saat kaçta evden çıktığını kaçta girdiğini falan öğrendim. saat 9 gibi evden çıkıyordu haftaiçileri. o evden çıkmadan önce kapisinin önüne bir paket sigara bıraktım yarısı içildimiş içindeki sigaralarda hafif miktarda zehir vardi. aldı adam onu, içe içe otobüs durağına gitti ben de ordaydım. otobüse bindi, benim binmemem gerekiyordu ama nasıl ve ne zaman öleceğini merak etmiştim. beyazıttan bakırköy meydanina gidiyordu otobüs 1 saat sürdü yolculuğumuz çok sıkılmıştım ve canım fena derecede sigara çekmişti. indik sonunda otobüsten adam direk yakti sigarasini, zehirli olduğunu bilmesem direk bi dal isterdim eheh. her neyse bir otelde çalışıyordu bu adam daha fazla takip etmeyeyim çıkışına giderim dedim. kendime bir paket sigara aldim ve en yakinimdaki puba gidip beklemeye başladim. içimi kemiren bir düşünce vardı beklerken, bütün sigaralari içmesi mi gerekiyordu ölmesi için? ya başkasi ondan sigara isterse ne olacakti? bu düşünceler beni yiyip bitirirken saatin epeyi ilerlediğini fark ettim. 6. biramı içiyordum, kafam yavaştan dönmeye başlamişti. bir an önce hesabı ödeyip kalktım ve otelin önünde beklemeye başladim. adam çikmak bilmedi acaba öldü mü diye düşündüm ve içeri girip bir polis gibi herkesi sorgulamayi düşündüm çünkü nasıl öldüğünü merak ediyordum. sonra bu düşüncenin kötü olduğunu düşünerek vaz geçtim. işte çıkıyordu adam üstelik sapasağlamdi. yanına gidip bir dal sigara istedim sigaralarini bitip bitirmediğimi öğrenmek için. ah be kardeşim kaybettim paketi ben ama zaten yolda bulmuştum dedi. önceleri içime bir su serpildi ölmediği için ama sonra derin bir korku saldı beni ya o paketi bulan adama ne olmuştu, dahada kötüsü işi başaramadığım için bana ne olacaktı. hemen düşünmem gerekti adamı takip ettim. ara sokaktan geçip otobüs durağına çıkacaktı onu oracıkta öldürebilirdim ama bu temiz iş olmazdı. onu biraz daha takip ettikten sonra veda edip patronumu aradım...
patronum bana çok sinirlenmişti ama planın çok kötü olduğunu ve başarısızlık payının çok yüksek olduğunu o da biliyordu. müşterimiz bize sonsuz güveniyor onu bir şekilde öldüreceğiz iyi ki sokakta öldürmedin dedi. moralimin bozuk olmasına rağmen takdir alınca gururum okşanmıştı. müşterimizle irtibata geçip görevi başaramadığımızı ama kendisi isterse kendi yöntemlerimizle bu işi bitirebileceğimizi söylemek bana düşmüştü. utanıyordum bunları söylemeye ve bir o kadar heycanlanıyordum çünkü planın kötü olduğunu söylemiştim müşterimize ve haklı çıkmak benim hoşuma gidiyordu. arkadaşım rıfatı aradım, yarın için arabasını bana ödünç verip veremeyeceğini sordum. rıfat benim çocukluk arkadaşımdı, onu hep korumuştum diğer çocuklardan bu yüzden beni asla kırmazdı. patrondan da isteyebilirdim herhangi bir araç aslında ama rıfatın kamyonetinin yerini asla tutamazdı, onu kullanırken adeta zevk alıyordum. hayatımda kavga ettiğim, sinir olduğum bütün insanları rıfatın kamyonetiyle ezip geçtiğim hissine kapılıyordum...
müşterimiz zengin bir adamdı; her zaman şık giyinir, aşırı konuşmaktan kaçınır, gülmesi gerektiği yerde güler, susması gerektiği yerde susardı. hayrandım ona idölümdü benim. onun gibi olmayı hatta o olmayı istiyordum ama parası için değil, o güzel yalıda yaşayıp güzel karım ve kızımla mutlu olmayı diliyordum. sonunda adamın ofisine ulaşmıştım. bebekte oturan biri için ataköyde ofisinin olması zor olmalıydı diye düşündüm sonra benim de son model arabam ve özel şöförüm olsaydi en uzak yeri tercih ederim iş yeri için dedim içimden. ofisin basamaklarını tek tek çıkıyordum. üç güzel çalışan kız yanımdan geçti, imrenmiştim. adamın yerinde olsam her gün biriyle yatardım çok şanslıydı. sekteteriyle konuşup yanıma gittim. benim geldiğimi duyunca siniri iki katına çıkmıştı çünkü beni beklemiyordu. ne işin var burda, senin benimle ilişkin olduğunu anlarlarsa başıma ne gelir biliyor musun diye çıkıştı bana. sakinleşmesini sağladım. bir serseri gibi onun koltuğuna oturup, bacak bacak üstüne atarak ona ahkam kesebilirdim ama bu benim biletimi keserdi, sonuçta ben basit bir katildim sadece tabi katil olmak ne kadar basitse... adama durumu anlattım. iç geçirdi ve sen haklıydın dedi. omuz silktim, bu sefer işi bize bırak dedim. kabul etmesi zor olmadı. ardından hemen yola koyulmak için ayağa kalktim kapıya döndüğümde karşımda bir melek duruyordu, işte yolun sonu dedim kendime azrail geldi ve beni alacak. ardından baba dedi ve yanımdan hızlıca geçerek babasına sarıldı. hayatımda gördüğüm en güzel varlıktı o. adamın bir kızının olduğunu biliyordum ama bu kadar güzel olduğunu bilmiyordum doğrusu. uzun küt siyah saçları kahvarengi gözleri başka bir kızda toplasan normal bir kız olurdu ama bu kız melek olmuştu. baba bu adam kim dedi, bir arkadaşımın oğlu yakında işe başlayacak burda dedi babası. kız merhaba ben dilan diyip elini uzattı, adam tedirgin olmuştu. ben de sedat dedim ve elini sıktım. hayatımda dokunduğun en sıcak ve yumuşak eldi, ona aşık oluyordum. elimi bir süre onun elinde tuttum, babasını ters ters bakışlarını görünce hemen çektim. görüşürüz dedim ve o güzel kamyetin yanına gittim. kamyonete bir baktım ve şöyle dedim; bu kız senden bile güzel. arabayı kullanırken kafam karışıktı. bir insan bu kadar güzel olabilir miydi? vücudunun ve yüzünün muhteşem uyumu sanırım bütün bunlar tanrıyı ispatlamaya yeterdi. zevzeklik etmeyi kes ve işe koyul dedi içimden bir ses. aklımda çok basit ama işe yarıyacak bir plan vardı. hem temiz iş olacak hem de çok fazla kan. yani en sevdiğimden...
...
kurbanımın evinin oralardaydım, tam evinin karşısından bir park vardı. park dediysem ortasında havuz, havuzun çevresinde banklar olan rezil bir yer. sanırım maaş günü para çeken emeklilerin oturması için bir durak daha yapma gereği duymuştu belediye. yaşlılara acıyor ve tiksiniyordum, daha çok gençtim ama yaşlanırsam intihar edeceğime yemin etmiştim. iki küçük çocuğu bakkaldan çıkarken gördüm, sarışın olanın elinde patlak bir top vardı, ikisi de üzgündü. ne oldu çocuklar hayırdır dedim yanlarına gidip, top alıcak paramız yok abi dediler. bu olay benim çocukluğumda yaşanmış olsaydı, tanımadığım bir adam bana ne oldu diye sorsaydı korkar ve kaçardım hemen ordan ne yalan söyleyeyim. çocuklara eğer şu kapının ziline basıp kaçarlarsa onlara top alacağımı söyledim kabul ettiler, basıp kaçtılar ve toplarını aldım. bir daha basarlarda çikolata alacağımı söyledim. bir kaç kere bunu tekrarladım ve son olarak kapı açıldıktan sonra kapının zboncukrini takarlarsa yeni çıkan oyuncaklardan alacağımı söyledim onlara. kapı açmaktan deliren kadın bunalmıştı aşağıya inip çocukları kovalamaya ve kapıyı konrol etmeye, aparmanda bağırmıştı sadece. hemen içeri girdim açık apartman kapısından. adamın işte olduğunu biliyordum bu yüzden bir süre alt kattaki kömürlükte beklemem gerekiyordu. adamın evine önmesine daha 5 saat vardı, eğer gerçekten soğuk kanlı bir katil olsaydım öylece beklerdim ama ne bileyim hiç gerçek bir soğuk kanlı katille tanışmamıştım ve ben telefonumla oynamayı tercih ettim. kim bilir soğukkanlılar da böyle yapıyordur diye omuz silktim. oyunda kötü adamlar öldürüp iyileri kurtarıyordum, oysaki gerçek hayatta kötü adam bendim. belki de iyi adam benimdir ve o öldüreceğim adam kötüdür diye çocukça bir düşünceye kapıldım. aslında gerçek kötünün veye iyinin olmadığına inanan bir insanım ama insanın çok uzun boş vakti olunca aklından inanılmaz şeyler geçiyor işte. apartman kapısının açıldığını duydum, adamın karısı kimo diye bağırmıştı. evlerinde özel zil sistemi vardı ama kadın zile konuşmaktansa aparman boşluğuna bağırmayı tercih ediyordu. adam benim dedi, ekmeği de aldım diye ekledi. merdivenlerden yavaş yavaş yukarı çıkıyordu. hemen harekete geçmem gerekti bu benim için büyük bir fırsattı, onu tek yumruk darbesi ile merdivenlerden aşağı atacaktım ve herkes bunu kaza sanacaktı. yerimden kalkarken ayağım takıldı ve daha kalkamadan kendimi yerde buldum. büyük ihtimalle adam tedirgin olmuştu ki aşağıya inmeye başladı. ne yapacağımı bilmiyordum. tamam ondan güçlüydüm ve kolaylıkla boğazını sıkıp işini oracıkta bitirebilirdim ama bunu yaparsam herşey açığa çıkar ve müşterim zan altında kalırdı. hemen birşeyler düşünmeliydim ve aparmanın arka tarafındaki çöplüğe açılan kapının tahtadan olduğunu gördüm onu kırıp hemen dışarı çıktım. adam bağırarak indi kömürlük katına polisi ara hanım sopamı getir diyordu, sanırım bütün bunlar beni korkutmak içindi. normalde olsa gülüp geçerdim ama ben bunların yalan olduğunu bile bile korkmuştum ya gerçekten polisi aradıysa hanımı... adam tekrat yukarı çıkmaya başladı. karısı ne oldu bey yine mi serseriler dadanmış dedi, kapının neden yarısının kırık olduğunu o zaman anlamışım. adam; bir kurtulamadık bunlarda dedi ve evine çıktı. adamın yanına gidip onu merdivenlerden aşağı atabilirdim ama bu sefer birinin yaptığı anlaşılabilirdi. gecenin olmasını ve uyumalarını bekliyecektim. eve bir hırsız gibi girecek, birkaç değerli şeyi cebime doldurduktan sonra adamın kalbine bıçağı saplayıp kaçacak. bütün planım tamamdı, bu iş bugün bitecek dedim sesssizce, birini öldürmeden önce onu aklımda öldürmek bana zevk veriyordu. heycanlanmıştım, sonunda kan görebilecektim.
...
herkesin uyuduğunu düşündüğümde ağır ağır merdivenleri çıkmaya başladım. karnım acıkmıştı, bu benim düşünmeme engel olacaktı. çünkü daha önce olmuştu ilk işimde çuvallıyordum nerdeyse bu yüzden. herneyse sonunda evin kapısındaydım. hırsızlıktan kalan yeteneklerimle evin kapısını ustaca açtım. bu kadar kötü bir evin içinin bu kadar iyi olacağını hayal edemezdim, tek bir toz yoktu ve bütün mobilyalar yeniydi. sanırım bu adam müşterimden para kaçırmıştı evet böyle olmalıydı yoksa koskoca bir işadamı neden bir otel çalışanını öldürmek istesinki. mutfağa yöneldim ilk önce, madem hırsızlık süsü verecektim aç bir hırsızın süsünü vereyim dedim, hem böylece karnımı doyurabilecektim. buzdolabındaki kahvaltılık tabağından biraz salam alıp ağzıma attım. çiğ salam miğdemi bulandırmıştı, keşke biraz da ekmek olsaydı ah. azıma biraz da kaşar peynir attıktan sonra işe koyulmanın vakti geldi dedim içimden. kurbanın yatak odasına doğru ilerledim. kapıyı tam açacaktım ki bir sesle irkildim. bu bir inlemeydi. salondan inleme sesleri geliyordu kısık kısık. sanırım beyimiz porno izliyordu. bu benim işime geldi çünkü yatak odasında uyuyan bir adamı öldürmek porno izleyen bir adamı öldürmekten daha zordur. uyurken yaklaşan katilin ayak seslerini duyabilirsin belki ama o minik pipini avuçlarken asla beni hissedemezsin. salona girdiğimde manzara düşündüğümden farklıydı; bir genç kız bir oğlanın kucağında tecrübesizce sevişiyordu, oğlan hiç hareket etmiyordu sanırım ikisinin de ilkti. beni görmemeleri için eğildim. birden ağzımın suyu aktı, açlıktan değildi azmıştım. beynimdeki kanın aletime dolması hoşuma gitmemişti, bu da bana bir engeldi. bütün engeller beni bulmuştu o akşam sanki tanrı onu öldürmemi istemiyordu. salondan gizlice çıkıp yatak odasına yöneldim. beyimiz mışıl mışıl uyuyordu ama yanında kimsecikler yoktu. sanırım genç sandığım kadın bu herifin karısıydı. onu uyandırıp olayı göstersem öldürmeme gerek kalmazdı herhalde, kahrından ölürdü zavallı adam. bir saniyeliğine ona acımıştım ama bu duygumdan hemen kurtuldum. profesyonel olmalıydım, onlarca insanı öldürdüm artık kendimi aşmalı ve soğuk kanlı davranmalıydım. önce komidinin gözünün açtım ve birkaç parça değerli eşyayı ne olduklarına bile bakmadan cebe indirdim, böylece beni hırsız sanacaklardı. işimi riske atmamak için yanımda getirdiğim eterle adamı bayıltacaktım ama dediğim gibi aksilikler tüm eter elimden kaçıp gitti. üstüm başıp harab olmuştu, umarım kokudan uyuya kamam diye dua ediyordum tanrıya. ne acaip değil mi bir katil işini düzgün halletmek için tanrıya dua ediyor, bir an kendimden ürktüm. bu işe nasıl başlamıştım, ben sadece basit bir hırsızdım neden adam öldürüyordum. tabikide para dedim ve işime koyulmak için kendimi zorladım. bıçağımı çektim ve adamın boynunu kestim. karanlıkta fışkıran kanları görebiliyordum bu bana zevk veriyordu. kendime sorduğum soru tekrar aklıma geldi ve şöyle dedim içimden; sadece para değil, birazcık da kan. yüzüm gülüyordu işimi bitirmiştim sonunda, evet başarmıştım. kendimi kutladım, ben büyük bir katildim kimsenin yapamadığını yapan, zeki, kurnaz ve işini seven bir adam. bu günlerde kim sevdiği işi yapıyor ki... zevzekliğim benim sonum olacak galiba diye düşündüm. işi tam bitirmemiştim, yapmam gereken bir şey daha vardı; kimseye belli etmeden sıvışmak...
...
yavaş yavaş odadan çıktım. biraz tedirgindim, sonsuza kadar sevişecek değillerdi ya... salonun yanından geçerken kapısından kafamı uzattım, adam yoktu ya da ben göremiyordum. kadınsa sigarasını yakmış, boş boş bakıyordu camdan dışarı üstünde pamuklu kolsuz mor renkte bir banyo bornozu vardı. bir an gülesim geldi, kahkalarla gülebilirdim. sanırım karısının bu lüks takıntısı yüzünden az önce öldürdüğüm adam müşterimden para çalmıştı. kadın bacak bacak üstüne attı, aklım yerinden çıkmak üzereydi çok tahrik olmuştum ta ki mutfağın ışığının yandığını görene kadar. mutfaktan çıkan biri beni karşısında rahatça görebilirdi. yatak odasına gidemezdim çünkü oraya gidene kadar yakalanmam kaçınılmaz olurdu. hızlı davranmalı ve adamdan önce hareket edip kapıya ulaşmalıydım. kapıya doğru hızlı ama sessizce ilerliyordum. kimse beni duymamalıydı. daha önce de hapse girmiştim ama bu sefer çok farklı olurdu çünkü cinayet çok büyük bir suçtu. kapıya yaklaşmıştım sonunda, kafamı sağa çevirdim mutfağa bakıp emin olmak için adamın beni görmediğine. gördüğüm şey bana şok geçirtmişti. hayal görüyorum sandım ilk, eter yüzünden oldu evet ben o odada bayıldım ve şu anda rüya görüyorum birazdan uyanacağım ve yarım kalan işimi bitireceğim dedim ama hayır bu rüya değildi. ben hiçbir zaman bu kadar iğrenç rüyalar görmezdim bu hayatın ta kendisiydi. kadının sevgilisi bir adam değil müşterimin kızıyı. hiç hareket etmemesinin de sebebi buydu o zaman, seks oyuncaklarıyla sevişiyorlardı. şok olmuştum ama hemen kaçmalıydım yoksa yakalanıcaktım. sonunda kapıyı açtım ve sessizce çıktım o pis evden, aparmandan da çıkınca bu iş tamam olacaktı. normalde olsa merdivenleri bir çocuk gibi basamak atlaya atlaya inerdim sevinçten ama demin gördüğüm şey beni o kadar çok etkilemişti ki merdivenlerden inemiyordum adeta sürünüyordum. apartman kapısını açtım ve dışarı çıktım. asla müşterilerime nedenler sormam ama bu seferkine soracaktım çünkü çok büyük bir yanlış yapıp yanlış kişiyi öldürtmüş olabilidi bana. bir şekilde müşterimin yani mustafa beyin adamı olacağım onun yanından ayrılmayacağım ve kızını elde edeceğim diye düşündüm. bu fikre nerden kapıldım bilmiyorum ama müşterime; siz büyük ihtimalle adamı kızınızla yatiyor diye öldürttünüz ama karisi kizinizla yatiyor desem ölen ben olurdum çünkü adam bunu kaldıramaz ve yalan söylediğimi düşünürdü. bir yandan o güzeller güzeli kızına yapacaklarım aklıma geldi, onu günlerce becerir ve sıkılınca boynunu keserdim çünkü suçlu olan oydu bana yanlış kişiyi öldürten o. onu cezalandırmalıydım ama önce kendimi ödüllendirmeliydim. kendimi çok farklı hissediyordum. kendime bu düşünceleri eter ve o çıplak görüntüler yüzünden düşndüğümü ikna etmeye çalıştım ama hayır ben artık farklıydım. kan hırsım para hırsımın üstüne çıkmıştı ve aylardır sevişmemiştim. bir fahişeyle yatmak bana zevk vermiyordu ve işim gereği bir sevgilim de yoktu. bunları yarın düşünürüm diyip kendimi biraz da olsa frenleyebildim. patronuma iş tamam diye mesaj attım. müşterim parayi elden teslim edecekti. ben de orda olmak istiyordum. bana iyi para düşüyordu ama patronumum aldığı para yanında bir hiçti. artık uyumalıyım dedim kendime ve evimin yolunun tuttum. herşey yarın hallolacaktı.
...
uyandım sonunda, kabuslarla dolu bir rüya görmüştüm. kendime bir bardak su koydum ve içmeye başladım, ruyamda gördüklerim beni korkutmuştu. dün gece olanlar ve dün geceki düşüncelerim yüzünden olmuştu bu büyük ihtimalle. o düşünceleri yeniden irdeleyince saçma olduklarını anladım. sanırım eterin etkisinden böyle düşünmüştüm.
patronum parayı 9da alacaktı, o müşterimin ofisinden çıkar çıkmaz ben dalacaktım. herşeyi anlatacaktım müşterime. tamam iyi bir insan değilim belki ama en azından bir onurum var. hem bu vicdan azabıylada yaşayamam; yanlış adamı öldürmek, hem de ne yanlış. ataköydeki ofisin önündeki kafeye oturdum. bir kahve söyledim kendime. kahvemi yudumlarken sigaramı da yaktım, resmen keyif yapıyordum. nihayetinde patronum çıkmıştı ofisten. çıkar çıkmaz beni aradı, iş konusunda çok profesyonel bir adamdır ben olsam unuturum katilimi aramayı ya da önemsemem. bana; akşam 30bin lira vereceğini söyledi. otuz bin yaptığım şu iş için çok az bir para ama kabul etmek zorundayım. ne de olsa patronumun kölesiyim, istese beni anında öldürtebilir. otuzbinlira ölmekten daha iyidir. patronumun arabasına bindiğine emin olduktan sonra ofise doğru ilerledim. o dik merdivenleri yeniden çıkmak içimde garip bir his uyandırdı, ağzımda kekremsi bir tat vardı. sekreter gitmiş, demekki içeri istediğim gibi dalabileceğim. kapının kolunu tuttum, içerden bağırış sesleri geldi; mustafa bey ve güzeller güzeli kızı kavga ediyorlardı. kız bir hışımla çıktı odadan. beni görünce elimi sıktı. ilk el sıkışmamızın aksinde tiksinmiştim elinden bir an önce çeksin istemiştim, ondan nefret ediyordum. kız gittikten sonra müşterim bana çemkirmeye başladı, parayı patronuna verdim hala neden burdasın dedi. sakin ol mustafa dedim yüksek bir ses tonuyla ve beni dinle diye ekledim. bütün olanları anlatmıştım, çok şaşırmasını bekliyordum ama o aksine kahkahalar attı. telefonunu kaldırıp çay söyledi ve bana olayın aslını anlattı. meğerse adam kızıyla o kadının arasındaki ilişkiyi biliyormuş, öldürdüğüm adamı birkaç kere tehdit etmiş karısından ayrılması için çünkü kızı ile kurbanımın karısı evlenmek istiyormuş. adam boşanmaya yanaşmayınca müşterim de beni tutmuş. bir an kendimden tiksindim. ne biçim insanlarla iş yapıyorum, acaba patronumda biliyor mu bu iğrençlikleri. belkide bana iğrenç gelenler başka insanlar için normal şeylerdir diye düşündüm. çaylar gelmeden kalktım, rıfatın arabasına bindim ve yeni bir iş gelene kadar kafamı dağıtmak için elimden gelen ne varsa yapmaya yemin ederek yollara koyuldum.
the end.
...
orospu cocugu zeratul bunu da bannlasana beni bannlamıstım gotveren
adam 1 dakikada 180 satır yazı yazmış vay arkadaş, kesin 38 yıllık bir sekreter
ben bunu kendi sözlüğümde yazmıştım lan, buraya da atayım dedim.
...
yazan bana melih de, devam et diye gazlayan cami cini. kendi sözlüğünde kendini mi gazlıyordun yoksa yazmıştım diyerek burda mı yalan söylüyorsun?