başöğretmen russian insanüstü hocamızın hitabesini ezbere bilseydiniz bu işlere hiç bulaşmazdınız. ama iyi oldu size amk.
.ddd muhabbete bakın amına kodumun salaklarındaki. jack in çırpnışları sentoru aglayışları, inci.org un ardından yakılan ağıtlar. agzınıza sıçayım sızın.
arkadaşlar ifşa vs geride kaldı, korkutmayın çoluğum çocuğum var benim .s
bir bakıma haklıymış bu mal orospu çocukları aslında ifşa edilince veya başkasının ifşasına ağlayan salak piçler gittiğinden beri sözlüğün eski tadı yok
sentor salağı sikindirik'e laf söylemeye nasıl cüret etmiş mk ahahaha jack senin de ağzına sıçayım eğer buralardaysan 3 kere masaya tıklat maloç senin yüzünden ben de madara oldum seni savunayım derken çatçat ve arkadaşları benle taşak geçti allahsız pezevenk
bu arada yazının silinmemiş uzun hali varsa koysanıza parça parça okurum
@Belki de Son Cenabet: al kardeş
İşte Liderimiz Ayetullah Humeyni
İran İslam Cumhuriyetini Kuran Mollalığı getiren,Şah rejimini yıkan Çağın Muslihi
Ve Hayatı
Hepimizin yakından tanıması gerektiği bi zat
İmam Humeyni re.in düşünceleri uyarınca insanlık tarihinin en büyük cinayetlerinin kökünü makam ve güç egosunda aramak gerekir. Bu özellik insanların ruhuna kök saldığından insanlık camiası her zaman hikmet ve ilmin yanı sıra vücutları Tevhit azameti ve halk aşkı ile yanıp tutuşan liderlere ihtiyaç duymaktadır. İmam Humeyni işte bu üstün vasıf ve özellikleri 20. Yüzyılın en büyük inkılabını gerçekleştirdi ve insanlar arasında hak arama ve insani ahlakı en iyi şekilde ihya etti.
Iraktan sınır dışı edildikten sonra Parisin yakınında bulunan Nofel Lo Şato'ya yerleşen İmam Humeyni ile ilgili olarak bakınız Fransız bir genç ne diyor: "O günü babam eve geldiğinde öfkeli bir vaziyette çeketini çıkardı ve koltuğa yaslanarak şöyle dedi: Bu yıl şansım hiç de iyi gitmedi. Bir yandan firmanın iflası ve öte yandan kasabanın kalabalık hali."
Annem "merak etmeyin, (İmam ) Humeyni'nin bir kaç güne kadar İrana döneceği söyleniyor, o zaman buralar sakinleşir" dedi.
Fransız genç açıklamasını şöyle sürdürmektedir: "Büyük bir merak içinde komşumuzs olan İran'ın dini liderini görmeye karar verdim. Gazetecilerle birlikte bahçe kapısının açılmasını bekledim. Yaşlı bir din adamı, ağır başlı ve sakin halde oturmuş ve konuşuyordu. Heybeti, kendini Allah yoluna adamış büyük insanları andırıyordu. Bir saatlik sürenin nasıl geçtiğini anlayamadım. Büyük bir hayret içinde eve döndüm ve babama, Hz. Mesih gibi birini görmek istermisin diye sordum ve eğer sen de (İmam) Humeyniyi görecek olsan benim taşıdığım duygunun aynısını taşırsın dedim."
Fransız genç Lui şöyle devam ediyor İmam'la ilgili anılarına: " Babam alaylı bir gülümsemeyle, ne fark eder o da diğer papazlar gibidir dedi.. Fakat sonunda babamı ikna ettim ve ertesi gün birlikte Ayetullah Humeyni'yi ziyarete gittik. Onun, zaman konusundaki titizliği ilginçti ve dikkatlerimizden kaçmamıştı. Tam zamanında geldi. Her kes ona saygı göstermek için ayağa kalktı ve o da konuşmaya başladı. Biraz sonra babamın yüzüne baktım, canı gönülden dinliyordu. Gözleri parlıyordu babamın ve artık öfkeli değildi. Bir kaç gün sonra Hz. İsa sa.in doğum günüydü. Hepimiz bir arada oturmuştuk. Aniden kapı çalındı. Babam kapıya doğru gitti ve ben de peşinden gittim. Kapıda elinde bir demet çiçek ile bir kutu tatlı taşıyan biri duruyordu. Selam verdikten sonra çiçek ve tatlıyı babama uzattı ve " Bunlar, Ayetullah Humeyni'den küçük bir hediye. Hz. İsa sa.in doğum yıl dönümü münasebetinden dolayı tebriklerini iletmek istediler ve kasabada bulunuşundan dolayı sizleri rahatsız edebileceğini düşündüğü için sizlerden özür dilemek istediler" dedi.
Babam hiç konuşmadan odasına çekildi. Sanki içinde bir şey kırılmış gibiydi, gözleri yaşla doldu. Babam bu denli şefkat ve sevgiye şaşırmıştı.
İmam Humeyni'nin seçkin bir arif ve alim olarak düşüncelerini incelemek, bu yüce insanın düşünce temellerini tanımaksızın mümkün olamaz. Yaşamını dini ve fıkhi ilimlerin teorik incelemelerine adayan İmam, aydın ve ilahi bir bakış açısıyla dindarlık alanında yeni bir çığır başlattı ve İslamiyetin bütün sosyal ve siyasi kapasite ve kabiliyetlerini sergiledi. İmam Humeyni siyaset meydanlarına girmenin dinden uzaklaşma ve bizzat siyaset hile ve yalandan ibaretmişcesine algılanırken İslam dininin siyasetle kopmaz bağları olduğunu açıkladı.
Rahmetli İmam Humeyni mücadeleye ilk başladığı dönemlerde bir siyaset adamı kendilerini ziyaret ederek şöyle demişti: Ey İmam, siyaset demek yalan demek, hile ve riyakarlık demektir, siz bunu bize bırakın. O adama İmam ra.in cevabı ise şöyle olmuştu: "Biz ta baştan beri sizin söylediğiniz türden bir siyasete girmedik. Bizim siyasetimiz, peygamberlerin ve özellikle İslam Peygamberi Hz. Muhammed sav.in yoludur."
İmam Humeyni'nin bireysel ve sosyal yaşamını incelediğimizde şu gerçeği görmekteyiz ki İmam, peygamberlerin yolunu izlemekle yetinmeyip, davranış, cesaret, tedbir, sevgi ve sade yaşamak bakımından da büyük evliyaları örnek almıştır. Kuşkusuz ancak ilahi irade ve yüce rabbimizin mutlak gücüne dayanmış bir insan, yarım asırlık sürekli ve yorgunluk bilmeyen bir mücadele sürdürebilir. İmam, insanların kurtuluşunun gerçek öncüsüydü ve süper güçlerin karizmasını çizmek her şeyden önce inançlarda büyük bir evrim gerçekleştirdi. İmam milletlerde özgüven duygusu, direniş ve cesaret hissi yarattı, kendilerini ecnebilere karşı hor gören gençlere güç verdi ve kadınların sosyal yaşamda aktif davranmalarını sağladı. İmam uyanış ıslahatçısı siyaseti bilen bir alim, yeni düşüncelere sahip bir bilgin ve cesur bir arifin en somut örneğiydi. Rahmetli İmam Humeyni iktidar tedbirlerini hem de kalplerin yolunu çok iyi belin bir insandı.
Hz. Ali sa.in şöyle buyruduğu rivayet edilmektedir: İnsanlarda üç şey değişebilir. 1- Padişahlara yakın olmak 2- başkanlık ve 3- yoksulluktan sonra muhtaç olmamak. Bu durumlar karşısında değişmeyen insanlar sağlam akıl ve seçkin ahlaka sahip insanlardır.
Ve işte rahmetli İmam Humeyni bu vasfa uygun kimseydi.
İMAM HUMEYNÎ(ra)’NİN BİYOGRAFİSİ
İran İslâm Cumhuriyeti lideri ve kurucusu, fakih ve arif İmam Humeynî, 24 Eylül 1902’de Humeyn şehrinde doğdu. Haziran 1989 yılında Tahran’ın kalp hastanesinde vefat etti.
Asıl adı Ruhullah soyadı Mustafavî olan, ancak Musevî-yi Humeynî olarak tanınan İmam Humeynî’nin babası, zamanın ulemasından sayılan Seyyid Mustafa idi. Beş aylık iken babasını kaybetti. Dönemin hükümetine bağlı feodal güçler tarafından şehid edilerek öldürülen babasının akrabaları, katilin kısas edilmesi için "Darul Hükümeye" Tahran’a gelerek bu konuda ısrarları sonucu katil kısas edilmiştir.
Çocukluk dönemini Ayetullah Hansarî’nin (Zubdetu’t-Tesanif’in yazarı) torunlarından olan annesi Hacer hanım ve halası Sahibe hanımın yanında geçirmiş, fakat onbeş yaşında iken hem annesini hem de halasını kaybetmiştir.
Çocukluk yıllarından itibaren dinî medreselerde temel dersleri (Arap dili ve edebiyatı, mantık, fıkıh ve usul) almaya başlamış ve Mirza Mahmut İftiharu’l-Ulema, Hac Mirza Necefî-yi Humeynî, Ayetullah Şeyh Ali Muhammed Burucerdî, Ayetullah Muhammed Gulpayganî ve Ayetullah Abbas Erakî gibi bölgenin büyük ulema ve hocalarından dersler alarak 1919 yılında Erak İlmiye Medresesine girdi. Burada birçok dersleri okuduktan sonra Kum İlmiye medresesine geçerek felsefe ve ahlak derslerini, Ayetullah Muhammed Şahabadî ve Seyyid Ebu’l-Hasan Hakîm Kazvinî ve Hac Mirza Cevad Ağa Melikî-yi Tebrizî’nin yanında okudu. Menkul fıkıh ve usul derslerini ise Ayetullah Abdulkerim Hairî-yi Yezdî, ve Ağa Mir Seyyid Ali Kaşanî’den aldı. Fıkıh ve usul derslerinde çok başarılı olarak kısa zamanda ictihad (Muctehidlik) derecesine ulaştı.
İmam Humeynî, Hicri 1339 yılında Ayetullah Abdulkerim Hairî’nin vefatından sonra artık kendisi felsefe, tehzibi nefs ve ahlak derslerinde Kum’un ünlü ulemasından biri olmuş; daha sonraları ise fıkıh ve usul derslerinin de ünlü hocaları arasında yer almıştır. O dönemde hükümet karşıtı olan şahsiyetlerle irtibat halinde olan İmam Humeynî, genç yaşına rağmen Şah Rıza Pehlevî rejimine karşı mücadele vermeye çalışıyordu. Ayetullah Hairî’den sonra Kum’un önde gelen ulemasından Ayetullah Burucerdi’ye bir süre güncel meseleler hususunda yardımcı olan İmam Humeynî, o büyük zatın da vefat etmesinin ardından, Kum Medresesi ve ilmî çevrelerde "Ayetullahi’l-Uzma" olarak tanındı.
1958’de Eyalet ve Vilayet Cemiyetlerinin kurulması ve Şah’ın "Altı maddelik tasarıları"nın ortaya konulmasıyla, Şah rejimi aleyhine şiddetli mücadelesini başlattı. 5 Haziran 1961’de meydana gelen kanlı olaylardan sonra rejim aleyhine yaptığı bir konuşma sonucu tutuklanarak Tahran’daki İşretâbâd askeri ceza evine konuldu.
Serbest kaldıktan bir yıl sonra, kapitülasyon tasarısı aleyhine yaptığı ateşli konuşmasının ardından tekrar tutuklandı. Ancak bu kez cezaevine değil, 4 Kasım 1965’te Türkiye’ye sürgüne gönderildi. Bir süre sonra İmam Humeynî, Türkiye’den Irak’a geçti ve bu, Irak’ın Necef kentinde talebe yetiştirmekle meşgul olacağı onbeş yıllık uzun bir sürgünün başlangıcıydı.
İmam’ın oğlu Seyyid Mustafa’nın Şah rejimi gizli istihbarat servisleri tarafından öldürülmesinin ardından İran’da karışıklıklar meydana geldi. Şah rejiminin aleyhine bir ayaklanma başlatıldı. İmam Humeynî’nin önderliği altında yürütülen bu hareketler sonucunda İrak’tan Fransa’nın Paris kentine geçti. 1 Şubat 1979’da Şah’ın İran’dan kaçmasının ardından İmam Humeynî onbeş yıllık bir sürgünün ardından büyük bir karşılama ile ve İran halkına bağımsızlık, özgürlük ve İslâm Cumhuriyetini hediye olarak getirerek İran’a geri döndü. Onun geri dönüşü devrimin gidişatını daha da hızlandırdı ve 11 Şubat 1979’da İmam Humeynî’nin başlattığı uzun mücadele zafere ulaştı ve halkın büyük desteği ile Şah rejimi tarihe karışarak yerine İran İslâm Cumhuriyeti rejimi kuruldu. İmam Humeynî İnkılabın zaferinden on yıl sonra, 4 Haziran 1989’da Tahran’da vefat etti.
@kesersapigibi: kardeş bu çok uzun ya daha kısa versiyonu yok mu
Inci ana mi turkiye ortalamasi ustunde zekaya sahipmis vasifsiz, bos ve dunya gorusum olmadigi icin anlayamadim
Başlığa bak amına koyim. İlk entrysi ölü, yazarları anonim, linkleri kırık. E ebesinin amı, Allah belanızı versin lan 2014 yılında 2007 yılının Facebook linklerine bakmaya çalışmak gibi. Bu arada ilk entryde /ori çalışmıyor.
Son olarak eklemek gerekirse eski yazarların da amına koyayım inci.org'un da amına koyayım. Herkesin aklında zeki yazarlar vardı kaliteli ortamdı diye kalmış da yok öyle bir şey. Hepiniz maldınız, zeki sandıklarınız ise sadece sizden daha az maldı ama yine de maldı. Mesela Keyt İnci Ana'yı kıskandığı için bok atmış da Keyt dışında neredeyse tüm eski yazarlar "İnci Ana iyiydi ya şişko olmasa zeki esprili ideal hatundu eheehe" muhabbeti çeviriyor. Resmen üzerimde toplum baskısı hissedip kadının mal olduğunu haykıramıyorum.
Ya en azindan ben aptal oldugumu biliyorum ay cok zekiyim ama anlasilamiyorum ayaklarina yatmiyorum xd