@gulbahar hanim: Çocukken, oturduğumuz mahallede arkadaşlarımla saklambaç oynardık. Saklandığım yerde bulamayacaklar beni diye ödüm kopardı. Heyecanla beklerken çişim gelirdi. Her defasında bunu bahane ederek çıkardım saklandığım yerden. Sobelemezlerdi beni. Hastalığımı öğrendikten sonra da hep saklandım. Saklandığım yerden hiç çıkmadım. Birçok şeye ihtiyaç duydum ama, sıktım dişimi. Çünkü insanlar acımasız, tahammülsüz. Hemen sobelerlerdi beni. Sonra sen geldin. Saklandığım yatağın altına başını uzattın.
- Saklanacak yer arıyordum.
- Burası çok dar. Burası karanlık. Burası çekilir dert değil. Git!
- Buldum seni. Gördüm. Dokundum.
Sana dokunmak hayatın içinde durup dinlenmek gibi. Sana dokunmak nefes almak gibi. Sana dokunmak tüm kelimeleri yakmak gibi. Sana dokunmak tüm insanları affetmek gibi. Sana dokunmak hayatı temize geçmek gibi. Sana dokunmak ölüme inat gibi.
Ben insanları, arabanın camına vuran yağmur damlalarına benzetiyorum. Bazen, bir damla aşağı doğru kayarken başka bir damlaya karışıp güçlenerek daha hızlı ilerler. Ben de sana karıştım aşkım. İnsanlar acımasız, savurgan. Hiçbir şeyin sonu gelmeyecekmiş gibi davranıyorlar. Birgün şoförün camı açabileceğini hiç düşünmüyorlar.