titanic battiktan sonra hayatta kalan yaklasik 700 kisiden 200'e yakini once abd'de sonra da ingiltere'de tanik olarak ifade verdi. bu kisilere toplam 50 bin soru soruldu ve verilen tum cevaplar not alindi. sonradan bu notlar kitaplastirildi. o gunden bu yana bir cok bilimadami verilen ifadelere bakarak geminin neden battigini cozmeye calisiyorlar.
geminin battigi aksam yolcularin bircogu daha once sahit olmadiklari 2 seye sahit olmuslardi. birincisi, tam gece 11:30 civarinda gemideki hava sicakligi birden bire dusmus, ikincisi bu sirada yildizlar o gune kadar hic olmadigi kadar parlakmis ve cok net bir sekilde gorulebiliyormus. simdi bu iki seye su sekilde cevap verilebilir: 1) buzdaginin oldugu bolgeye yaklasinca havanin sogumasi normal, 2) isik kirliliginin olmadigi 1912 tarihinde gokyuzunde, ozellikle okyanusun ortasinda cok sayida yildiz gorulmesi gayet normal.
ama isin asli oyle degil iste. birincisi, hissedilen soguk hava bir anda olan bir sey. yani hava sicakligi yavas yavas degil aniden 5-6 derecelik bir dusus gosteriyor ve bunu gemideki bir cok kisi farkediyor. ikincisi, o gece yildizlar her zamankinden daha parlak (akla 17 agustos'taki deprem oncesi gokyuzunde milyonlarca yildizin cok net gorulmesini getiriyor). gemi yaklasik 4 gundur yol almasina ragmen yolcular ilk kez yildizlarin ne kadar parlak oldugundan bahsediyorlar. oyle ki yildizlarin isigi okyanusa vurunca okyanusun yuzeyinde milyonlarca yildizin yansimasi gorulmus ve gokyuzunun nerede bitip nerede denizin basladigini ciplak gozle gormek mumkun degilmis (denizciler buna "soft horizon" yani "yumusak ufuk" diyorlarmis).
peki bunun sebebi nedir? her yil gronland'dan yola cikip kanada ve kuzey abd kiyilarina vuran bir okyanus akintisi var. bu akintinin adi labrador akintisi. bu akinti her sene gronland'da doguyor, gronland'in batisindaki buzdaglarini kopartip okyanusa savuruyor ve izledigi rota boyunca bir cok buzdagini yaninda tasiyarak kanada ve kuzey abd kiyilarina getiriyordu. titanic'in vurdugu ve batmasina sebep olan buzdagi da yaklasik 300 gun once gronland'dan kopup aylarca suren yolculuk sirasinda tam o noktaya gelen buzdagiydi.
peki bunun olayla alakasi nedir? labrador akintisi sadece denizde buzdaglarini tasimiyordu. ayni zamanda soguk ruzgarlari da tasiyordu. labrador akintisinin gectigi yerlerde hava sicakligi bir kac saniye icinde 5-6 derece veya daha fazla dusebiliyordu. bilimadamlari labrador akintisinin yakinlarinda yaptiklari arastirmalarda akintinin tam uzerinde ve 1 mil disinda yaptiklari olcumlerde deniz sicakliginin 13-14 derece kadar degisebildigini gozlemlediler. zaten o donemde titanic'in rotasi uzerinde gecen ve deniz sicakligini her 4 saatte bir not alan gemiler de bunu dogruluyordu. tam titanic'in battigi yerin civarindaki deniz suyu sicakligi diger yerlere gore 10-13 derece dusuk olarak kaydedilmisti.
yani tam titanic labrador akintisinin yanindan gecerken hava sicakligi bir anda 5-6 derece dusmustu ve herkes bunu farketmisti. hava sicakliginin esit olarak dagilmadigi yerlerde atmosfer bir lens gorevi gorebiliyor. ornegin collerde alcaktaki havayla yuksekteki hava arasinda cokca derece farki oldugu icin hava lens gorevi goruyor ve insanlar serap gorebiliyorlar. yine collerde bu sebepten dolayi gokyuzundeki yildizlar normalde oldugundan cok daha net ve parlak olarak gorulebiliyor. yani titanic'in gectigi yerde hava sicakligi arasinda keskin bir fark vardi ve bu da havanin kendisini kocaman bir lens yapmisti, kirilan isik yuzunden hem yildizlar oldugundan cok daha parlak gozukmustu hem de buzdagi is isten gecene kadar gorulememisti.
bu teoriyi ortaya atan kisi omrunu titanik'i arastirmaya adamis olan ingiliz bilimadami tim maltin ve bu teori bugune kadar titanic'in batisiyla ilgili ortaya atilan en mantikli teori gibi gozukuyor. daha once ortaya atilan teorilerde "titanic'in zirhinin yeterince guclu olmadigi" soylendi ama gemi o donemki askeri zirhli gemileri gibi duzenlenmisti ve buzdagina o sekilde degil baska herhangi bir acidan carpsaydi batmasi sozkonusu degildi. o gun titanic'in gozlemcilerinin durbunsuz oldugu soylenir ama durbun bu konuda zaten bir sey katmaz. insanlar uzaktaki bir seyi ciplak gozle farkederler, sonra da o seyi incelemek icin durbun kullanirlar. durbun uzaktaki bir seyi ilk kez farketmek icin degil zaten farkedilmis seyleri incelemek icin kullanilir. bunun disinda ortaya atilan baska teoriler de vardi, mesela titanic'in kaptaninin o gece sarhos olmasi gibi ama bunu destekleyen hicbir kanit yok. hatta gorgu taniklarina gore titanic'in kaptani yolculuk boyunca agzina hic alkol surmemisti cunku bu kendisinin son seferiydi ve bundan sonra emekli olacakti.
gemi batarken gorgu taniklarindan biri gokyuzune bakar ve onlarca, belki yuzlerce kayan yildiz gorur ve kucuklugunde kendisine "her yildiz kaydiginda bir insan olur" denmesini hatirlar. gercekten de o gun binlerce insan olecekti ve gokyuzunun parlakligi sayesinde kayan yildizlar cok net olarak gozlemlenebilecekti. bir de gemi batarken geminin battigi yerde gorulen bir toz bulutu veya duman vardi ve bu toz bulutu veya duman gokyuzunde bir noktaya kadar yukselip sonra atom bombasi sonrasi olusan bir mantar gibi havada tavan yapmisti. buyuk ihtimall soguk havayla sicak havanin birlestigi yerde titanic'in duman veya toz bulutu ilerlemesini durdurmustu.
gemi ilk batarken insanlari kayiklara doldurmak zordu cunku kimsey kayiklara binmek istemiyordu. insanlar hala titanic'in batmasinin imkansiz olduguna inaniyordu ve gemide kalmayi kayiga binmekten daha guvenli olarak goruyordu. zaten okyanusun ortasinda gece vakti gokyuzunde milyonlarca yildiz varken kucucuk bir kayiga atlamak cesaret isteyen bir seydir. bu yuzden ilk kayiklar yari yariya doldu ve sonradan insanlar kayiklara binmek isteyince is isten coktan gecmisti.
titanic dizayn edilirken batmamasi icin denizde olabilecek tum olasiliklar dusunulmus ve hemen hemen tum olasiliga karsi onlem alinmisti. mesela gemi ayni boyuttaki baska bir gemiyle kafa kafaya carpissa bile batmayacak sekilde dizayn edilmisti. yine gemi buzdagina tam karsidan veya tam yandan carpmayla da batmayacak sekildeydi. buzdagi gemiye olabilecek en kotu acidan carpmisti ve geminin alt kismindaki kompartmanlardan 6 tanesini yarip su almasini saglamisti. halbuki bu kompartmanlardan 4 tanesi su almis olsaydi gemi batmayacakti. yapilan olasilik hesaplarinda bir buzdaginin gemiye carpip 5 kompartmani birden yarma ihtimali %1 olarak hesaplanmisti cunku boyle bir sey olmasi icin geminin tam da buzdagina carptigi acidan carpmasi gerekiyordu. baska bir acidan carpilsaydi o kompartmanlarin 1-2 tanesi su alacak ve gemi kurtulacakti.
ne o gune kadar ne de o gunden sonra hicbir gemi hicbir buzdagina ayni acidan carpmadi. hicbir buzdagi hicbir geminin 6 kompartmanini birden kesemedi. bu da titanic'in buzdagina carpma acisinin olasiliginin ne kadar dusuk oldugunu gosteren bir baska ornek.
alman denizcilerin arsivlerine ulasan tim maltin burada titanic'in battigi yerden o gunlerde gecen son geminin seyir defterini buldu. bu gemi titanic'in battigi yerden 4-5 gun sonra gecmisti ve seyir notlarinda denizin yuzeyine cikan onlarca cesetten bahsediliyordu. hatta bu cesetlerden biri bebegine siki sikiya sarilmis bir anneye aitti. yine ayni geminin seyir notlarinda tam da titanic'in battigi yerden gecerken su sicakliginin 13 dereceden 0 dereceye dustugunden, gokyuzunun normalde oldugundan kat kat parlak oldugundan, olay yerinden ayrildiktan sonra deniz sicakliginin yeniden 13 dereceye ciktigindan bahsediliyor. o sirada geminin kaptani titanic kazasi hakkinda pek bilgi sahibi olmadigi icin bu cesetlerin nereden geldigini merak etmekteydi ve bu da notlara gecilmisti.
genelde titanic insa edilirken cimrilik yapildigi ve ucuz malzeme kullanildigi soylenir ama tarihi kayitlar bunun tam tersini soyluyor. white star line sirketi geminin yapimini irlandali bir taseron sirkete vermisti ve bu sirkete "hicbir masraftan kacinmamalari" soylenmisti cunku white star line bu gemiyi sadece para kaynagi degil ayni zamanda gurur meselesi olarak goruyordu. irlandali taseron sirket de tabi ki karini arttirmak icin en pahali malzemeleri kullandi ve cogu zaman o donemli gemi uzmanlarinin "gereksiz" dedigi ekleme ve guclendirme calismalarini bile ihmal etmedi. yani burada geminin insasini yapan sirketi suclamak biraz yersiz oluyor. zaten titanic'in kardesi olan ve ayni firma tarafindan ayni zaman diliminde insa edilen olympic 1. dunya savasinda askeri gemi olarak hizmet vermisti ve bir cok zirhli gemiden daha dayanikli cikmisti.
geminin buyuklugunden ve buzdagina carpis acisindan dolayi olacak ki gemi buzdagina ilk carptiginda yolcular hicbir sey hissetmediler. bazilari cok hafif ve birkac saniye suren bir sarsinti hissetti, bazilari onu da hissetmedi. zaten gemi o gune kadar denizde son surat yol almasina ragmen buyuklugu sebebiyle yolcular en ufak bir hareket hissetmiyordu ve guverteye cikilmadigi surece kendilerini sanki sabit bir binadaymis gibi hissediyorlardi. gemi buzdagina yandan carptigi icin cok ufak bir sarsilma oldu ve bazi yolcular bunu "herhalde geminin hizini aniden arttirdilar veya dusurduler" seklinde yorumladi. ayrica geminin buzdagina carpmasi sonucu geminin icindekilerin duyabilecegi hicbir ses cikmamisti.
white star line sirketinin ve titanic gemisinin ust duzey yoneticilerinden joseph bruce ısmay amerikan senatosunda olayi soyle anlatmisti: "aksam yorgun oldugum icin yatmistim. birazdan gece yarisi civari (saati tam hatirlamiyorum) birden bire sarsilarak uykumdan uyandim. etrafima baktigimda normal disi hicbir sey goremedim. odamdan cikip guverteye gittim ve kaptan edward smith'e ne oldugunu sordum. bana geminin buza carptigini ve cok ciddi zarar aldigini soyledi. daha sonra iceri geri dondum ve geminin muhendisini buldum, o da geminin cok zarar aldigini, zararin ne kadar oldugunun hala incelendigini ve geminin pompalarinin iceri giren suyu disari atarak gemiyi batmaktan kurtarabilecegini soyledi. sonra yeniden guverteye ciktigimda kayiklarin hazirlandigini gordum ve oradaki memurlara acele etmeleri emrini verdim. bundan sonra gemi batana kadar guvertede kaldim ve kadin ve cocuklarin kayiklara doldurulmasina yardimci oldum. gemiyi en son terkeden kayikta ben vardim. kaptani en son gordugumde guvertedeydi, sonra ne yaptigini ve akibetinin ne oldugunu bilmiyorum. "
titanic'i yaptiran irlandali sirketin yoneticilerinden thomas andrews gemideki yolcular arasindaydi. kendisinin gemide olma sebebi geminin ilk seferinde isleyisini gormek, bir sonraki gemide gelistirilebilecek seyler bulmak ve kaptanin herhangi bir sorusu olursa cevaplamakti. bay andrews geminin saglamligina kefildi ve gemide bulunma sebeplerinden biri de bunu kanitlamakti. bay andrews hayatini kaybedenler arasindaydi.
geminin cikabilecegi en yuksek hiz 80 donumdu (gemiyi tasiyan pervanenin bir dakikada 80 kere donmesi) ve gemi yolculuk boyunca 70-75 donumde ilerliyordu. yani gemi daha once soylendigi gibi tam hizla gitmiyordu. zaten o donemde ilk seferine cikan bir gemi tam hizla surulmezdi cunku geminin hangi sartlar altinda nasil davranacagini kestirmek zordu. gemiler once tam hizin altinda surulur, birkac sefer sorun cikmazsa tam hizla surulmeye baslanirdi. titanic de bu kurala tabi tutulmustu ve son hizinin %10 altinda bir hizda seyrediyordu.
joseph bruce ısmay senatoda yolculugun sonuna dogru suda ufak tefek buz parcalari gordugunu, bu konuda da uyari aldigini soyledi ama buzdagi konusunda ayni fikirde degildi. kendisi kazadan hemen sonra geminin carptigi buzdagini gordugunu, bunun da hayati boyunca gordugu ilk ve tek buzdagi oldugunu, rotalari onunde buz parcalari olsa da buzdagi oldugundan haberdar olmadigini soyledi.
bir not daha ekleyelim, normalde gemi batmaktayken herkes caninin derdindeydi ama gorgu taniklarinin anlattigina gore insanlarin kayiklara atlamak icin birbirini ezmesi, erkeklerin kadinlardan once kayiga binmeye calismasi, sirada kaynak yapma gibi olaylar hemen hemen hic olmamis. erkeklerin cogu kadinlara ve cocuklara verilen oncelige sonuna kadar saygi gostermis ve arada 1-2 tane kadin kiligina giren erkek olsa da bu cok nadirmis. insanlar o panik halinde bile birbirini ezmemek icin olabildigince caba sarfetmis. insanlari kayiklara cok hizli bir sekilde yuklemek gerekiyordu, bu yuzden her kayik denize indirildiginde o kayiga en yakin bulunan kadin ve cocuklar hizla bindiriliyor, baska gonullu kadin ve cocuk kalmadiysa mevcut yetiskin erkeklerden gonulluler secilip kayiklara bindiriliyordu. neredeyse son ana kadar insanlar titanik'in batmayacagina veya yardim gelecegine inandigi icin kayiklara binenlere cesur olarak bakiliyordu.
bir sekilde kendini kayiga atip gemiden kurtulanlar da 6-7 saat boyunca araliksiz kurek cekmek zorunda kalacakti. ornegin 2. kayikta hic erkek yolcu yoktu ve kadinlar sabaha kadar nobetlese kurek cekeceklerdi. sabah 7 gibi en yakindaki gemiye yani carpathia'ya ulasilmisti ve saatler suren kurek cekme iskencesi son bulacakti.
joseph bruce ismay'e geri donuyoruz. kendisi titanic'i en son terk eden kayikta olmasina ve gemiyi batmadan cok kisa sure once terk etmis olmasina ragmen geminin batis anini gormemisti veya gorduyse de o anin getirdigi travmadan dolayi hatirlamamaktaydi. kendisi sonradan yaptigi bir aciklamada "geminin batisini gormek istemiyordum, bunu gonlum kaldiramazdi, bu yuzden gonullu olarak gemiden uzaklasma yonunde kurek cekmeye basladim ve sirtimi gemiye dogru dondum" diyecekti. bay ismay geminin ikiye bolundugunu de gormemisti. kendisi herhangi bir patlama sesi de duymamisti.
gemi buza carptiktan sonra durdurulsa da 1-2 km daha yol almisti ve geminin carptigi buzdagi geride kalmisti. aslinda gemi buzdaginin oldugu yerde batmis olsaydi bir cok insan buzdaginin uzerine cikarak hayatini kurtarabilirdi. buzdaginin uzerinde olmak buz gibi soguk suyun icinde olmaktan cok daha guvenliydi. titanic filminde gemi buzdagina carptiktan sonra buzdagindan gemiye dusen bir buz kutlesi vardi ve henuz geminin batacagindan habersiz olan insanlar bu buz kutlesini parcalara bolup "kartopu" oynamaya baslamisti. bu kismen dogru olsa da cogu kisi buzu goremeyecekti. zaten gemiden kurtulan cogu kisi geminin carptigi buzdagini hicbir zaman gormedigini (carptiktan sonra bile) soyleyecekti.
gemiden suya indirilen kayiklara cogunlukla birinci ve ikinci sinif yolcularin alindigi, ucuncu sinif yolcularin bilerek bu kayiklara alinmadigi soylenir. zaten en fazla olen ucuncu sinif yolculardan olmustu ama bunun sebebi ozellikle bu kisilerin kayiklara alinmamasi degildi. genelde birinci ve ikinci sinif yolcular ust katlarda kaliyordu ve guverteye yakindilar. ucuncu sinif yolcular guverteye uzak olduklarindan guverteye ciktiklarinda birinci ve ikinci siniflarin arkasinda kalacakti. o kargasa ortaminda kimse sinif ayrimi yapacak halde degildi ama genelde arkalarda kalan ucuncu sinif yolcular kendilerine kayiklarda fazla bos yer bulamadilar.
istatistiklere gore birinci sinif bileti olan kadinlarin %97'si kurtuldu, ikinci siniftaki kadinlarin %86'si kurtuldu ve ucuncu siniftaki kadinlarin %49'u kurtuldu. birinci siniftaki cocuklarin %86'si kurtuldu (sadece 7 cocuk vardi), ikinci siniftaki cocuklarin tamami kurtuldu ve ucuncu siniftaki cocuklarin %31'i kurtuldu. birinci siniftaki yetiskin erkeklerin %17'si kurtulurken ikinci sinifta bu rakam %8, ucuncu sinifta %13'tu. toplamda birinci siniftaki yolcularin %62'si, ikinci siniftaki yolcularin %43'u ve ucuncu siniftaki yolcularin %25'i kurtulurken toplamda gemiye ayak basanlarin %37'si kurtuldu. gemideki 9 turk'ten 3 tanesi kurtuldu ve 6 tanesi hayatini kaybetti. bu turklerin biri 1. sinifta, diger 8 tanesi 3. sinifta yolculuk yapiyordu.
simdi mikrofonlarimiz titanic'te hayatta kalanlari kayiklardan kurtaran carpathia adli geminin kaptani olan arthur rostron'da. "new york'tan yola cikmistik ve avrupa'da birkac liman kentini ziyaret edecektik. pazar aksamina kadar hava gunesli ve gayet sicakti. pazar gecesi 12:35'te titanic'ten stres sinyali aldik. henuz yeni yatmistim ve beni uyandirip gelen mesaji haber verdiler. titanic bir an once yardim istiyordu ve bize belirtilen koordinatlar 41º 46' n, 50º 14' w seklindeydi. cok cabuk bir sekilde geminin dondurulmesini ve titanic'in bize verdigi koordinatlara dogru son hizla yola cikmayi emrettim. tek bildigim titanic'in acil bir sekilde yardim istedigiydi ama ayrintilari bilmiyordum. ustumu degistirdikten sonra yeni rotayi belirledik, sonra guvertede calisan tum elemanlara ne yapiyorlarsa birakmalarini, can simitlerini hazirlamalarini ve harekete gecmek icin hazir olmalarini emrettim. gemideki doktorlar da hazir bulunuyordu."
bay rostron devam ediyor: "saat gece 3:45'te, yani olay yerine varmamizdan 15 dakika once emir erlerim yanima geldi ve herseyin ve herkesin hazir oldugunu soyledi (titanic batmaya gece yarisi baslamisti ve 2 civarinda tamamen batmisti, yani carphatia olay yerine geldiginde cok gecti). ilk stres sinyalini aldigimizda titanic'e olan mesafemiz 58 mildi ve o gunun sartlarinda oraya ulasmamiz 3 bucuk saat surmustu. saat sabah 4'te gemiyi durdurdugumuzda ilk kayiga ulasmistik ve kayiktakileri kurtarip gemiye aldik."
bay rostron olayin oncesi hakkinda da bilgi veriyor: "saat 2:40 civari gokyuzunde bir fisek patladi. bunun titanic'e ait oldugu ve yardim fisegi oldugundan emindik. tahminlerimize gore bu fisegin atildigi yere hala 1 saat uzakliktaydik. biz hizla yol alirken biraz ilerde buyukce bir buzdagi gorduk. o buzdagina carpmamak icin etrafindan gitmemiz gerekiyordu ve bu da bizi biraz yavaslatti. buzdagina carpsaydik titanic'in basina gelen bizim de basimiza gelebilirdi. sonraki 1 saatte titanic'in battigi yere yaklastikca sagimizda ve solumuzda irili ufakli buzdaglari goruyorduk ve az cok titanic'in basina neyin geldigini tahmin edebiliyorduk. tam saat 4:10'da ilk gordugumuz kayigi kurtarirken hemen yanimizda bir buzdagi daha farkettik ve manevra yaparak kendimizi kurtardik."
ve devam ediyoruz: "ilk kayik yanimiza geldiginde kayigi yoneten denizci bize bagirarak yanlarinda sadece bir denizci oldugunu ve geminin kayiga iyice yanasmasi gerektigini, kayiktaki kimsenin kayiktan gemiye atlama konusunda tecrubeli olmadigini soyledi. gemiyi kayigin dibine kadar getirdik. kayiktaki herkesi tek tek gemiye aldigimizda gunes dogmaya baslamisti ve etraf yavas yavas aydinlaniyordu. etrafa soyle bir bakmak icin kafami kaldirdigimda 4-5 mil mesafede birkac kayik daha oldugunu gordum. yine ciplak gozle gorme mesafesinde 20 kadar buzdagi vardi ve bazilarinin deniz yuzeyindeki yuksekligi 30 metreyi geciyordu. birkac manevrayla buzdaglarindan kurtulduk ve sabah 8:30 sularinda etrafimizdaki tum kayiklardaki yolculari gemimize almistik."
bay rostron titanic'i hic gorememisti. titanic'in tam olarak battigi yerin neresi oldugu bilinmiyordu ama belli bir noktada cok sayida tahta parcasi bulunmustu. bu tahta parcalari buyuk ihtimalle rose ile jack'in tutundugu kapi ve gemiden kopan yuzlerce ahsap parcasiydi. sabah 8 civari titanic battiginda ona 1 saatten az mesafede olan ve yardima bir turlu gelemeyen californian gemisi olay yerine geldi. tahminlere gore titanic'ten suya indirilen kayiklardan biri haric hepsi bulunmus ve iclerindekiler kurtarilmisti. kalan bir kayigi arama-tarama calismalari sabah 11 civari baslayacakti. californian gemisi etrafi aramasina ragmen kaybolan kayigi bulamamisti.
daha sonra olenlere saygi icin carpathian gemisinin guvertesinde sembolik de olsa ufak bir cenaze toreni yapildi ve herkes kendi dilinde dua ediyordu. sag kalanlar ayni zamanda tanri'ya sukurlerini sunuyordu. hemen hemen herkes travma halindeydi. daha bir gece once luks bir gemide rahat bir yasanti surdururken simdi battaniyeye sarilmis canlarini kurtardiklari icin mutluydular. kayiklardaki hemen hemen herkes kurtarilmisti ama 3 kisi soguktan dolayi can vermisti. carpathian gemisi yavasca yol alirken arada sirada tek tuk denizin yuzeyine cikmis cesede denk geliyordu ama gemideki zaten travmatize olmus insanlari daha da kotu hale sokmamak icin bu cesetler gemiye tasinmiyordu. bazi cesetlerin uzerinde onlarin kim oldugunu anlamaya yarayacak seyler olabiliyordu (ornegin koynunda tasidigi saat gibi) ve bu tur esyalar gemi calisanlari tarafindan icerdeki misafirlere caktirilmadan kayiklarla aliniyordu.
bu arada bir tane kayik da bos halde bulunmustu. bu kayik epeyce zarar almisti ve batmaktaydi. kayigin icinde kimse yoktu. tahminen bu kayiktaki insanlar kayigin batacagini anlayinca yakinlardaki baska bir kayiga atlamislardi ve canlarini kurtarmislardi. bu kayiklarin bir tanesi 60-70 kisiyi tasiyabiliyordu ama bu kayikta tam olarak kac kisi oldugu bilinmiyordu.
titanic'ten carphatia'ya yollanan son mesaj "makine odasi tamamen sularla doldu" mesajiydi. bu mesajin saati 1:45 civariydi ve bundan sonra titanic'ten hicbir mesaj gelmeyecekti. carpathia gemisi titanic'e surekli mesaj yollayip "4 saat sonra oradayiz" "3 saatlik yolumuz kaldi" "2 saat kaldi" gibi bilgi veriyordu ama titanic henuz carpathia yari yoldayken battigi icin bu bilgilerin titanic'e pek faydasi olmadi.
o sirada dogudan batiya, batidan doguya giden gemilerin birbiriyle carpismamasi icin rotalar cizilmisti ve ingiltere ile new york arasinda yolculuk yapan her gemi bu rotalara harfiyen uymak zorundaydi. titanic de kendisine verilen rotaya aynen uyacakti. oyle ki o donemde tum gemilerin harfiyen kendilerine verilen rotalara uymasi bu rotalari tren rotasina ceviriyordu, istisnasiz baslangic ve bitis noktasi ayni olan her gemi ayni yoldan gececekti. eylul-ocak arasi gidilen rotalarla ocak-eylul arasi gidilen rotalar birbirinden farkliydi. ocak-eylul arasi gidilen rotalar buzdaglarindan mumkun oldugunca uzak durmak icin cizilmisti ve eylul-ocak rotasindan daha uzundu. buna ragmen titanic buzdagina carpmaktan kurtulamamisti.
kazadan 2 gun sonra carpathia'daki 3 doktor gemideki tum titanic yolcularini tek tek test ettikten sonra tamaminin fiziksel olarak saglikli olduguna karar verdi. tabi ki gemiden canli cikanlarin psikolojik travmasi yillarca, bazen omrun sonuna kadar devam edecekti.
titanic agirlik ve buyukluk olarak carpathia'nin 3 kati olmasina ragmen titanic'te de carpathia'da da toplam 20'ser kayik vardi. bunun sebebi carpathia'nin daha eski bir gemi olmasiydi. titanic en son tekniklerle yapilmisti ve yukarda bahsettigim gibi ekstra zirhlarla guclendirilmisti. ayrica geminin batmasi icin kompartmanlardan en az 5 tanesinin su almasi gerekiyordu. geminin batma ihtimali sifira yakin goruldugu icin normalde en az 50 kayik tasimasi gereken titanic'e sadece 20 kayik zorunlulugu getirilmisti. burada suclu white star lines sirketi degil ingiliz devletiydi, zira, ingiliz devleti bile titanic'in batirilmasinin cok zor, belki de imkansiz oldugunu dusunuyordu.
carpathia gemisi normalde new york'tan yola cikip avrupa'ya varacakti (yani titanic'in tam tersi bir rota cizecekti) ama olaydan sonra gemi 180 derece donerek new york'a geldi ve titanic'ten sag olarak cikan yolculari sehre birakti. bu carpathia gemisinin kaptaninin aldigi bir insiyatifin sonucuydu. o zamanlar bir gemide kaptan tam hakim sayilirdi ve kanunen istedigini yapabilirdi (hala oyle midir bilmiyorum). normalde titanic'in battigi yere en yakin olan yerlesim birimi halifax'ti ama new york'a gitmek buraya gitmekten daha guvenliydi cunku halifax'in etrafi da buzdaglariyla doluydu.
o donemde titanic dahil bir cok geminin haberlesme sistemi british marconi adli sirket tarafindan yapiliyordu. bu yuzden kaza ve sonrasi olanlar arastirilirken bu sirketin yoneticilerinin de ifadesi alinacakti. bu sirket gemilere sadece haberlesme aygitlari satmiyor ayni zamanda bu aygitlari kullanacak teknisyenleri de kendi bunyesinden yolluyordu. ornegin carpathia ve titanic gemilerindeki haberlesme teknisyenleri bu sirketin calisaniydi. carpathia gibi kucuk gemiler sadece bir telgraf teknisyeni aliyordu ve titanic gibi buyuk gemiler iki tane telgraf teknisyeni aliyordu. boylece telgraf teknisyenlerinden biri uyurken ve dinlenirken digeri gorevinin basinda oluyordu. kucuk gemilerde telgraf teknisyeni dinlenirken geminin dunyayla baglantisi kisa sureligine de olsa kesiliyordu. carpathia'nin haberlesme cihazinin mesafesi 100-200 mil arasindaydi (hava sartlarina gore degisiyordu) ve titanic'in haberlesme cihazinin mesafesi 1000 mile kadar cikabiliyordu.
charles lightoller gemideki kaptanin hemen altindaki gorevlilerden biriydi ve titanic'ten sag kurtulanlar icinde en yuksek rutbeye sahipti. kendisi kaza sirasinda 38 yasindaydi. kendisi white star line sirketinin diger gemilerinde kaptanlik yapmis olsa da bu gemide edward smith'in altinda ikinci kaptan gorevindeydi. titanic henuz sefere cikmadan once belfast ve etrafindaki sularda test surusunu de kendisi gerceklestirmisti. buyuk ihtimalle edward smith birkac ay sonra emekli olunca titanic'in kaptanlik gorevi de kendisine verilecekti. titanic'in test surusleri boyunca hava acik ve okyanus sakindi. yani gemi zor sartlar altinda test edilmemisti. ayrica testler sabah 10 civarinda baslayip aksam gunesin battigi saatlerde son bulunmustu. yani gemi gece saatlerinde de test edilmemisti.
test surusunden hemen sonra gemi southampton'a dogru yola cikmisti ve burada ilk yolcular alinacakti. test surusu sirasinda gemideki tum kayiklar tek tek suya indirilmis, bu kayiklar en ufak ayrintisina kadar incelenmis ve onaylanmisti. gemi 4 nisan'da southampton'a ulasip 6 gunluk hazirliklar sonrasinda 10 nisan'da ilk ve son seferinde yola cikacakti.
gemi southampton'da bekletilirken ingiliz mufettisler gemiye gelip en ince ayrintisina kadar incelemisti. kayiklar tek tek guverteye cikartilmis, her kayik herhangi bir delik olup olmadigi yonunde incelenmis, her kayiktaki kurek sayisi defalarca sayilip not tutulmus, gemideki diger arac gereclerin de yonetmeliklere uygun oldugu defalarca tespit edilip rapor tutulmustu. mufettisler sonunda gemiyle ilgili onaylari verip geminin her tur
sonra o tanidik bana "geminin guvertesine cikarsan carptigimiz buz kutlesini gorebilirsin" deyince merakim iyice artti. soyledigi yere gittigimde guvertede cok az miktarda buz parcasi gordum. elime alip inceledigimde kar gibi yumusak oldugunu gordum. geminin kenarinda buz kalintilari vardi ve geminin buzdagina yandan carptigi belli oluyordu. birkac dakika guvertede takilip insanlarla sohbet ettikten sonra arkadasim hugo ross'un yanina gittim ve ona ciddi bir sey olmadigini, sadece bir buzdagini siyirip gectigimizi anlatacaktim. daha sonra bay molson'u bulmak icin odasina gittim ama bulamadim, kendisi guverteye cikmisti ve birazdan guvertede karsilastik ve 15 dakika kadar geminin buzdagina carpmasi hakkinda muhabbet ettik. bundan dakikalar sonra geminin hafif bir egimle durdugunu farkettik. gemi artik ilerlemiyor, oldugu yerde duruyor, gittikce artan bir egimle sanki suyun icine batiyordu.
bundan sonra bay hays'in yanina gittim ve "sakin, dalgasiz bir suda, ustelik tamamen durmusken gemi niye boyle bir egim yakalamis olabilir ki?" diye sordum. o da "bilmiyorum ama geminin batmadigini garanti ederim. birazdan yola devam ederiz herhalde" dedi. daha sonra yeniden buyuk merdivenlerin oldugu yere geldim (titanic filmindeki meshur "grand staircase") ve burada 10 dakika kadar bekledim. birkac dakika sonra panik icinde cok sayida insan merdivenlerden yukari cikmaya basladi. ben de bay beatty'i bulup durumun ne oldugunu sordum. o da fazla bir sey bilmiyordu ama "can yelekleri ve kayiklarin hazirlanmasi icin emir verildi" dedi. en basta buna inanamadim, hersey cok hizli gelisiyordu. hemen odama kostum ve ustumu degistirdim. once can yelegi, onun uzerine pardesumu giydim ve yeniden disari ciktim.
disarda bir suru insan toplanmisti. herkes can yelegi giyiyordu ve kadinlarla cocuklarin cogunlugu aglamaktaydi. karsimda bekledigimden cok daha ciddi bir goruntu vardi. ilk kez durumun ciddiyetini anlamaya baslamistim. disari ciktigimda kayiklarin hazirlandigini, ustlerindeki ortulerin kaldirildigini, kaptan smith ve lightoller'in etraflarina emir yagdirdigini gordum. birazdan kayiklarin hazirlanmasi islemine yardimci olmak icin gonullu oldum. kayiklar yavas yavas indirilmeye baslanmisti ve 6 numarali kayikta ben de kendime bir yer buldum. erkeklerin kayiklara binmesi kesinlikle yasakti, tek istisna her kayiga alinan 4-5 tane denizciden ibaretti. bu denizcilerin gorevi kayiklarda duzeni ve kayiklarin isleyisini saglamakti. ben de gonullu oldugum icin bana da boyle bir gorev verildi. daha once yatci oldugum icin denizcilik tecrubem vardi ve bu kayiklardan birini yonetmek benim icin cok da zor olmayacakti (bay peuchen kayiklardan birine atlamak icin gonullu oldugunda kayik coktan suya indirilmisti. bu yuzden bay peuchen'in halatlara tutunarak gemiden kayiga dogru cok dikkatli bir sekilde inmesi gerekiyordu ve bunu basarmisti da).
kayiklara yolcu yuklenmesinde muthis bir disiplin vardi. kimse kimsenin onune gecmiyordu ve erkekler kayiklara binmeye calismiyordu. kurallar harfiyen uygulaniyordu ve kimse itiraz etmiyordu. ilk kayikta binmek isteyen tum kadinlari aldilar ve kayik tamamen dolmamisti. baska binmek isteyen olsaydi onlari da alabilirlerdi ama kimse geminin tamamen batacagina inanmadigi icin hicbir kadin kocasindan ayrilip okyanusun ortasinda ufacik bir kayiga mahkum kalmak istemiyordu. kayiktayken bana mumkun oldugunca hizli kurek cekmem soylendi cunku birazdan gemi batacakti ve bizi de denizin derinliklerine cekecegine inaniliyordu. yanimizda nereden ciktigini goremedigim ve denize dusup oradan ciktigini tahmin ettigim bir de italyan bir kurekci vardi ama az once bilegini kirmisti ve bize pek faydasi dokunacak degildi.
gemiden biraz uzaklasmistik ki gemiden bize dogru islik veya duduk calindi. biz dikkatli bir sekilde gemiye dogru baktik ve bize megafonla "geri donun, kayiga daha fazla insan almalisiniz" dediler. kayigi yoneten denizci (robert hichens) "hayir geri donmeyecegiz, bu saatten sonra kendi canimizi kurtarmaya bakmaliyiz, geri donmek cok riskli" dedi ve bize yeniden kurek cekme emrini verdi. kayiktaki evli kadinlardan biri "kocami geride biraktim, o olecekse gerekirse ben de olurum" deyip kayikta isyan baslatti. digerleri de buna katildilar. liderimiz olarak atanan denizci oldukca gurultulu konusan, insanlari bagirarak bastirmaya calisan ve her iki lafindan biri kufur olan biriydi. boyle biriyle pazarlik olmayacagini anladigim icin ben sessizligimi koruyordum. adam dumenin basinda duruyordu ve ona birazdan "bak deniz cok sakin, bu havada dumen tutmak cok zor degil, kadinlardan biri dumeni tutsun sen de gel bize kurek cekmeye yardim et" dedim. bana susmami soyledi ve "bu kayigin lideri benim ve benim emirlerimi dinleyeceksiniz" diye bagirdi.
kurek ceken birkac erkek olarak onu alasagi edebilirdik ama aramizda kadinlar vardi ve ona karsi hepimizin hareket etmesi halinde kayik ters donebilirdi veya kargasada kadinlar denize dusebilirdi. dumeni de o tuttugu icin kayigin gidecegi yonu o belirleyecekti. sonunda pazarlik etmenin gereksiz oldugunu anladik ve kurek cekmeye basladik. titanic'ten giderek uzaklasiyorduk. birazdan bize uzaklardan beyaz bir isik gordugunu ve o isiga dogru gidecegimizi soyledi. 6 yildir yat sahibi olup denizcilik tecrubem oldugu icin ona gordugu isigin yildizlarin denizden yansimasi oldugunu soyledim. birazdan yanimizdan baska bir kayik gecerken liderimiz ona yakinlarda baska bir gemi olup olmadigini sordu. o esnada kendisinin denizcilikten pek de anlamadigini anlamis oldum.
bu sirada gozlerimi uzaktaki titanic gemisinden ayirmamistim. gemide kirilma baslamisti ve isiklar da sonmeye baslamisti. uzaktan gurleme/patlama benzeri bir ses duyduk ve hemen arkasindan 2 patlama sesi daha geldi. bundan sonra titanic'te isiklar sondu ve gemi karanliga gomuldu. birazdan uzaklardan bize yankili bir sekilde bagirma, ciglik, yardim isteme sesleri geldi. bunu duyan kadinlar da aglamaya basladi cunku titanic'te caresizce olen onlarin kocalari ve arkadaslariydi. o sirada gemiyle olan mesafemiz tahminimce 1 km civariydi. kadinlar bu kez yalvararak liderimizi titanic'e geri donup birkac kisiyi daha alma konusunda ikna etmeye calistiysa da o kimseyi dinlemedi. birazdan ciglik, aglama, yardim sesleri giderek azalmaya basladi. bundan insanlarin olmeye basladigini anlamistik ve icimiz urpermisti.
isiklar sondukten sonra titanic cok uzakta bir siluet gibi gozukuyordu. geminin batisina sahitlik ettiysem de ayrintili bir sekilde gordugumu soyleyemem. birazdan gemi 45 derecelik bir aciyla havaya kalkti ve sonra gozden kayboldu. gemi batarken ikiye ayrildigini gormedim ama ertesi gun ayni bolgeden gecerken bir berber diregi gorduk. saniyorum ki oylesine buyuk bir berber direginin gemiden kopup denizin yuzeyine gelebilmesi icin gemide bir patlama olmus olmasi sarttir. patlamalari duymustuk ama patlamalarin goruntusunu gormemistik. kayigimizda 30'dan az kisi vardi ve sonradan ogrendigime gore kayigimiz cok rahat 65 kisi tasiyabilecek buyuklukteydi yani cok rahat 35 kisi daha kurtarabilirdik. etrafta bir suru kayik vardi ve bunlari isiklarindan taniyabiliyorduk. bazi kayiklar kuzeye, bazilari guneye, bazilari doguya, bazilari batiya dogru kurek cekiyordu. her kayik birbirinden bagimsiz hareket ediyordu. bu carpathia gemisi gelip bizi toplayana kadar devam etti. sabah gunes dogdugunda ciplak gozle gorulebilecek 3 tane buzdagi gorduk, titanic'in bunlarin hangisine carptigini bilmiyorum. iclerinden en buyugu 100 metreden buyuktu ve bir buzdagindan cok ufak bir adayi andiriyordu."
bay peuchen'in anlattigina gore geminin sag tarafindaki bazi yolcular odalarinin camindan buzdagini gormuslerdi ve hic beklemedikleri bu goruntuden dolayi bircogu panik duymustu. bazi camlarin kenarinda buz birikmisti. bay peuchen baska ilginc bilgiler de paylasmisti. ornegin gemi buzdagina carptiktan sonra gemide hicbir sekilde alarm calinmamisti. geminin buzdagina carpmasindan dolayi olusan sarsinti cok guclu olmadigi ve olay gece 11:40'da meydana geldigi icin bir cok yolcu uykusunda yakalanmisti ve bazilari uyandiginda cok gecti. bay peuchen'in bizzat son anda bir sekilde uyanip canini zor kurtaran 2 kadinla tanismisti. bay peuchen cok konuskan, insanlarla iyi iletisim kuran ve cok cabuk kaynasan biriydi. bu yuzden kendisi gerek titanic'te gerek carpathia'da cok sayida insanla konusmus ve dertlesmisti. bu yuzden kendisinde cogu kisiden daha fazla hikaye mevcuttu. ayrica aksam saatlerinde yasanan ani hava degisimi ve havanin birden bire sogumasini farkeden kisilerden biri de kendisiydi. bay peuchen yatcilik yaptigi gunlerde bir buzdagina cok yaklastigi bir gun ayni sekilde birden bire soguyan hava ile karsilastigini hatirliyordu ve aynisini titanic'te yasamis olmasinin bir tesaduf olmadigini dusunuyordu.
gece 3 civarinda kuzeye dogru yol alan kayiklarin yolculari ilginc bir goruntuyle karsilastilar. kuzey yonunde gunes dogarken gozuken isik huzmelerine benzer isik huzmeleri vardi. sonradan ortaya cikti ki bu yolcularin gordugu sey aurora borealis adiyla bilinen kuzey isiklariydi. o gece gokyuzu cok parlakti ve milyonlarca yildiz ve onlarin denizdeki yansimasi cok net gorulebiliyordu. bununla birlikte kuzey isiklari da kuzeyde kendini gostermisti. olaydan kurtulan bir cok insan kuzey isiklarini gordugunu soyluyordu ama geminin battigi yerden gercekten kuzey isiklarinin gorulup gorulmeyecegi tartisma konusu.
gemi ilk battiginda onca insanin nasil hayatini kaybettigi anlasilamamisti. sonucta gorgu taniklarina gore hemen hemen her yolcuda can yelegi vardi ve bir cok insanin bogularak oldugu saniliyordu. isin daha da ilginci ertesi gun olay yerini turlayan carpathia ve californian gemilerinin hemen hemen hic cesetle karsilasmamiz olmasiydi. can yeleklerinin normal sartlar altinda insanlari olu veya canli olarak suyun uzerinde tutmasi gerekiyordu. olay yerinden birkac gun sonra gecen alman gemisi suyun yuzeyinde bir cok cesetle karsilasmisti. anlasilan olen insanlarin vucudu suyun icine dalmisti ve birkac gun sonra yeniden yuzeye cikmisti. belki de soguktan buz tutan insanlarin vucudu bundan dolayi agirlasmisti ve suyun uzerinde tutunmalari zorlasmisti. kazada olenlerin tamamina yakininin soguk sudan yolayi vucut isisini kaybederek 10-30 dakika icinde oldugu sonradan ortaya cikacakti.
bay peuchen senato'da konustuktan 1 gun sonra kayigin lideri olarak secilen robert hichens senatoya cagirildi ve sorgulamaya alindi. titanic buzdagina carptiginda dumenin basinda yine bay hichens vardi ve yaptigi manevra ile geminin buzdagina duz degil de yandan carpmasinda onemli rol oynamisti. gerci kendisi dumenin basindayken yaninda geminin 6. memuru olan james moody vardi ve yaptigi herseyi o onaylamisti, bu yuzden geminin batmasinda tum sucu kendisine yikamayiz. bay hichen kendisine verilen ve 65 kisi alabilecekken 30'dan az yolcusu olan kayigi geri dondurmeyerek 30'dan fazla cani kurtarabilecekken buna mani olmustu ve en buyuk sucu buydu.
simdi mikrofonumuz hichen'de: "aksam 8 gibi kaptan dairesine girmistim ve nobet sirasi bendeydi. yaklasik 2 saat boyunca kaptan dairesinde yan gorevlere bakacaktim ve sonraki 2 saatte (gece 10 ile 12 arasi) dumen sallayacaktim. aksam 8'de ilk gorevim asagi kata inip suyun sicakligini olcurtmekti cunku gemideki kaptanlar suyun donma seviyesine geldiginden supheleniyordu (zaten o gunlerde adet olarak her 2 saatte bir suyun derecesi alinip seyir defterine not olarak geciliyordu). daha sonra geminin 2. kaptani gozlemcileri telefonla arayarak ertesi gun sabaha kadar buzlanmayla ilgili dikkatli olmalari ve buzdaglarina karsi ekstra kayitli olmalarini soylediginde yanindaydim. bir sonraki gorevim geminin makinistlerinden birini bulup isiticilari acmasini soylemek oldu. gemide hava birden bire sogumustu ve herkes soguktan sikayet ediyordu. koridorlari ve odalari isitan isiticinin derecesi arttirilacakti. saat 10 oldugunda sonunda dumenin basina gectim ve gemiyi surmeye basladim.
hersey gayet iyi gidiyordu ve deniz oldukca sakindi. geceyarisina 20 dakika kala aniden 3 defa zil sesi duyarak irkildim. hemen birkac saniye sonra telefonda "tam onumuzde buzdagi var" uyarisini aldik ve o anda hemen karar vermek zorudaydik. gecenin karanliginda kaptan dairesindeydim ve onumdeki bir pusula disinda hicbir sey goremiyordum. bay moody birazdan "dumeni tamamen sola kir" emrini verdi ve olabildigince hizli bir sekilde dumeni sola kirdim ve geminin hizini olabildigince dusurdum. birkac saniye sonra bay moody yeniden "gemiyi sola dondur" diye bagirdi ve ben de "dumeni sonuna kadar dondurdum zaten" dedim. dumen daha fazla donemezdi. bundan sadece birkac saniye sonra geminin yan tarafinda oldukca guclu bir gicirti sesi duyduk ve gemi hafifce sarsildi. buzdagina carptigimiz cok acikti. birazdan kaptan smith kosarak yanimiza geldi ve "o neydi" dedi, ve bay murdoch "buzdagina carptik" deyince su alabilecek tum kompartmanlarin kapatilmasini emretti.
bay murdoch bunun zaten yapildigini soyledi. birazdan pusulanin yaninda geminin ne kadar yana yatik oldugunu gosteren bir alete baktik ve geminin 5 derecelik bir aciyla yatik oldugunu gorduk. saat 12'yi 23 geceye kadar dumenin basindaydim. o gun geminin saati 2 kere geri alinacakti (23 ve 24 dakika olarak) cunku batiya dogru ilerliyorduk ve her gittigimiz yerde yerel saate uymak zorundaydik.
birazdan kayiklari doldurmaya basladik ve beni de 6 numarali kayiga lider olarak gorevlendirdiler. bize ilerdeki parlak isiga dogru kurek cekmemizi soylediler cunku orada bizi kurtarabilecek bir geminin olduguna inaniliyordu. kayigimizdaki tum yolculari oradaki gemiye birakip geri donecektik ve yeni yolcular alacaktik cunku titanic'te herkese yetecek kadar kayik yoktu. benim kayigimda 38 kisi vardi, bunlardan ben dahil 4 tanesi erkekti ve bunlardan biri de dun ifade veren bay peuchen'di.
kayikta herkesin morali bozuktu ve bazilari titanic'e geri donmemizi soyluyordu. ben de onlara bunun gereksiz oldugunu, birazdan batan geminin bizi de denizin derinliklerine cekecegini, ilerde gordugumuz isiga vakit kaybetmeden gidip zaman kalirsa digerlerini kurtarmak icin geri donecegimizi soyledim. kavgayla veya tartismayla kaybedecek hic vaktimiz yoktu.
elimizden geldigince kurek cekmemize ragmen titanic'ten sadece 1 mil uzaklasabilmistik. karsidan gelen isigin bir balikci teknesine ait oldugunu tahmin ediyordum ama o kadar kurek cekmemize ragmen bir turlu ona yakinlasamiyorduk. yakinlarimizda 5-6 tane kayik vardi ve bunlardan bir tanesinin isigi yoktu. bu kayikta sadece 5-6 kisi vardi ve bunlardan biri gayet guclu bir itfaiyeciydi. iki kayigi birbirine bagladik ve itfaiyeciyi bizim kayiga aldik. boylece kurek cekmemiz daha da kolaylasacakti. ne kadar kurek cekersek cekelim gordugumuz isiga bir turlu yaklasamiyorduk, sounda oldugumuz yerde beklemeye basladik. ertesi sabah 8'de carpathia bizi alana kadar boyle bekledik. carpathia'ya cikarken kayigimdaki herkesin guvenli bir sekilde gemiye binebilmesi icin ugrastim ve gece boyunca dumen salladim. beni battaniyeleri kendime almakla, kufur etmekle ve viskileri tek basima icip vucudumu isitmakla sucladilar ama bunlarin hicbirini yapmadim.
bay peuchen ile kavga ettigimiz de dogru degil. kendisi kayiga bindikten 10 dakika sonra ortada hicbir sebep yokken kayigin liderligini ele gecirmeye calisti ve buna izin vermedim. bu yuzden bana karsi kizgin olabilir. bu kayigin lideri olarak ben belirlenmistim ve bunun degismesine imkan yoktu.
titanic battiginda ondan yaklasik 1 mil uzakliktaydik. gemideki tum isiklar kesildigi icin geminin batisini tam olarak goremedik. gemi tam batarken bazi cigliklar ve yardim isteyen insanlarin feryadini duyduk ama bu 2-3 dakika sonra azalarak kisa sure icinde tamamen kesildi. gemideki kadinlar paniklemesin diye onlara "bu bagirislar kayiklarin birbiriyle kurdugu iletisim" dedim.
kayigimizda bilegi veya kolu kirik italyan bir genc vardi. onun kayiga nasil bindigini kimse hatirlamiyor ama kadin kiyafetiyle kayiga bindigi soylentileri vardi. bunun dogru oldugunu dusunmuyorum ama onun nasil kayiga bindigini de bilmiyorum. dun bay peuchen onun sudan cikmis olabilecegini soyledi ama bu konuda bilgim yok.
ayrica bay peuchen'in soylediginin aksine kayiktaki kadinlar bana titanic'e geri donmem icin mudahelede bulunmadilar. bu tamamen bir yalandan ibaret. daha once soyledigim gibi gemi batarken gemiye 1 mil mesafedeydik ve kurek cekerek gemiye hizlica geri donmemiz zaten mumkun degildi. o sirada yapabilecegimiz hicbir sey yoktu. geri donup olenlerin cesetlerini toplamanin kimseye faydasi olmazdi.
elimizdeki isiklari kullanarak diger kayiklarla iletisim kurduk ve yerimizi onlara bildirdik. etraftaki diger kayiklar da ayni seyi yaptilar. titanic'ten cikip da uzakta gemi oldugunu dusundugu isiga dogru yol alan tek kayik biz de degildik. etrafimizdaki tum kayiklar o isigi gormustu ve bircogu oraya dogru yol aliyordu."
senatoda hichens'e gemiden geri donmesi yonunde yapilan bir cagri olup olmadigi soruldu. onceki gun bay peuchen boyle bir seyin varligindan soz etmisti. bay hichens ise "bana direk geri don diye bir emir gelmedi, kayiktaki kadinlari yakinlardaki guvenli bir gemiye biraktiktan sonra geri don" dendi ama civardaki hicbir gemiye ulasamadik" seklinde kendini savundu.
amerika'daki sorgulamadan sonra ingiltere'ye giden bay hichens, burada daha agir bir sorgulamaya tabi tutuldu ve 500'e yakin soruya cevap verdi. daha sonra travmaya giren, birkac defa kendini oldurmeye calisan bay hichens 1933 yilinda adam oldurmeye tesebbusten hapse girdi, 4 yil sonra hapisten cikti ve bundan 3 yil sonra hayatini kaybetti. bay hichens ne kadar sucludur bilinmez ama kendisinin titanic'ten sonraki hayati hic de mutlu gecmemisti.
titanic'ten sag olarak kurtulan bir cok yolcu olaylardan sonra psikolojik travmaya girmisti. bu yuzden ayni olayi anlatan 2 kisinin farkli sekillerde anlattigi gorulebiliyordu. cogu zaman psikolojik travmaya giren insanlarin olaylari aynen hatirlamasi cok zordu. ozel egitimli denizciler bile zaman zaman olaylari hatirlamakta zorluk cekebiliyordu. bu yuzden titanic olayinda da bir cok hikayenin birden fazla versiyonu var.
kaza sonrasi gerceklesen kurtarma calismalarinda en cok tepki cekenlerden biri californian gemisiydi. gercekten de 4 saat uzakliktaki carpathian olay yerine mumkun olan en hizli sekilde yetisirken yaklasik 45 dakika - 1 saat mesafedeki californian gemisi once cagriya ve mesaja ragmen kilini bile kipirdatmamisti. bu yuzden californian gemisinin kaptani olan stanley lord binin uzerinde olumden sorumlu tutuldu cunku californian olay yerine hizli bir sekilde gelebilseydi olenlerin cogu kurtulacakti.
olayi bir de bay lord'un agzindan dinleyelim: "o aksam 6:30'da iki tane buyukce buzdaginin ortasindan gecmistik ve bunlara carpmamistik. saat 7:15'te bir tane daha buyuk bir buzdaginin yanindan gectik ve guney tarafinda 2 tane daha buzdagi gozlemledik. daha sonra biz buz kutlesinin yanina geldik ve daha fazla ilerleyemeyecegimizi anlayinca geceyi gecirmek icin durduk (bu bir buzdagi degildi, denizin yuzeyindeki buz kutlesiydi, gemiyi batirma riski cok dusuktu ama ilerleyisini zora sokabilirdi). bundan hemen sonra titanic ve cevre gemilere mesaj gecip etrafta cok sayida buzdagi oldugunu ve dikkatli olmalari gerektigini soyledik. titanik'in telgraf operatoru bizim operatorumuze kizgin bir sekilde bagirip mesgul oldugunu soylemis ama sonucta verdigimiz buzdagi uyarisini aldiklari kesin."
bay lord devam ediyor: "hesaplamalarimiza gore titanic'in buzdagina carptigi yerle bizim buzlara takilip kaldigimiz yer arasindaki mesafe 19 ile 20 mil arasiydi. titanic buzdagina carptiktan sonra bu gemiden bize herhangi bir mesaj gelmedi. daha sonra titanic'in mesajini alan virginian gemisi bu mesaji bize iletmisti. bu mesaji aldigimizda ertesi sabah 6'ydi ve titanic coktan batmisti. sabah olay yerine dogru yola ciktik ve carpathian gemisinin kayiklari topladigini gorduk. bundan sonra bizim yapabilecegimiz fazla bir sey kalmamisti."
californian gemisinin hizi saatte 13-14 mile kadar cikabiliyordu. bu da geminin titanic'e gore 1 bucuk saat civari bir mesafede oldugunu gosteriyor. titanic buzdagina carptigi anda atilan mesaj sonrasi californian yola cikmis olsaydi titanic tamamen batmadan olay yerine yetisebilecekti cunku geminin tamamen batmasi 2 bucuk saat surmustu. bay lord'un anlattigina gore titanic'in rotasi californian'in rotasinin 20 mil kadar guneyindeydi ve bay lord buzlarin o kadar guneye gitmis olamayacagini dusunuyordu. kendisi titanic'i buzdaglarindan dolayi uyarmisti ama soyledigine gore titanic'in rotasi uzerinde buzdagina carpma ihtimalini dusuk olarak goruyordu.
senatorler bay lord'a pazar gecesi titanic'in isiklarini gorup gormedigini sordugunda bay lord "hayir" cevabi verdi. bay lord titanic'in 19 mil civari bir mesafede oldugunu ve denizde bu kadar uzagin gorunmesinin cok zor oldugunu savunuyordu. daha sonra sorgulama devam etti.
-o gece buzdan dolayi gemiyi durdurduktan sonra fazladan onlem aldin mi? ornegin fazladan gozlemci gorevlendirdin mi?
-hayir efendim.
-peki gemi durmadan once fazladan aldigin onlem oldu mu?
-evet, gozlemci sayisini ikiye katladik, geminin on ucuna (jack ile rose'un titanic'te meshur pozu verdigi bolgenin californian'daki versiyonu) fazladan bir gozlemci koyduk ve tum sure boyunca ben de kaptan odasindan ayrilmadim.
-sizi daha once baska bir gemi buz konusunda uyarmis miydi?
-onceki gun buradan gecen caronia gemisinden uyari mesaji almistik.
-tuttugunuz seyir defterinde hava durumu nasil gozukuyor?
-sabah sekizde hafif ruzgar ve acik hava vardi, oglen 12'de yine hafif ruzgar, cok hafif dalga ve acik hava vardi. aksamustu saat 4'te hafif ruzgar devam etti ve deniz sakindi. aksam 8'de yine hafif ruzgar ve sakin deniz sartlari vardi. gece yarisi 12'de deniz sakindi ve pek ruzgar kalmamisti. etrafimiz buzla kapli oldugu icin bir serinlik vardi. aksam 10 bucukta su sicakligi -4 civariydi ve gece yarisi -1 civariydi.
-su sicakligi yakinlarda buz kutlesi veya buzdagi oldugunun bir gostergesi olabilir mi?
-kuzey atlantikte bunu soylemek zor cunku bu sularda surekli soguk akintilar oluyor. bu soguk akintilar bazen buzlu bazen buzsuz oluyor. bazen hava sisliyken etrafta buzdagi olup olmadigini anlamak icin 10 dakikada bir suyun derecesini olcturuyorum ama buzdagi suyun derecesini sadece 1-2 derece etkiler.
-gece veya gunduz buzdagini tespit etmenin en kolay yolu nedir?
-hava aciksa kesinlikle ciplak gozle tespit etmektir.
-gozculere durbun vermenin bir faydasi yok mu?
-durbunun bu sekilde bir faydasi oldugunu sanmiyorum, gozlemcilerime durbun vermiyorum. acik havada ciplak goz durbunden daha etkilidir.
-titanic'in yardim isteyen mesajini aninda almis olsaydin ve yardim icin o tarafa yonelseyin, titanic'e ulasman ne kadar surerdi?
-en az 2 saat diye tahmin ediyorum. gece yarisiydi ve etrafimiz buzlarla kapliydi. oraya son hizla gitmemiz mumkun degildi.
-carpathia'nin kaza yerine ulasmasi yaklasik 4 saat surdu. siz kaza aninda titanic'e 20 mil uzakliktaydiniz. carpathia'nin kaza aninda titanic'e olan mesafesini biliyor musun?
-hayir efendim.
-carpathia'nin kaptaninin verdigi ifadeye gore onlar 53 mil mesafedeydiler. carpathia oraya sizden once ulasti.
-carpathia'nin kaza yerine hangi sartlarda geldigini bilmiyorum efendim. olay yerine geldigimizde kayiklardaki yolcular coktan kurtarilmisti. kaza yerinde titanic'in kalintilarini gorduk. ornegin bos kayiklar, ahsap kapilar, sandalyeler, yastiklar ve benzeri esyalar suyun yuzeyindeydi. suyun yuzeyinde birkac tane bos can yelegi de gorduk ama canli veya olu hic insan gormedik. etrafta birkac tane buzdagi gorduk, iclerinden en buyugunun yuksekligi 50 metreye kadar cikiyordu ve genisligi tahminen 200-300 metre civariydi (ufak bir ada kadar).
-bu buyuklukte bir buzdaginin sadece su ustundeki kismi bile titanic'ten daha buyuk olmaz mi?
-hayatimda titanic'i hic gormedim efendim (daha sonra kendisine titanic'in boyutlari aciklaninca: evet efendim).
-bir buzdaginin su altindaki buyuklugunu nasil hesaplarsiniz?
-bize ogretilen sey buzdaginin altindaki kisim ustundeki kismin yedi katidir efendim. yani bir buzdaginin su ustundeki kismi 100 feet ise su altindaki kismi 700 feet'tir.
-buzdaginin rengi neydi?
-gunduz gozuyle hepsi beyazdi ama gece vakti cogunun rengi griye kaciyor. siyah veya mavi denemez ama gri demek daha dogru olur.
-titanic'in buzdagina carptigi saatlerde telgraf operatorunuz gorevinin basinda miydi?
-hayir, gece 12'de odasina gittigimde isiklar kapaliydi. telgraf gorevlisi uyanikken isiklar her zaman acik tutulurdu, telgraf odasinda isigin kapali olmasi telgraf gorevlisinin uyuduguna isaretti.
-o halde titanic'in size yolladigi mesaji almamis olma sebebiniz bu olabilir.
-olabilir.
-pazar gunu sularin buzlu oldugu ve buzdaglarinin oldugu ortaya cikinca telgraf gorevlisine fazladan mesai vermediniz mi?
-hayir, buna gerek gormedik.
ikinci entry nerde lan? o kadar yazıdan srcroll yapa yapa 2. entryi aradım bulamadım aq
@hande yenerin oglu: 2. yazınca çıkıyor kardeş, iyi düşün...