Ve sen gidiyorsun o taş merdivenlerden ağır ağır iniyorsun
Ve sen gidiyorsun ama gitmek nedir bilmiyorsun
Hoşçakal diyorsun ama aslında kendine veda ediyorsun
En güzel anılarımızla sen bende kaldın bunu bilmiyorsun
Ve sen gidiyorsun yol seni bir yerlere götürür sanıyorsun
Kendinden ne kadar uzağa gidebilirsin ki
Kalbini bir bavula koyabileceğini sanıyorsun ama çok yanılıyorsun
Kaçmak istiyorsun korkuyorsun aşkın büyüklüğünden
Kaçamazsın kendinden sen de biliyorsun ama korkuyorsun
Ve sen gidiyorsun o taş merdivenlerden ağır ağır iniyorsun sonunda benim olduğumu bilmeden
Yağmurlu bir ilk bahar sabahına uyandım yastığımda geçmişten kalmış hüzünler
Göğe bakacak umudum kalmamış sessiz kaldırımlarda aryorum gençliğimi
Yüzümdeki çizikler kaç sevdayı geride bıraktığımı söylüyor sanki
Sanki yağmur geçmişten gelen sözcükler mırıldanıyor
Pişmanlıklarımı ve tövbelerimi söylüyor sanki
Bırakıp gittiğim şehirlerde yitirdiğim bütün anılarım beni takip ediyor
Yağmurlar üzerime yağıyor günahlarım gibi ketum ve sualsiz
Ömrümün geri kalanını binlerce keşke ile geçireceğim belki
Yorgun bir son bahar gibiyim toprağı terkeden yağmurlar gibiyim
Hayır dönemem ben geçmişe gidemem ben bilmediğim bir geleceğe
Şimdi burada seninle olmak varken sensizliği tadamam ben kimsesizliğimde
Güneş çıktı umutsuz ve korkusuz bulutların arasından ve ben seni gördüm rüyamda
Güneş çıktı hoyrat rüzgarların içinden ve ben sensiz kaldım bu şehirde