gerçeklik konusunda aslında platon yeterli açıklamayı binlerce ssene önce yaptı.
mesele mükemmel form ve bizim onu gördüğümüz biçimi. hiçbir gerçeklik aslında zihnimizde canlandırdığımız mükemmel gerçeklik değil, onun bozulmuş yansımalarıdır, önce zihnimizde mükemmel formları yaratırız sonra onu dünyamızda somutlaştırmaya çalışırız, yaptığımız her şey mükemmel formun bir bozuk kopyasıdır...gerçeklik kısacası bozulmuş kopya formlardan ibarettir...
peki gerçekliği algılama? burada varoluşçuluk önem kazanıyor, gerçeküstülük ya da gerçekdışılık gibi kavramları anlayabilmek için varoluş temelli bir epistemolojiyi çözmemiz lazım. heidegger aslında bu konuda son deree açık, algılarımız önemli olduğu gibi bilincimiz de önemli. peki bilinç nedir? o da var olduğunu bilme bilinci. kısacası buna daisen diyor heidegger, demek istediği yaşadığımız belli dönemsel bir düzlemde ya da epistemolojik modelde varlığının bilincinde olmak, bu bilinçte olursan gerçekliği kavrarsın, diğer türlü socially dead, yani toplumsal olarak ölü kabul edilirsin...