünüyodum ki adam sohbete girdi. allahım sanki lord, önce tatlı tatlı konuştuk, sonra gelin dedi size odaları gezdireyim.
swinger clubda -altını tekrar çiziyorum, swinger clubda- "ay hihi bilmem olur mu ki" şeklinde utanarak, kezbanlık tarihine adımı altın harflerle yazdırdım amk.
neyse çıktık yukarı, sanki amazonda geziyoruz. etrafta yapma ağaçlar, kırmızı/mor ışıklar, aynalı odalar, devasa yataklar... isteyen katılıyor, isteyen sadece izliyormuş.
haftaiçi olduğu için pompacı lord ve ben vardık sadece, mekan sanki bize tahsis edilmiş gibiydi.
ayy o lorddan bir ekipman çıksın... tövbeler rabbim. bizde tarım ve hayvancılığa verdiği bereketi, bunlarda üremeye vermiş. demiş madem topraktan fışkırmıyor, bari... evet, mantığı anladınız, uzatmıyorum.
(bu arada maşallah diyelim, nazar değmesin.)
neyse... o koca pipili lord efendi, dünyalar romantiği çıkmasın mı bi de... öp öp öp öp doyamadı... yaban ellerde tarkan şarkısı geçti içimden -ve bi de alman sosisi (sizce de bazen çok leş değil miyim? ama seviyosun. hınzır.)
neyse, adam bacaklarımı okşaya okşaya, saçlarımı seve seve, yanaklarımı öpe öpe, şöyle güzelsin, böyle bebeksin diye diye mest etti beni.
hayat harbiden çok tuhaf ya! hoşlandığım adama giderim, pompalamasyon bu benim misyon stili takılırız; dünyanın bir ucunda swinger club'a giderim, romantizmin dibine vururuz.
az bi ayarın olsun lan hayat! birazcık bak, çok değil!
valla....